Blogda Ara

11 Ağustos 2012

YETENEKLİ VE DERİN DÜŞÜNCELİ


Dünyaca ünlü ressam Mikhail Şemyakin Adıge (Kabartay), sülale ismide Karden’di. Babası süvari askerdi. Devrim ve ikinci dünya savaşlarına katılmış bir kahramandı. Gösterdiği kahramanlıklar neticesinde Kızıl Bayrak nişanına altı defa layık görüldü. Mareşal Jukov’un yaşamını iki defa kurtardı, cepheden yaralı iken onu cephe gerisine taşıdı. Mikhail’in babası genç yaşta vefat etti. Annesi başka birisi ile evlenince soyadını Şemyakin olarak yazdırdı. Bunun neticesinde Adıge delikanlısı başka bir soyadı taşımaya başladı. Gençliğinden itibaren Şemyakinin dünya görüşleri hoşlarına gitmediği için sovyetler döneminde ona pek çok zorluk çektirdiler.
Okuduğu sanat okulundan atarak herhangi bir rahatsızlığı olmamasına rağmen psikolojik rahatsazılıkları olanların yatırıldığı hastahaneye yatırıldı. 1971 yılında sovyetler birliğinden atıldı. Fransaya ardından da Amerikaya gitti, 2007 yılında Parise geri döndü. Günümüzde Paris yakınlarında eski bir sarayda yaşıyor. Dünyaca ün kazandı. 1993 yılında Rusya Federasyonu Devlet ödülü kazandı. 1997 yılında Rusya Federasyonu Başkanlığı ödülünü kazandı. Mikhail Şemyakin hakkında Vlademir Snegirov tarafından yazılmış bir uzun makale Rosiyske Gazetede yayınlandığında ilgi ile okudum.
Soydaşımızın başarılarından dolayı övülmesi ile çok gurur duydum.  Bu yazı satırları arasında Mikhail Şemyakin’in kendi sözlerinin yer aldığı kısımları daha çok hoşuma gitti. Şemyakinin sözlerinden ne kadar zeki ve derin düşünceli olduğu okunuyor. O Rusya Federasyonunun günümüzde içinde bulunduğu şartlardan haberdar ve kaygılanıyor. Adıge Mak gazetesi okuyucularına da onun görüşlerinin ilginç geleceğini düşündüğümden söz konusu makaleden bazı kısımları burada aktarıyorum.
RUSYA’YA DAİR  
-Rusya da bu gün olanları düşündüğümde en üzüldüğüm şey, burada yaşayanların daha iyi bir gelecek olacağına inanmıyor olmaları. İnsanlar daha önce alıştıkları şekil üzerine yaşıyorlar, yoksa inanç sahibi aralarında çok az. Eğer bilmezsen sanki kendi toprakları üzerinde yaşamıyorlar gibiler.
Daha önce koministlerin boyunduruğu altında yaşıyorlardıysa bu gün oligarh ve belirli bir norma sahip olmayan silahlı yapıların istekleri doğrultusunda yaşıyorlar. Hiç bir değişiklik olmadı, Rus insanı önceden de özgürlüğe sahip değildi bu gün de özgürlüğe sahip değil.
Böyle bir durumda gelecekten umut duyması söz konusu olabilir mi?
Soljenitsin’in ‘ Sayın reform mücadelecileri, sayın yeni demokratlar, yine halkı kandırıyor olmanız sebebiyle yeni yetişen genç nesillerden korkacağınız günler gelecek. Bunun gerçekleşeceğine dair izler belirginleşmeye başladı. Onlar geçmişlerini bilmiyorlar, insanlar arasındaki güzel ilişkilerden haberleri yok. Erki elinde tutanlar, para sahipleri halklarının geleceği ile hiç ilgilenmiyorlar. İşte bu beni derinden kaygılandıran şey’ dediği sık sık aklıma geliyor.
İşte, her gün yolsuzluklarla mücadele edeceklerini duymanız mümkün, fakat bu konu hakkında hiç bir şey yapmıyorlar denilse de yeri. Bu konuda kaygılandıklarını söylemeleri ile iş bitmiyor.
Çin’i ele alalım. Orada sadece sözde değil gerçekten de bu tip olumsuzluklarla mücadele ediyorlar. Kanundışı hareket eden kim olursa olsun mücadele ediliyor isterse oligarh, isterse belediye başkanı veya parti üst düzey görevlisi olsun farketmiyor hapse atıyor hatta idam bile ediyorlar.
Çaldıysan, cezasını çekmelisin. İşte zaten bu yüzden Çinlilerin devlet erkine bakışı ile Rusların devlet erkine bakışları hiç birbirine benzemiyor. Onlar liderlerine güveniyorlar ve bu yüzden ülkelerinin daha iyi bir geleceğe ulaşması için ellerinden geleni yapıyorlar.
Rusya’da suçluların layık olduklarını bulmuyor olmaları haırsızların sayısını arttırıyor, toplumsal yapı bozuluyor, daha iyi bir gelecek için umut sahibi olunmasını engelleyen bir ortam ortaya çıkıyor. Yakın bir geçmişte televizyonda daha önce finans bakanlığı yapmış, milyarlarca ruble çalmış olan, yurtdışında saklanmaya devam eden birisi ile gazetecinin yaptığı sohbette ‘ Sana ait olmayan bir ülkede yaşamak kolay değil’ demişti. Fakat bunu işiten muhabir adeta duymamış gibi yapıp devamını getirmemişti.
Hırsızı, üçkağıtçıyı yakalamak için adeta kimse uğraşmıyor gibi. Neden? Neden böyle olduğu aslında çok belli, eğer suçlu yakalanıp sorgulanmaya başlanırsa kendisi ile alakalı olan diğerlerini de söyleyecekte o yüzden.
Yine televizyonda izlediğim başka bir programdan bahsetmek istiyorum. Program Moskova bölgesinde düşmana karşı büyük ve sert bir dirençle karşı koyup canından olanlar anısına dikilen bir anıt hakkındaydı. Muhabir bu konudaki düşüncelerini almak için bölgede yaşayan çocuklara sorular soruyordu; ‘Onlar gibi canınızı sakınmadan vatanınızı korumak için savaşırmısınız’ diyordu. Çocuklar ise hiç düşünmeden tereddüt bile etmeden ‘hayır, niye ki’ diye cevep veriyorlardı. Çocuklar ‘ Onlar vatanları, toprakları için canlarını esirgemediler. Biz canımızı ne için vereceğiz. Topraklar artık bizim değil, zenginler onu satın aldılar. Ülke! O nedir ki! Fridmanın bankaları m, yoksa Deripaske’nin yatlarımı?’
Duyduklarıma inanmak istemedim, fakat ne kadar üzücüyse de, işte Rusya’nın aldığı yol bu.
Yayına hazırlayan PENEŞU Sefer
Çeviri AÇUMIJ Hilmi
Adıghe Makh 11-08-2012