Durup dururken
nereden çıktı ya....
Erdoğan özür
dilemiş....
Allah, Allah,
Türkiyenin lafıyla yola çıkanın vay haline....
***
Yaaa, durup dururken özür dilemekte neymiş....
İnsan bir beş
altı ay daha sabreder beeea!
Vay anam vay, adam
özür dilemez, kabak bizim adıgelerin başına patlar...
Özür diler
yine kabak bizim başımızda...
***
Bu sene hava ne güzel yağışlı
yağışlı başlamıştı...
Sakız kabağı ekip satanlar yaşadı, topla topla sakız kabağı bitmez..
Ya tüm serasında
binlerce-onbinlerce domates fidesi
ekip yetiştirenler...
Fideleri seralardan çıkartıp hektarlarca araziye dağıtanlar....
Üç ay önce özür
dileseydiniz, kıyamet mi kopardı, kimse
de domates fidesi peşinde koşmazdı...
Ne bileyim altı
ay sonra özür dileseniz kıyamet mi kopardı....
***
Gavordovski köprüsünün sağ tarafında, Koşhableli çocuklar...
Şhaguaşenin hemen
dibinde dereyi geçince sağ tarafta ağaçlık alan içerisinde üç-beş bungalov tipi
ahşaptan kulubecik yapmışlar...
Türkiye ile kriz devam etse, bu yıl
bunların masrafını çıkarsak, kredi falan
filan halletsek, gelecek sene de çevre
düzenlemesinin üstesinden geliriz diyorlardı...
Daha dün, bir kaç
gün önce sohbet etmiştik...
Sol tarafta,
eskiden daçaların yer aldığı, alanda
ise, dere kıyısında, güzel güzel bir sürü
et kızartması falan yapılabilecek çardaklar, hepsi de şimdilik
yarım yamalak yapılmışlar...
Daçalarını,
yazın....
Laaaa, durup dururken özür dilemek de nereden çıktı…
***
Benim hala umudum var, belki
tercüme hatasıdır…
Belki başka
bir şey demiştir…
İki
gün üç gün sonra doğru tercümesi
piyasaya çıkar belki…
Ya da
ne bileyim, anlaşma - kucaklaşma,
sarılışma işleri belki hızlı olmaz…
Koşhableli çocukların
işleri istediği gibi olur mu bilmem ama, bir beş altı ay daha domates alınmasa…
Hiç olmasa, Bjeduğlar karlı çıksa…
AÇUMIJ Hilmi