Blogda Ara

21 Haziran 2013

Türk Şövenistlerinin İkizi Çerkes Şövenistleri


Şövenizm bir ulusun diğer uluslara karşı üstünlüğünü ortaya koyma çabalarının tezahürü ise de Türkiyedeki gelişimi ile dünyanın başka yerlerindeki gelişiminden bazı farklılık gösterir.

Örneğin şövenizm anlayışının isimlendirildiği Napolyon dönemindeki fransız şövenizmi Fransızların Avrupayı yönetmesi gereken ulus oldukları üzerine inşa edilmiştir.

Daha sonraki çağlarda zirveye ulaştığı kalıplarını çok daha fazla değiştirip nasyonel sosyalizmle iç içelik bulduğu Hitlerin Almanyasındaki haliyle ise Almanların sadece yaradılıştan gelen üstünlükleri ile diğer ulusları yönetmesi gerektiğinden de öteye geçip diğer bazı ulusların tamamen yok edilmesi gerektiği gibi bir başka ucada salınmıştır.

Türkiyede bir dönem varlığını kökleştiren Türk şövenizminin diğerlerinden en büyük farklılığı ise (diğer uluslarda görüldüğünden farklı olarak) Türk hakimiyetindeki ulusların Türkleşmesinin gerektiğine inanan inanç dizesi şeklini almış halidir.

Örneğin Türk şövenistleri Türklerin Kürtlerden üstün olduğu dolayısıyla Kürtlerin Türklerce yöneltilmesi gereken uruğlar olduğuna inanırken onların ayrıyeten Türkleşmesi içinde özel çaba sarfeder, bu haliyle ırkçı niteliklerden de biraz uzaktır, Türk ırkının Kürtlerin Türkleştirilmesi ile üstün özelliğini kaybedeceğini çokta varsaymazlar.

Bu hali ile Türk şövenizminin geliştirdiği kendi şövenizm anlayışı diğer şövenizmlerden biraz farklıdır. Örneğin Alman şövenizminin, şövenizmin ötesinde ırkçılık şeklinde dahi isimlendirilebilecek en zirveye ulaştığı dönemde dahi (Hitler dönemi) diğer ulusların Almanlaştırılması gibi bir iddiası yoktur.

Türk şövenizmi ise zaman zaman diğer bazı ulusların aslında Türk ulusunun parçası olduğu iddiaları ile örneğin ‘Kürt diye bir ulus yoktur Kürtler Türktür’ derler. Bu söylem biz Çerkesler için ‘Çerkeslerde Türktür’ şeklini alır.

***

Ne yazıkki Türkiyedeki  Çerkesler arasında sayıları az olan bazı insanlarda Türk şövenizminin bu enteresan yaklaşım tarzını içselleştirmişlerdir. 

Bu içselleştirmenin Devlet hakimiyetinde zaman zaman çok söz sahibi olan Türk şövenizminin tezahürü olduğunu söylemekte mümkün. 

Adeta beyinleri yıkanmış bir grup insanımız bu söylemleri birebir Kuzey Kafkasya ile alakalı konulara adapte edebilmektedir.

Örneğin Tüm kafkasyalıların Çerkes  olmasını zorunlu kılan anlayış bunun bir tezahürüdür.

Çerkeslerin tarihin çeşitli dönemlerinde Tüm Kuzey Kafkasyaya nüfusları ile nüfuz ettikleri dönemlerden kaynaklanarak (hatta bunu o dönemleri gösteren haritalarıda dayanak olarak ele alarak), tezlerini savunma çabası içindedirler. 

Örneğin uzun yıllar Osetlerin Çerkeslere vergi verdikleri, Çerkeslere bağlı oldukları dönemler veya Dağıstan hanlıklarından bazılarının Doğu Çerkeslerinin hakimiyetini kabul ettikleri dönemleri göstererek  bu ulusları Çerkes sayma eğilimi içerisine girerler.

Bu hali ile Türkiyedeki garip gruplarca dillendirilmekten utanılmayan Türkiye Çerkes (Diasporası) şövenizmi birebir Türk şövenizminin etkisi altında olduğunu gösterir.

***

Kafkasyadaki söz konusu uluslar özellikle 19 ve 20. yüzyıldaki politik-askeri çalışmalarında zaman zaman aralarında birlik kurma çabalarına girmişlerdir.

Bu ulusların gerek birinci dünya savaşı sonrasındaki gerekse Sovyetlerin dağılım süreci esnasında oluşturmaya çalıştıkları bu yapıların temel özelliği ise birbiri ile eşit haklara sahip ulusların arasındaki anlaşıya dayanacak bir konfederasyonun oluşturulmasıydı. 

Yani Hepsini 'Çerkes' sayan bir anlayıştan binlerce kilometre uzakta olan bir yaklaşımdı.

Kısaca eşit ulusların birliği ile oluşturulacak bir yapılanma arzusu sergilediler ve hatta günümüzde nihai olarak tamamen bu arzudan vazgeçtiğini ortaya koyan ulus dahi yok.

Türkiyede ortaya çıkmış olan Çerkes (diaspora) Şövenizmi ise Kuzey Kafkasyada bir birlikten bahsederken bunu Kuzey Kafkasya halklarının Çerkes sayılması zorunluluğu üzerine inşaa etmeye çalışır.

Bu hali ile siyasi anlamda gerçek zemin olan Kuzey Kafkasya’da yaşayan ulusların arasındaki anlaşı ortamını yıkmaya hizmet ettiğinin farkında dahi değildir.

Kuzey Kafkasya’da yaşayan ulusların,  tarihin gelecek bir döneminde bir arada hareket etmelerini, aralarında birlik kurmalarını engellemek için yapılabilecek en uç saldırı; Dağıstanlıların, Çeçenlerin Çerkesliği kabul etmesini istemek, hatta daha da aşırıya giderek bunu teklif dahi etmeden onların zaten Çerkes olduklarını iddia etmektir.

Bu sadece sayısı 4 milyon civarında olan Dağıstanlıların Çerkeslere düşman olmasına vesile olabilecek bir acayip provakasyondan başka bir şey olamaz.

Ben şahsım adına Türkiyedeki Çerkes şövenizminin Kuzey Kafkasyadaki uluslar arasındaki anlaşıyı bozmak isteyen dış mihrakların (Türkiye, Rusya, ABD vb.) yönlendirmesi ile olduğuna inanmak istemiyorum. 

Böylesi uçuk hatta aleni provakasyon olan şeylere bu devletlerin veya bu devletlerdeki yapılanmaların tenezzül edeceğini de düşünmüyorum.  

Okumuş yazmış, eğitimli üniversite mezunu, eline kitap alabilen birilerinin hala bu bozgunculuğu, fitneyi işliyor olmaları ilk anda, bunun dış mihrakların  (Türkiye, Rusya, ABD vb.) işiymiş izlenimini vermesine rağmen böyle olmadığını bu sebepten umuyorum.

Var olan durum ise 'sadece Türk şövenizminin gerek eğitim sistemi, gerek medya gerekse başka sebeplerle bu insanların beyinlerinin çalışma sistemini tahrip ettiği' açıklaması ile bana daha mantıklı geliyor.

Evet, beyinleri var, okumuşlar, yazmışlar, çizmişler, bir şeyler çiziktirmişler ama bunlar 'Türk şövenizminin ulaklarının çiziktirmelerini içselleştirmiş ürünler-söylemler' olmaktan öteye gidememiştir.

Yani ‘Rusya böyle emretti, Türkiye böyle emretti’ işte bu yüzden Kuzey Kafkasyalılar arasında gelecekte bir birlik kurulmasına engel olma üzere faaliyet gösteriyorlar diye düşünmemiz de çok doğru değil. 

Sadece beyinleri yıkanmış, dolayısıyla sağlıklı düşünme yetisini kaybetmişler demekten başka bir çıkarsamaya varmamız çok doğru değil.

AÇUMIJ Hilmi