Blogda Ara

24 Şubat 2010

Biraz Daha Dişinizi Sıkın Altı-Yedi Sene Kaldı


Hatırı sayılır bir süredir Adıgey’de yaşıyorum. Türkiye’den zaman zaman tanıdıklar arıyor:


 –Gelirsek orada ne yapabiliriz? diyerek soruyorlar. Dilimin döndüğünce bildiğim kadarı ile anlatıyorum. Sanıyorum ki doğru dürüst anlatamıyorum. 

Aslında çoğunun da soruş şekillerinden -Gelirsek bize ne yaparsın? 

18 Şubat 2010

Zedetiyep Yahu, Zedetiyep!

Adıgey’de hemen hemen her ailenin şehrin yakınlarında, beş-altı yüz ile bin metrekare arasında değişen büyüklükte arazileri var. 

Bu araziler devlet tarafından dağıtılıyor. SSCB yaşarken, kurduğu düzen iyisi-kötüsü ile işlerken bu bahçelerin büyük çoğunluğu insanlara dağıtılmış. 

Şehrin içerisindeki evlerin dağıtımı ile benzeşen esaslarla düzenlenmiş bir sistemle dağıtılmış bu arazi parçacıkları üzerinde ufak ufak evcikler, kulübecikler var. 

12 Şubat 2010

Ah Şu Bizim Münafıklar

Dünyayı yaşanılası  kılan şey yaşamın tekdüze  olmamasıdır. Bir günün diğer güne benzememesi, hiç durmadan kimseyi beklemeden akıp giden zaman, farklılıklar değişiklikler, bunların hepsi yeni bir heyecanla günümüzü katlanılası kılarlar. 

Değişik olmak, farklı  olmak anlamında, biz özelde Çerkes (Adıge)ler, genelde Kafkasyalılar yaşadığımız coğrafyalarda göze batıyoruz.  

Dünya dilleri doğudan batıya, kuzeyden güneye hep birbirleri ile ilişkilendirilerek sınıflandırılabiliyor. Çince biraz Türkçeye, Türkçe biraz Moğolcaya, Moğolca Hintçeye oda İrancaya, Farsça da Rusçaya, Rusça diğerine derken hepsi birbirine bir şekilde benziyorlar. 

3 Şubat 2010

Hapı Yuttum Ki...

Bir filim vardı. Hatırlar mısınız bilmem. Aslında sanal dünyada, yanılsamalar içerisinde yaşayan filmin kahramanına iki tane hap sunulur. Kendi seçimi ile yuttuğu hap sanal alemden, yanılsamalardan gerçek dünyaya kahramanı taşır. Yayınlandığı dönemde çok yankı uyandırmış bir sinema filimi idi. ‘Matrix’

Bende işte öyle bir hap yuttum. Hapı kimse sunmadı. Kendi kendime seçtim.