Dünyaca ünlü ressam Mikhail Şemyakin Adıge (Kabartay), sülale ismide
Karden’di. Babası süvari askerdi. Devrim ve ikinci dünya savaşlarına katılmış
bir kahramandı. Gösterdiği kahramanlıklar neticesinde Kızıl Bayrak nişanına
altı defa layık görüldü. Mareşal Jukov’un yaşamını iki defa kurtardı, cepheden
yaralı iken onu cephe gerisine taşıdı. Mikhail’in babası genç yaşta vefat etti.
Annesi başka birisi ile evlenince soyadını Şemyakin olarak yazdırdı. Bunun
neticesinde Adıge delikanlısı başka bir soyadı taşımaya başladı. Gençliğinden
itibaren Şemyakinin dünya görüşleri hoşlarına gitmediği için sovyetler döneminde
ona pek çok zorluk çektirdiler.
Okuduğu sanat okulundan atarak herhangi bir
rahatsızlığı olmamasına rağmen psikolojik rahatsazılıkları olanların
yatırıldığı hastahaneye yatırıldı. 1971 yılında sovyetler birliğinden atıldı.
Fransaya ardından da Amerikaya gitti, 2007 yılında Parise geri döndü. Günümüzde
Paris yakınlarında eski bir sarayda yaşıyor. Dünyaca ün kazandı. 1993 yılında
Rusya Federasyonu Devlet ödülü kazandı. 1997 yılında Rusya Federasyonu
Başkanlığı ödülünü kazandı. Mikhail Şemyakin hakkında Vlademir Snegirov
tarafından yazılmış bir uzun makale Rosiyske Gazetede yayınlandığında ilgi ile
okudum.
Soydaşımızın başarılarından dolayı övülmesi ile çok gurur duydum. Bu yazı satırları arasında Mikhail
Şemyakin’in kendi sözlerinin yer aldığı kısımları daha çok hoşuma gitti.
Şemyakinin sözlerinden ne kadar zeki ve derin düşünceli olduğu okunuyor. O
Rusya Federasyonunun günümüzde içinde bulunduğu şartlardan haberdar ve
kaygılanıyor. Adıge Mak gazetesi okuyucularına da onun görüşlerinin ilginç
geleceğini düşündüğümden söz konusu makaleden bazı kısımları burada
aktarıyorum.
RUSYA’YA DAİR
-Rusya da bu gün olanları düşündüğümde en
üzüldüğüm şey, burada yaşayanların daha iyi bir gelecek olacağına inanmıyor
olmaları. İnsanlar daha önce alıştıkları şekil üzerine yaşıyorlar, yoksa inanç
sahibi aralarında çok az. Eğer bilmezsen sanki kendi toprakları üzerinde
yaşamıyorlar gibiler.
Daha önce koministlerin boyunduruğu
altında yaşıyorlardıysa bu gün oligarh ve belirli bir norma sahip olmayan
silahlı yapıların istekleri doğrultusunda yaşıyorlar. Hiç bir değişiklik
olmadı, Rus insanı önceden de özgürlüğe sahip değildi bu gün de özgürlüğe sahip
değil.
Böyle bir durumda gelecekten umut duyması
söz konusu olabilir mi?
Soljenitsin’in ‘ Sayın reform
mücadelecileri, sayın yeni demokratlar, yine halkı kandırıyor olmanız sebebiyle
yeni yetişen genç nesillerden korkacağınız günler gelecek. Bunun
gerçekleşeceğine dair izler belirginleşmeye başladı. Onlar geçmişlerini
bilmiyorlar, insanlar arasındaki güzel ilişkilerden haberleri yok. Erki elinde
tutanlar, para sahipleri halklarının geleceği ile hiç ilgilenmiyorlar. İşte bu
beni derinden kaygılandıran şey’ dediği sık sık aklıma geliyor.
İşte, her gün yolsuzluklarla mücadele
edeceklerini duymanız mümkün, fakat bu konu hakkında hiç bir şey yapmıyorlar
denilse de yeri. Bu konuda kaygılandıklarını söylemeleri ile iş bitmiyor.
Çin’i ele alalım. Orada sadece sözde değil
gerçekten de bu tip olumsuzluklarla mücadele ediyorlar. Kanundışı hareket eden
kim olursa olsun mücadele ediliyor isterse oligarh, isterse belediye başkanı
veya parti üst düzey görevlisi olsun farketmiyor hapse atıyor hatta idam bile
ediyorlar.
Çaldıysan, cezasını çekmelisin. İşte zaten
bu yüzden Çinlilerin devlet erkine bakışı ile Rusların devlet erkine bakışları
hiç birbirine benzemiyor. Onlar liderlerine güveniyorlar ve bu yüzden
ülkelerinin daha iyi bir geleceğe ulaşması için ellerinden geleni yapıyorlar.
Rusya’da suçluların layık olduklarını
bulmuyor olmaları haırsızların sayısını arttırıyor, toplumsal yapı bozuluyor,
daha iyi bir gelecek için umut sahibi olunmasını engelleyen bir ortam ortaya
çıkıyor. Yakın bir geçmişte televizyonda daha önce finans bakanlığı yapmış,
milyarlarca ruble çalmış olan, yurtdışında saklanmaya devam eden birisi ile
gazetecinin yaptığı sohbette ‘ Sana ait olmayan bir ülkede yaşamak kolay değil’
demişti. Fakat bunu işiten muhabir adeta duymamış gibi yapıp devamını
getirmemişti.
Hırsızı, üçkağıtçıyı yakalamak için adeta
kimse uğraşmıyor gibi. Neden? Neden böyle olduğu aslında çok belli, eğer suçlu
yakalanıp sorgulanmaya başlanırsa kendisi ile alakalı olan diğerlerini de
söyleyecekte o yüzden.
Yine televizyonda izlediğim başka bir
programdan bahsetmek istiyorum. Program Moskova bölgesinde düşmana karşı büyük
ve sert bir dirençle karşı koyup canından olanlar anısına dikilen bir anıt
hakkındaydı. Muhabir bu konudaki düşüncelerini almak için bölgede yaşayan
çocuklara sorular soruyordu; ‘Onlar gibi canınızı sakınmadan vatanınızı korumak
için savaşırmısınız’ diyordu. Çocuklar ise hiç düşünmeden tereddüt bile etmeden
‘hayır, niye ki’ diye cevep veriyorlardı. Çocuklar ‘ Onlar vatanları,
toprakları için canlarını esirgemediler. Biz canımızı ne için vereceğiz.
Topraklar artık bizim değil, zenginler onu satın aldılar. Ülke! O nedir ki!
Fridmanın bankaları m, yoksa Deripaske’nin yatlarımı?’
Duyduklarıma inanmak istemedim, fakat ne
kadar üzücüyse de, işte Rusya’nın aldığı yol bu.
Yayına hazırlayan PENEŞU Sefer
Çeviri AÇUMIJ Hilmi
Adıghe Makh 11-08-2012