Biz Çerkeslerin derin köklü bir geçmişimiz
var.
Kılığımızdan kıyafetimize, yediğimizden içtiğimize, diktiğimizden ektiğimize geniş ve köklü
bir kültüre sahibiz.
Xabzemiz, yaşam nizamımız bizi bilen
herkesin haberdar olduğu etkilendiği kültürümüzün ana dayanaklarından
birisi...
Bir düşünsenize,
xabzemizin gereği olan teşrifatı birileri Xabzemiz saysa....
Yaa, laf aramızda
teşrifatın günümüz Türkçesini
bilen varsa, cümlede yerine iliştiriversin...
Bilmeyenlerde googleden ararlar artık....
Alem-asten
(алэм-астэн) den bahsediyorum....
Bizim
xabzemizin teşrifat kısmına alem-asten
denir....
Xabzenin özü ve
kendisi bu değildir... Xabzenin gereği olan davranılardır...
Alem-asten
işte...
Bunu birisi
xabzenin yerine koysa, milletimizin
en temel değerlerinden birisi olan
xabzeyi sadece alem-asten saysa...
İşte o gün
xabzenin öldüğü gündür....
***
Geçen gün, sülale damgaları hakkında ufak bir yazı yazmıştım.
Kendi sülale
damgalarını bilen arkadaşlardan bazıları
bana kırılmışlar, kimisi
sitem dolu mesajlarla kimisi de sosyal
medya üzerinden beni kınamış...
Güldüm, böylesi
durumda ne yapılabilirki...
Korkarım yakında
alem-astenin xabzenin yerini tuttuğunu da
görmeye başlarız, ceketinin önünü ilikleyince Çerkesleştiğini düşünenlerle de karşılaşırız...
Allah
kolaylık versin, daha uğraşmamız gereken çok şey var...
***
Çerkes sülale
damgaları gökten vahi ile inmiş değildir...
İnsanlarca, kullanıcılarınca uydurulmuş şeylerdir...
Hele hele
günümüze ulaşmış, ben pşıyım-mıyım
diyenlerin damgaları yüzde yüze yakın bir şekilde uydurulmuş şeylerdir...
İnal’ı
duymuş olmalısınız, 1300’lü
yılların sonu ile 1400’lü yılların
başında yaşamış büyük önder...
Kaberdey, Kemguy,
Nathuay vs... soyluları pşıları onun
soyundan gelirler...
Doğrusunu Allah
bilir...
***
İşte o ünlü İnal, atıyorum 100 000 yıl öncesine
dayanan bir damgaya sahipte olabilir.
Ondan sonra gelen
onun torunları olan Kaberdey- Besleney vs. pşı sülalelerinin tamamı ise farklı farklı
damgalara sahiptir...
Yani ataları
olan İnalın damgasını
falan taşımazlar, belki binde bir
ihtimal aralarında birisi..
Diğerleri ise,
sülale büyüdükçe yeni sülalelere bölündükçe
ihtiyaç ortaya çıktıkça
uydurulup yapılmış damgalardır...
Uzun lafın
kısası, ben pşıyım zartım-zurtum diye damgası
ile öğünme yoluna tercih
edenlerin damgalarının antik çağlara
dayanma olasılığı yoktur..
Bu ufak bilgi acıttıysa özür dilerim....
***
İnal ve
sonrası dönemlerde bu sülalenin toplumun azımsanmayacak kesiminde idareyi ele
geçirmesi sebebiyle gücünü kaybeden, malını mülkünü kaybeden onlardan önceki elitlerin damgaları ise hala arkeologlar tarafından bulunmakta...
Bunlar daha
eski tarihliler. Kökleri bir kaç bin yıl öncesine dayananları da var.
Aralarından
İnalzadeler döneminde de varlığını
gücünü sürdürebilenlerden bazılarının damgalarının günümüze kadar ulaşmış olması da mümkündür...
Tabi aynı İnalzadelerde olduğu gibi
sülalelerinin daha sonra çoğalması yeni damga ihtiyacını da doğurmuştur..
***
Acıttı mı bilmiyorum ama daha acıtıcı olanını söyleyeyim, ‘damgayı’ asaletinin kendisine kutsi bir şekilde bağışladığı nimet
olduğunu düşünenler irkilsinler...
Acıdır, acı olmasına
ama, bu gün sülale damgasını bilmeyen, tarih içerisinde zamanla gücün el değiştirmesi neticesinde toplumun farklı sınıflarına atılmış olan
birisinin atalarının damgasının antik
çağlara uzanıyor olması ihtimali daha fazladır.
Damgası
olmayan arkadaşlar, eğer ciddi olarak buna
gerçekten ihtiyaç duyuyorsanız,
aynı İnalzadelerin yaptığı gibi kendinize
bir damga uydurabilirsiniz...
Böyle damga uydurmak, Tanrının sadece İnalzadelere bahşettiği bir nimet değildir.
AÇUMIJ Hilmi