Türkiyede Türk devletini
ilgilendiren en anlamsız olayda bile kayıtsız
şartsız devletin yanında yer alan
Çerkesler çıkıyor....
En basit olayda,
devletin kendisinin bile kaale almayacağı şeylerde bile birileri zart diye ortaya
çıkıyorlar....
‘- Yediğimiz kaba
pislemeyiz’ gibi absürt şeyler söylemeye
başlıyorlar...
Bazılarımızda kendilerini hemen karşı cephe oluşturmak durumunda hissediyor...
***
Yapmayın etmeyin, bunlar
bizim insanlarımız....
Türk devletine kayıtsız
şartsız, haklı haksız demeden bağlılığını,
şükranını sunanların da bir
geçmişi var...
Evlerinde,
babalarından onlarında kendi atalarından gördüğü; Türk Devletine sonsuz şükran duyulan ortam var...
***
Çerkesler köleleri de olan
sınıflı bir yapıya sahiptiler...
Bu yapının Bzıyko Zavo gibi ciddi, uluslarası
desteklerin alındığı (Rus ve Türk
devletlerinden) iç savaşla törpülendiği bölgelerde dahi vatanımızdan
ayrıldığımız son güne kadar köleler
vardı...
Baş bedelini
duymuşsunuzdur, ŞHAVASE denilen şey....
Bzıyko Zavo, sınıfları ortadan kaldıramadıysa dahi, baş bedellerini eşitlemişti, baş bedeli - diyeti sınıfına bakılmadan eşitlenmişti...
Etkisi taa
sahilden Elbruzun zirvesine kadar olmuştu, bu savaşa iştirak etmeyen bölgelerde dahi kimse benim
‘sülalemin her bir ferdinin
diyeti 500 sığır’ diye böbürlenemez hale gelmişti...
Bir sülalenin
diyet bedeli 50 sığırken diğerinin 10
veya daha az olduğu ortamdan, her bir
ferdin diyetinin eşitlenmesi az bir
gelişme değildi...
Allah muhafaza bu
savaş olmamış olsaydı....
Bir düşünsenize Uzunyaylada,
Düzcede bu gün bile lavuğun birisi benim
diyetim 100 sığır diye böbürlenip
dolaşmazmıydı..
***
Uzun lafın
kısası, vatanımızdayken toplumsal olarak
bu sorunu çözme yolunda oldukça çok ilerlemiş olmamıza rağmen hala kölelerimiz
var olmaya devam ediyordu...
Kölelerin en az sayıda olduğu varsayılan Şapsığ-Abdzahlarda dahi bu oranın
yüzde yirmiye kadar ulaştığı dahi
ifade edilir...
Elbette, yazılı
kayıtlara sahip değiliz, hiç bir oranı
kanıtlayacak imkanımız da yok...
Ama az
sayılmayacak bir oranın var olduğunu
hepimiz biliyoruz...
***
Sürgün sonrası, bizim kendi elimizde olmadan bu sorun çözülmüştü....
Türk devleti Çerkeslerin kölelerini özgür kıldı.....
Şimdi size şaka
gibi geliyor olabilir ama durum böyle...
Hiç şaka değil,
Çerkes toplumunun geneline yayacak
olursak en az yüzde yirmisi özgürlüğünü TÜRK
DEVLETİNE BORÇLU...
Bunun anlamı ne biliyormusunuz, etrafınızda gördüğünüz
en az her beş Çerkesten birisinin dedesi
TÜRK DEVLETİNE canla başla minnettardı, hayal bile edemeyeceği bir şeyi TÜRK DEVLETİ ONA
BAHŞETMİŞTİ...
Arkadaşlar bu şaka değil...
Rusya içinde
durum neticede çok farklı değil, Rusyada
da kayıtsız-şartsız devlete böylesi bir minnetle bağlı olanlar var...
Rusya sınırları
içerisinde kap-kacak edebiyatı yapan
olmadığını düşünüyorsanız
yanılıyorsunuz...
***
Bunun
üstüne yüzyıllık asimilasyon
politikasını, okullarda her sabah
beyinlere çakılırcasına ettirilen
yeminleri ilave edin...
İşte bu yüzden birisi ‘Türk Devletine (ne olursa
olsun) kayıtsız, şartsız Canım Kurban!’ veya ‘kabıma pislemeyeceğim’ vs dediğinde galeyana gelmeyin...
Asimilasyon
politikası yanısıra toplumsal
yapımızdaki en büyük
sorunlarımızdan birisini kendi
kendimize çözmemiş olmamızın getirdiği bir
vaka ile karşı karşıya gelmiş olma olasılığınızda var...
Lütfen, böylesi
kişilerin üzerine fazla gitmeyin..
Onun Çerkesce bilen
babası, Çerkesceden başka bir dil ve kültür dahi bilmeyen dedesi bile TÜRK DEVLETİNİN KAYITSIZ ŞARTSIZ savunucusu olabilir...
Bu onun ve
atalarının Çerkes olmadığı, Çerkeslik düşmanı oldukları falan anlamına gelmez...
Bu zihniyetin altında yatanlar arasında yer alan bu özel hususu atlamayın...
Özgürlükten daha
değerli bir şey yoktur....
***
Çerkesçeymiş, Çerkesçe
okulmuş, zartmış-zurtmuş köle bir insan için bunlar hiç ÖZGÜRLÜKLE, köleliğinin
(anam babam bildiğin köleliğin)
kaldırılmasıyla kıyaslanabilir mi....
Alınır satılır olmamakla bunlar kıyaslanabilir mi?
Durumu anlayın, öyle
davranın, kap kacak edebiyatının altında sadece asimile olmuşluk yatmaz.
Bu yüzden böylesi
zorlu bir geçmişten-kültürden
ev-aile ortamından o derin
minnet duygusunun hakim
olduğu ortamdan gelmiş
insanlarımızı silip atmayın...
Yavaş, yavaş gün be gün, bu sıkıntıyı da açaşacağız.
Kaybedilecek bir adet dahi ferdimiz yok....
Hoş görü ile, hangi sebepten olursa olsun kayboluşa yaklaşmış her bir ferdimizi kazanma mücadelesi vermemiz gerekiyor.
AÇUMIJ Hilmi