Blogda Ara

6 Eylül 2011

Cahiliyet Baki Değil, Geçicidir


Türkiye’de bir grup insan tarafından ortaya atılan, peşinde olunduğu dile getirilen bir fikir var ki, bırakın Çerkesleri tüm Kafkas halkları için, onların aralarında husumet çıkartıcı yapısıyla dikkat çekiyor.

Bu fikrin savunucularının bir kısmı tamamen eğitimsiz, bilgisiz ve hatta büyük çoğunluğu asimile olmuş kişilerden oluşuyor.

Eğitimsiz dediğimde üniversitelerde okumamış, okuması yazması olmayan insanlardan bahsetmiyorum. Bunların içerisinde üniversite mezunları, bir kaç dil bilenleri vs. dahi var.


Eğitimsiz ve bilgisizler, çünkü kendi uluslarının, dilleri, tarihleri hakkında bilgi sahibi değiller, ulusları hakkında yazılan çizilen derlenen değerleri, halk destanlarını, tarihi olayları vs. vs. bilmiyorlar. Hatta bu ulusların çok yakın tarihteki geçmişlerini, günümüzdeki durumlarını dahi
bilmiyorlar. Kendi uluslarını tanımıyorlar. En acısı bilmediklerinin de farkında değiller, okudukları üniversitelerin kendilerini aydınlaştırdığını ve bunun Çerkes aydını sayılmaları için yeterli olduğunu sanıyorlar.

Çerkeslerle veya Kafkas ulusları ile alakalı olarak tüm bildikleri şeylerin, Sohum’da, Maykop’ta, Mahaçkale’de ilk okulda okuyan bir Rus, Ermeni çocuğunun, Ürdün’deki Çerkes okulunda, İsrail Reyhaniye’de okuyan Arap bir öğrencinin bildiklerinden dahi daha az ve yüzeysel olduğunun farkında değiller. Yarım hoca dinden edermiş misali söyledikleri, dile getirdikleri söylemlerle Kafkas halkları arasındaki ilişkileri bozmak için (bilerek veya bilmeyerek) çalışıyorlar 

Öğretilen, edindirilen şartlanmalar düşüncelerini şekillendiriyor.

Pek çoğu aynı zamanda asimile olmuş durumdalar. Setenay – Perit,  vb. bir isim bile taşıyor olabilirler. Fakat beyinleri, kafalarının işleyiş şekli ile tamamen Türkiye Cumhuriyeti’nin asimilasyoncu politikalarının esiri konumundalar. 

Ortaya koydukları söylemleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin asimilasyon politikasının bir sonucu olduklarını kanıtlıyorlar.

***

Türkiye Cumhuriyeti ülkesi içerisinde tek bir ulus oluşturma ideali ile uzun yıllar, hayatın tüm alanlarında yaptığı propaganda ile  vatandaşlarının adeta beynini yıkadı.

lkokul sıralarından başlayan ‘Türküm doğruyum çalışkanımdan’ tutun, anayasasında yer alan ülkeye vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür ilkesine kadar yaşamın her alanında bu beyin yıkama işlemi sürdürüldü.

Televizyonlarda, radyoda, basında, siyasi partilerde hatta camilerde dahi bu propaganda bizim insanlarımıza da uygulandı.

***

Söz konusu asimile politikasının sonucunda, artık kendisini tamamen Türk milletine ait hisseden kişiler de ortaya çıktılar. Bunlar için ulusumuzun kaybettiği kişiler dememiz bile mümkün. Kaybettik çünkü kendilerini artık bizim ulusumuzdan saymıyorlar. Babam Çerkesmiş, annem Abazaymış ben Türküm diyen insanlar genelde bu gruptanlar.

Bir diğer grup ise kendisini Çerkes, Abaza, Asetin vs. olarak kimliklendirirken bu halkların ulusların Türk olduğunu iddia edenlerden oluşur. Ve ne yazık ki bu tipte de insanlar mevcuttur.

Kısaca, bu asimileci politika ve bunun yanısıra var olduğunu inkar edemeyeceğimiz doğal asimilasyon süreci yukarıda andığım gruplar benzeri, farklı basamaklarda kategorize edilebilecek yapıların aramızdan çıkmasına sebep oldu.

Ben bu yazımda bu gruplar hakkında tek tek konuşmayacağım. Çerkes, Abaza, Asetin kimliğine sahip ulusu ve vatanı için çalışanlar üretme peşinde olan ve bu konularda kaygı sahibi olan insanlarla tamamen asimilasyon batağında son nefeslerini vermeye doğru yol alanların arasında bulunan, en garip, en enteresan, adeta var olanlarla yok olanların arasında geçiş grupu olarak algılamamız gereken kitleden bahsedeceğim.

Bunların her biri kendi köklerinden bir şekilde haberdardır. Çerkes, Abaza, Asetin, Çeçen olduklarını bilirler. Hatta bazılarının günde yüzlerce defa duydukları isimleri bile bu dillerden birisinden olabilir. Vatanları hakkında da son derece yüzeysel bilgilere sahiplerdir, ama vatanlarının Türkiye olmadığını da kesinlikle bilirler. Bazı kaygılara da sahiptirler, vatanları ülkeleri için üretme çabasına da sahip olduklarını düşünürler. Hatta aralarında bu ulusların dillerini az-buçuk bilenleri bile var olabilir. Fakat beyinlerinin kafalarının içinde muhatap kaldıkları asimile edici politikaların söylemleri kuvvetli bir şekilde yer bulmuştur. Adeta beyinleri yıkanmış yaşayan ölülere dönüşmüşlerdir.

***

Bu yaşayan ölüler, canlı cenazeler, Çerkes, Abaza, Asetin, Çeçen vs. için, tüm bu ulusların hepsine en az Sohum’a saldıran Gürcü birliklerinden veya Grozni’yi yıkan top mermilerinden bile daha fazla zarar verici nitelikleri içlerinde barındırırlar.

Türkiye’de uzun yıllar uygulanan ‘ülkede yaşayan herkes Türk’tür’ anlayışını tamamen içselleştirerek ‘Kafkasya’da yaşayan herkes Çerkes’tir’ şeklinde formülüze ederler.

İşte bu halleri ile Çerkeslere ve hatta tüm Kafkas halklarına zarar verici bir konumdadırlar.

Örneğin; Çerkesler ve diğer Kafkas ulusları arasında var olan iyi ilişkileri bu ulusların diasporaları ile olan ilişkilerini bozmak isteyen birisinin yapabileceği en etkili şey bu milletlerin binlerce yıldır korudukları milli duygularının rencide edilmesi ve birbirlerine düşecek şekilde yeniden yapılandırılmaya çalışılmasıdır.

***

Abazalar ile Çerkesler arasında var olan kardeşlik bağını kaldırmak istiyorsanız yapabileceğiniz en etkili şey Abazalar Çerkes’tir demenizdir.  Ulusunun bağımsızlığı için kan dökmüş canını dişine takmış Abhazya yaşayanlarına siz Çerkes kimliği altında toplanmalısınız, siz Çerkessiniz demek en azından ona karşı küfür etmekle özdeştir.

Aynı şeyi Asetin, Çeçenlere söylemek te benzer sonuçlara yol açar. Abhazya’nın bağımsızlık savaşında Abhazya’ya destek olan Çerkesler Abazaları Çerkes gördükleri veya Çerkes yapmak istedikleri için onlara destek olmadılar.
Veya,  Türkiye’de, ‘ama Asetinleri, Abazaları kimse tanımıyor ki, Çerkesim dediklerinde ülkede yaşayan herkese, kendilerini, en azından, yaklaşık olarak tanıtabiliyorlar’ diyenlerde aynı hatanın içerisindeler. Bağımsızlığını, kanla, canla, mücadeleyle kazanan Abhazya ve Güney Osetya’nın günümüzde dünya ülkelerine kendilerini tanıtma sorunları vardır.

Eğer bir Abaza, Asetin ‘Çerkesleri Türkiye’de yaşayan tüm insanlar tanıyor, bu yüzden Çerkesim diyorum’ diyorsa kendi ülkesine, vatanına, milletine, geçmişine, geleceğine hizmet etmiyor demektir. Çünkü Abhazya ve Osetya’nın temel sorunlarından birisi tanınmıyor olmasıdır ve onların tanınması için ilk çalışması gerekenler Abaza ve Asetinlerdir. 

Herkese ülkelerini, vatanlarını milletlerini tanıtmak zorundadırlar. Bu onların birincil vazifesidir. Onların içerisinde ‘bizi tanımıyorlar’ diyerek kestirip atıp ‘en iyisi ben herkesce tanınan Çerkes ismini kullanayım’ diyenlere üzüntüyle bakıp geçiştirmemiz mümkün. Kendi sorunlarını önemsemiyorlarsa yapabileceğimiz hiç bir şey yoktur. Bu ülkelere, milletlere sahip fertler dahi kendi ülkelerinin milletlerinin tanıtılması için çalışmıyorken ne denilebilir bilmiyorum.

***

Hele hele çok daha aşırı uçta olanlar var ki, onlar tamamen cahiliyetlerinden, bilgisizliklerinden, tarihteki tüm olayları ve gerçekleri yok sayarak tüm bu halkları bir ortak kimlik altında ‘Çerkes’ olarak algılamanın zorunluluk olduğunu dile getirerek Kafkas ulusları arasında anlaşmazlıkların çıkmasına vesile olurlar.

Çerkes, Abaza, Asetin, Çeçen vd. halklara karşı yapılabilecek en büyük hakaretlerden birisi budur. Bu ulusların hepsi tüm tarih boyunca kendi ulusal kimliklerinin, vatanlarının muhafazası için mücadele edegelmişlerdir.

Abhazya’ya, Abaza ulusuna karşı dönemin faşist Gürcistan yönetimince yapılan saldırılarda Çerkesler, Abazaların kimlikleri, kültürleri ve vatanlarının  savunmasında onlarla yan yana mücadele etmişlerdir. Çeçenistan, Osetya ve benzerlerinde,  yakın tarihin her savaşında da, komşu halkların dertleri ile dertlenmişlerdir.

Bu savaşlarda evsiz-barksız kalan binlerce mülteci, Çerkes cumhuriyetlerinde, Çerkes halkının yardımları ile yıllarca güvenlik içerisinde yaşayabilmiştir. Çerkes halkı her birisinin kimliği, kültürü, vatanı hakkında verdikleri mücadelelere elinden geldiği ölçüde yardım edegelmiştir.

Çeçenistan’da savaşın sürdüğü günlerde kadın, çoluk-çocuk sayıları binleri çok defa aşan Çeçen halkının evladları Çerkes cumhuriyetlerindeki otel, senatoryum, dinlenme evleri ve tesislerinde yıllarca Çerkes halkının verdiği destek ile kalabilmişlerdir. Osetya içinde aynı şeyler geçerlidir. 2008 yılında olan savaşta kendi milletlerinden olan Kuzey Osetya’nın yanısıra tüm Çerkes cumhuriyetleri de mültecileri savaşın yıkıcı etkisi geçene kadar ağırlamıştır.

Tüm bu zaman dilimi içerisinde Asetin, Çeçen, Abaza halklarına, onların mültecilerine karşı Çerkeslerin yaklaşımı hep iyi yönde olagelmiştir. Bu halklarla olan ilişkisinin temelinde bu halkların kimliklerine, milletlerine, kültürlerine hatta bazılarının farlı olan dinlerine hiç bir müdahalede bulunulmamış hatta bu hiç kimsenin aklına dahi gelmemiştir.

Diyorlar ki; Asetinler, Çeçenler, Abazalar Çerkestir, kendilerini Çerkes saymalılar, aramızdaki ilişkilerin temeli budur.

Diyorlar, konuşuyorlar, çünkü beyinlerinde asimile olmuşlar, Türkiye Cumhuriyetinin  millet anlayışının doğruluğuna inanmışlar ve bu anlayışla Kafkas uluslarına bakmaya başlamışlar.

Türkiye’de yaşayan, ağzından Kafkas birliğini hiç düşürmeyen, fakat aslında, bu coğrafyada yaşayan halkların ulusal kimliklerini hiçe sayarak yaptıkları söylemlerle var olan iyi ilişkileri ortadan kaldırmaya yönelik  çalışmakta olduklarının farkında değiller (işin doğrusu bu söylemleri farkında olmadan cehaletlerinden dolayı dile getirdiklerini düşünmek istiyorum. )

Neymiş efendim, Asetinler, Abazalar, Çerkesmiş. Olur mu öyle şey, bu halklar başka bir şey olmamak için kan dökmüşler, ölmüşler, yaralanmışlar, bazıları Çerkes cumhuriyetlerine mülteci olmuşlar, dünyanın yükünü sıkıntısını çekmişler ve Abaza, Asetin olarak kalabilmişler. Şimdi aklı evvel birisi onları başka bir şey yapma hevesinde, onların Çerkes olmalarını istiyor. Bu mümkün değil.

Günümüzde komşu uluslar içerisinde şu an Çerkesleri tanıyan bilen ve hatta bu sözde Çerkeslerden çok Çerkesya sorununa vakıf insanın var olduğundan ve Çerkesya sorununun çözümünde Çerkesler lehine hareket etmeye hazır on binlerce insanın yaşadığından habersizler. Bu insanları kaybetmenin tek yolununda onların kimliklerine saldırmak olduğunun da farkında değiller (umudumuz  farkında olmadan bu söylemleri dile getiriyor olmaları üzerinedir.).

***

Kafkas Ulusları arasındaki hoşgörü ve dayanışmayı ortadan kaldırmak için çalışanlar kim mi?

Cevabı çok basit; Asetin, Abaza, Çeçenler vs. Çerkestir, diyen herkestir. Bunlar sadece Çerkeslere karşı değil tüm Kafkas uluslarına karşı (bilerek veya bilmeyerek) yıkıcı, bölücü çalışmalar içerisindedirler. Neye hizmet ettiklerini bildiklerini sanmıyorum, bunu bilinçsizce yaptıklarını düşünmek istiyorum.

Kafkas coğrafyasında başarılı olmaları mümkün değil. Zaten ulusal anlamda cahil  ve bilgisiz olduklarından bu düşüncelerini Çerkesce, Abazaca, Asetince, Çeçence yazıp bu uluslara ulaştırmaları falan mümkün değil. Bırakın bu dilleri,  İngilizce, Arapça gibi dillerde dahi enteresan söylemlerini kaleme almaya cesaret ettiklerinde gereken cevabı Ürdün, Suriye, İsrail gibi diğer diasporalardan bile hemen alacaklardır.

***

Daha öncede belirttiğimiz gibi, bu düşüncenin savunucularından bir kısmı sadece beyinlerinde asimile olmuş bir kısım insandan ibarettir. Onlar (büyük bir olasılıkla) ulusal anlamda cahil ve bilgisiz olduklarından dolayı böylesi söylemleri dile getirmektedirler. Söz konusu cahiliyetlerinin, bilgisizliklerin ortadan kalkması halinde gözlerinin açılacağı ihtimali-umudu ile onlara karşı olabildiğince müsamahakar davranmalı uyanmaları yönünde çalışmalıyız. Söylemlerinin sadece cahiliyetlerinden, bilgisizliklerinden kaynaklandığını (inşallah öyledir) unutmamalıyız.

Fakat, bir başka grup daha var ki işte bunlara karşı müsamahakar davranamayız. Onlar, yukarıda genel hatları ile anlattığım kaybolmakla var olmak arasında kalmış gruptan çok daha farklılar.

Çerkes, Abaza, Asetin vs. nedir ne değildir gayet iyi bilirler, Kafkas coğrafyasındaki durumdan oradaki gerçeklerden sonuna kadar haberdardırlar. Türkiye’de, Türkiye içinde geliştirdikleri söylem ise diğerlerinden farklı değildir, Fakat Kafkas ve Çerkes cumhuriyetlerine  yönelik yazışmalarına bunu aktarmazlar. Bu cumhuriyetlerle ilişki içerisindedirler, bakanlarla görüşebilir cumhurbaşkanlarına uçaklar tutabilirler, fakat onlara Türkiye içerisinde ortaya attıkları söylemleri empoze etmeye falan çalışmazlar, hatta buna cesaret dahi edemezler, çünkü gerçekleri kesinlikle bilirler. Adeta, şeytanın Allahın varlığı ve kudretini bilmesine rağmen delalette ısrar etmesi gibi bir tutum içerisindedirler.

Mesela Abhazya’ya gittiklerinde Abaza olanları, Abazalaşır, aldıkları pasaportlara milliyetlerini Abaza yazdırırlar, Çerkes olanlarıda Çerkesleşir. Adıgey’e, Kabardey-Balkar’a geldiklerinde derneklerini Çerkesce olarak Adıge Xase diye tanıtırlar.

Bu davranışları ile kayıtsız-şartsız kesin bir ikiyüzlülük içerisindedirler. Neden böyle davrandıklarının ise bir açıklamasını ne kendileri ne de başkaları yapamaz. Bu mantıksız (hemen hemen hiç bir açıklaması olmayan, aklımıza gelen izah şekillerini de kabul etmek istemediğimiz) hareketler içerisinde olan bir avuç kişinin dile getirdiği söylemlere karşı ise müsamahakar olmamız söz konusu bile değil, çünkü alenen yaptıkları iki yüzlülük ile samimiyetlerini sorgulamamıza ve bu konuda şüpheler duymamıza sebep olacak davranışlar içerisindedirler.

Cahiliyet veya bilgisizlikten kaynaklanmayan böylesi her türlü söyleme ise hiç bir şekilde müsamaha göstermeden cevap vermeliyiz, diğerlerini ise mümkün mertebe kırıcı olmadan uyandırmaya çalışmalıyız.

Cahiliyet baki değildir, geçicidir.


Açumıj Hilmi