Çerkeslerin hep genel
sorunlarından bahsederiz, kendilerinden kaynaklananlarını çoğu zaman
es geçeriz....
Es
geçmememiz gereken, herkesin bildiği
ama bahsetmekten imtina ettiği bir sorunumuz da var...
Özellikle
diasporada azımsanmayacak bir çoğunlukta
yaygın olan psikolojik
sorunumuz....
Hastayız,
hasta....
***
Biz soykırımdan geçirildik, soykırıma uğradık....
Soykırım demek sadece
insanları sıraya dizip hepsini kurşunlamak değildir.
Kültürlerini,
yaşam şekillerini ortadan kaldırmak da soykırımdır....
***
Çerkesler vatanımızdayken sınıflı
bir yapıya sahipti...
Üst sınıftakiler,
kendi çocuklarına bakmazlardı...
Akrabalarına,
başka sülalelere çocuklarını p’ur olarak
verirlerdi...
P’ur olarak
vermeseler dahi çoğunun evinde çocukları yetiştirecek elemanları vardı, wuneutundan tutun....
Daha az varlıklıları
ise, yüzlerce yıldır
birlikte oturduğu farklı sülalelerden ama yıllar öncesinde akraba
olduğu geniş, büyük bir aile
oluşturduğu komşulara sahipti...
Üst sınıflar
çocuklarını böyle yetiştirirdi...
***
Bunun askeri ve hakimiyetin yaygınlığı anlamında önemi büyüktü...
Çocuk babasının
yanında yetişmez, ama baba
ana sevgisini kilometrelerce uzakta
bir yerde başka bir ailede
görürdü...
Savaşa gitmeleri
gerektiğinde ve hatta günlük yaşamda babası amcası bu yüzden adeta bir komutan
gibi hükümler verebilirdi...
Böylesi
durumlarda ailenin bağı, ilişkili
olduğu çevre taaaa onu yetiştiren
ailenin çevresi ile bir araya
gelebilirdi...
Köklü bir sistemdi
azizim.
Sülalelerin,
sülalelere bağlı köle, wuneutların, geniş
bir toplumun içi içeliğiydi söz konusu olan...
***
Alt sınıflarda olanlar ise, çocuklarını
kendileri yetiştirirdi...
Tek, bilemedin
iki odalı evlerde, anne, baba, dede hepsinin iç
içe yaşadığı bir ortamda...
Çocuğu ailesi yetiştirirdi.
Günümüz ailerini andıran bir yapıya sahiplerdi..
Bu yüzden üst
sınıflardan bir baba çocuğuyla falan
kendisinden beklenmeyen şekilde ilgilendiğinde ‘-Sen ne yapıyorsun hatıweller
gibi’ diye uyarılırdı..
***
Çerkesler Türkiyede yaşamaya başladıklarında bu yaşam şeklini terk etmek
zorunda kaldılar...
Üst sınıfların
çocuklarını yetiştirmeleri
alıştıkları düzenin dışına çıktı...
Sosyal yapı alt
üst oldu...
***
Alt sınıflarda ise bir değişiklik
söz konusu olmadı...
Bir
değişiklik söz konusu
olmadı diyorum ama onların da hayatını kökünden değiştiren bir değişim oldu...
Osmanlıda özgürlüklerini kazandılar...
Osmanlı onları resmen kölelikten kurtardı,
ellerine özgürlüklerini verdi...
Devlete duydukları minneti hayal bile etmek
zor... (Lütfen şu yazıyı da okuyunuz )
Çocuklarını
sağlıklı yetiştirirken onlara, doğal
olarak özgürlüklerini sağlayan devlete karşı duydukları derin minneti
de aktardılar....
***
Anne - baba
sevgisinden uzak yetişen çocuklarda
görülmesi muhtemel olan rahatsızlıklar o
yüzden içimizde...
Karar verme yetisindeki zayıflık bunların en belirginidir... (Lütfen şu yazıyı da okuyunuz )
Günümüzde iç içe
bulunduğumuz temel sorunumuz değil mi..
***
Alt sınıflar ise aldılar başlarını gittiler...
Aralarında
zengin olanda az değil, iyi mevkilere ulaşmışları da...
Çocuklarını gayet
güzel alıştıkları minval üzerine
yetiştirdiler...
Karar verebilen, kendi ayakları üzerinde durabilen nesiller yetiştirdiler...
Yalnız ufak
bir yalnız kısmı vardı, o da babalarından aldıkları DEVLETE KAYITSIZ ŞARTSIZ BİAT etmelerine temel olan
o sonsuz
minnet duygusu...
***
Kabul etsekte etmesekte üst sınıfların
evladları ise, aile düzenleri
tamamen kökünden, kendi istemleri dışında değiştiği için....
A’dan Z’ye tamamıyla değişmek zorunda kalan aile düzeni, çocukların
yetiştirilmesi, eskiyi muhafaza etme çabası, yeniyi oluşturamama hali....
Ve ortaya
sadece geçmişin şanlı günleri ile övünen ama kendi başına
her hangi bir konuda karar verme
yetisi geliştirememiş çocuklar...
Yapabilecekleri
en iyi iş, kararları kendilerinin vermeyeceği
işlerdi...
Öyle de
yapmak zorunda kaldılar...
Memur oldular, devlet kuruluşlarına kapağı attılar,
karar mekanizmalarını geliştirmemek
için ne gerekiyorsa yapar hale düştüler...
Hiçte farkında
değillerdi...
İşte soykırımın
bizi ulaştırdığı günümüz durumu bu....
***
Çözümü mü?
Eğer kendi kendimize hala çağdaş yaşamın gereğine
geçemediysek geride kalan tek çözüm bu
konuda asimile olmak....
Aile yapısı, aile
işleyişi açısından, en azından çocuğun
karar verme yetisini geliştireceği özgüven duygusunu arttıracağı şekilde asimile olmak....
Çocuklarımızı kucağımıza almak, eşimizle fotoğraf
çektirebilmek, tüm aile bir arada fotoğraflar çektirmek falan filan...
***
Bu arada vatanımızda bu olgunun tedavi edilmiş
olduğunu söyleyeyim, rahat
edin...
Kabul etsekte
etmesekte Sovyetler birliği dönemi, komünizm bu yapıyı vatanımızda tedavi etti..
Komünist
devrimin, Sovyetler birliğinin üzerine
yoğun eğildiği şey sınıflı yapının
ortadan kaldırılmasıydı...
Bu esnada gerekli müdahalelerin yapılmasıydı...
Yeni düzene geçiş
devlet programıydı...
Bizim için Sovyetlerin
hiç bir iyiliği olmasa bile bu
konuda milletimizin çağdaş dünyaya geçişinde vatanımızda yaşayan kesimimize hizmeti olmuştur...
AÇUMIJ Hilmi