Şövenizm bir ulusun diğer uluslara karşı üstünlüğünü ortaya koyma
çabalarının tezahürü ise de Türkiyedeki gelişimi ile dünyanın başka yerlerindeki
gelişiminden bazı farklılık gösterir.
Örneğin şövenizm anlayışının isimlendirildiği Napolyon dönemindeki fransız
şövenizmi Fransızların Avrupayı yönetmesi gereken ulus oldukları üzerine inşa
edilmiştir.
Daha sonraki çağlarda zirveye ulaştığı kalıplarını çok daha fazla
değiştirip nasyonel sosyalizmle iç içelik bulduğu Hitlerin Almanyasındaki
haliyle ise Almanların sadece yaradılıştan gelen üstünlükleri ile diğer ulusları
yönetmesi gerektiğinden de öteye geçip diğer bazı ulusların tamamen yok
edilmesi gerektiği gibi bir başka ucada salınmıştır.
Türkiyede bir dönem varlığını kökleştiren Türk şövenizminin diğerlerinden
en büyük farklılığı ise (diğer uluslarda görüldüğünden farklı olarak) Türk hakimiyetindeki ulusların Türkleşmesinin gerektiğine inanan inanç dizesi şeklini almış
halidir.
Örneğin Türk şövenistleri Türklerin Kürtlerden üstün olduğu dolayısıyla Kürtlerin Türklerce yöneltilmesi gereken uruğlar olduğuna inanırken onların ayrıyeten Türkleşmesi içinde özel çaba sarfeder, bu haliyle ırkçı niteliklerden de biraz uzaktır, Türk ırkının Kürtlerin Türkleştirilmesi ile üstün özelliğini kaybedeceğini çokta varsaymazlar.
Örneğin Türk şövenistleri Türklerin Kürtlerden üstün olduğu dolayısıyla Kürtlerin Türklerce yöneltilmesi gereken uruğlar olduğuna inanırken onların ayrıyeten Türkleşmesi içinde özel çaba sarfeder, bu haliyle ırkçı niteliklerden de biraz uzaktır, Türk ırkının Kürtlerin Türkleştirilmesi ile üstün özelliğini kaybedeceğini çokta varsaymazlar.
Bu hali ile Türk şövenizminin geliştirdiği kendi şövenizm anlayışı diğer şövenizmlerden
biraz farklıdır. Örneğin Alman şövenizminin, şövenizmin ötesinde ırkçılık şeklinde dahi
isimlendirilebilecek en zirveye ulaştığı dönemde dahi (Hitler dönemi) diğer
ulusların Almanlaştırılması gibi bir iddiası yoktur.
Türk şövenizmi ise zaman zaman diğer bazı ulusların aslında Türk ulusunun parçası
olduğu iddiaları ile örneğin ‘Kürt diye bir ulus yoktur Kürtler Türktür’ derler. Bu söylem biz Çerkesler için ‘Çerkeslerde Türktür’ şeklini alır.
***
Ne yazıkki Türkiyedeki Çerkesler arasında
sayıları az olan bazı insanlarda Türk şövenizminin bu enteresan yaklaşım tarzını
içselleştirmişlerdir.
Bu içselleştirmenin Devlet hakimiyetinde zaman zaman çok söz sahibi olan Türk şövenizminin tezahürü olduğunu söylemekte mümkün.
Adeta beyinleri yıkanmış bir grup insanımız bu söylemleri birebir Kuzey Kafkasya ile alakalı konulara adapte edebilmektedir.
Bu içselleştirmenin Devlet hakimiyetinde zaman zaman çok söz sahibi olan Türk şövenizminin tezahürü olduğunu söylemekte mümkün.
Adeta beyinleri yıkanmış bir grup insanımız bu söylemleri birebir Kuzey Kafkasya ile alakalı konulara adapte edebilmektedir.
Örneğin Tüm kafkasyalıların Çerkes
olmasını zorunlu kılan anlayış bunun bir tezahürüdür.
Çerkeslerin tarihin çeşitli dönemlerinde Tüm Kuzey Kafkasyaya nüfusları ile
nüfuz ettikleri dönemlerden kaynaklanarak (hatta bunu o dönemleri gösteren
haritalarıda dayanak olarak ele alarak), tezlerini savunma çabası içindedirler.
Örneğin uzun yıllar Osetlerin Çerkeslere vergi verdikleri, Çerkeslere bağlı oldukları dönemler veya Dağıstan hanlıklarından bazılarının Doğu Çerkeslerinin hakimiyetini kabul ettikleri dönemleri göstererek bu ulusları Çerkes sayma eğilimi içerisine girerler.
Örneğin uzun yıllar Osetlerin Çerkeslere vergi verdikleri, Çerkeslere bağlı oldukları dönemler veya Dağıstan hanlıklarından bazılarının Doğu Çerkeslerinin hakimiyetini kabul ettikleri dönemleri göstererek bu ulusları Çerkes sayma eğilimi içerisine girerler.
Bu hali ile Türkiyedeki garip gruplarca dillendirilmekten utanılmayan Türkiye
Çerkes (Diasporası) şövenizmi birebir Türk şövenizminin etkisi altında olduğunu
gösterir.
***
Kafkasyadaki söz konusu uluslar özellikle 19 ve 20. yüzyıldaki
politik-askeri çalışmalarında zaman zaman aralarında birlik kurma çabalarına
girmişlerdir.
Bu ulusların gerek birinci dünya savaşı sonrasındaki gerekse Sovyetlerin
dağılım süreci esnasında oluşturmaya çalıştıkları bu yapıların temel özelliği
ise birbiri ile eşit haklara sahip ulusların arasındaki anlaşıya dayanacak bir
konfederasyonun oluşturulmasıydı.
Yani Hepsini 'Çerkes' sayan bir anlayıştan binlerce kilometre uzakta olan bir yaklaşımdı.
Yani Hepsini 'Çerkes' sayan bir anlayıştan binlerce kilometre uzakta olan bir yaklaşımdı.
Kısaca eşit ulusların birliği ile oluşturulacak bir yapılanma arzusu
sergilediler ve hatta günümüzde nihai olarak tamamen bu arzudan vazgeçtiğini ortaya
koyan ulus dahi yok.
Türkiyede ortaya çıkmış olan Çerkes (diaspora) Şövenizmi ise Kuzey
Kafkasyada bir birlikten bahsederken bunu Kuzey Kafkasya halklarının Çerkes sayılması
zorunluluğu üzerine inşaa etmeye çalışır.
Bu hali ile siyasi anlamda gerçek zemin olan Kuzey Kafkasya’da yaşayan ulusların arasındaki anlaşı ortamını yıkmaya hizmet ettiğinin farkında dahi değildir.
Bu hali ile siyasi anlamda gerçek zemin olan Kuzey Kafkasya’da yaşayan ulusların arasındaki anlaşı ortamını yıkmaya hizmet ettiğinin farkında dahi değildir.
Kuzey Kafkasya’da yaşayan ulusların, tarihin gelecek bir döneminde bir arada
hareket etmelerini, aralarında birlik kurmalarını engellemek için yapılabilecek
en uç saldırı; Dağıstanlıların, Çeçenlerin Çerkesliği kabul etmesini istemek, hatta
daha da aşırıya giderek bunu teklif dahi etmeden onların zaten Çerkes
olduklarını iddia etmektir.
Bu sadece sayısı 4 milyon civarında olan Dağıstanlıların Çerkeslere düşman
olmasına vesile olabilecek bir acayip provakasyondan başka bir şey olamaz.
Ben şahsım adına Türkiyedeki Çerkes şövenizminin Kuzey Kafkasyadaki uluslar
arasındaki anlaşıyı bozmak isteyen dış mihrakların (Türkiye, Rusya, ABD vb.) yönlendirmesi
ile olduğuna inanmak istemiyorum.
Böylesi uçuk hatta aleni provakasyon olan şeylere bu devletlerin veya bu devletlerdeki yapılanmaların tenezzül edeceğini de düşünmüyorum.
Böylesi uçuk hatta aleni provakasyon olan şeylere bu devletlerin veya bu devletlerdeki yapılanmaların tenezzül edeceğini de düşünmüyorum.
Okumuş yazmış, eğitimli üniversite mezunu, eline kitap alabilen birilerinin
hala bu bozgunculuğu, fitneyi işliyor olmaları ilk anda, bunun dış
mihrakların (Türkiye, Rusya, ABD vb.)
işiymiş izlenimini vermesine rağmen böyle olmadığını bu sebepten umuyorum.
Var olan durum ise 'sadece Türk şövenizminin gerek eğitim sistemi, gerek medya
gerekse başka sebeplerle bu insanların beyinlerinin çalışma sistemini tahrip
ettiği' açıklaması ile bana daha mantıklı geliyor.
Evet, beyinleri var, okumuşlar, yazmışlar, çizmişler, bir şeyler
çiziktirmişler ama bunlar 'Türk şövenizminin ulaklarının çiziktirmelerini içselleştirmiş
ürünler-söylemler' olmaktan öteye gidememiştir.
Yani ‘Rusya böyle emretti, Türkiye böyle emretti’ işte bu yüzden Kuzey Kafkasyalılar
arasında gelecekte bir birlik kurulmasına engel olma üzere faaliyet
gösteriyorlar diye düşünmemiz de çok doğru değil.
Sadece beyinleri yıkanmış, dolayısıyla sağlıklı düşünme yetisini kaybetmişler demekten başka bir çıkarsamaya varmamız çok doğru değil.
Sadece beyinleri yıkanmış, dolayısıyla sağlıklı düşünme yetisini kaybetmişler demekten başka bir çıkarsamaya varmamız çok doğru değil.
AÇUMIJ Hilmi