Balık baştan
kokarmış...
Moskovada
belediye şehrin içerisindeki kioskları kentin düzenlemesini bozuyor falan filan
diye kaldırdı.
Çağdaş dünya, normlar, şehir planlaması vb. pek çok
sebeple buna da itiraz eden olmadı...
Hakikatten balık
baştan kokarmış...
Moskovada kiosklar
kaldırıldı ya, bizim Maykop belediyesi de mal bulmuş mağribi misali hemen
aynısını yapmaya başladı.
Tabii Hilmiyi
düşünen yok..
Kent planı, imar,
mimar, yeşil alan, şu bu...
Amenna, amenna
ama Moskova Belediyesi bunları yapana
kadar ‘o dedikleri şeyler’ piyasada yokmuydu onu da bilmiyorum...
Tabii Hilmiyi
düşünen yok...
***
Evimizin hemen
karşısında birbirlerini takip
edercesine yaklaşık on tane kiosk
vardı..
Mahallenin ben
yaştaki delikanlılarının oturduğu yerdi.
Sıkıldığımda
bunaldığımda Zoya’nın kioskunun önüne
gider otururdum.
Her zaman orada
kafa dengi birileri olurdu..
Zoya’da haydi bir
dağılın, 'ğaw-tsaw fo’oze' müşterileri korkutuyorsunuz diye, güzel kızardı..
Şimdi evden
çıkınca oturabileceğimiz bir yer de kalmadı.
Apartman
girişlerindeki bankları yaşlı kadınlar işgal ediyor...
Mecburen evde
oturuyoruz..
***
Çoktandır
Türkiyeden gelenlerin takıldığı yerlere de gitmiyorum.
Türkiyeden
gelmişlerin takıldığı yerler bizim eve, treleybüse binmeden gidecek kadar yakın
değiller.
İş edinip oralara
gitmek lazım.
Siz Kukue ile
Anzor’dan da haberdarsınız..
***
Kukue (İsmet)
evden uzun süreliğine ayrıldığımda beni özlüyor galiba..
Ona Kukue diyorum
diye de bayağı azar işitiyorum.
‘-Bebeğe kalu-beladaki saçmalıklarla hitap
ediyorsun. Kukue denir mi?’ falan filan..
Kukue nedir
bilirmisiniz..
Ah bilseniz, Kukue’ye
neden Kukue dediğimi, neden böyle söylediğim için azar işittiğimi anlarsınız...
Ruslar kukueye
değer vermez, Hava hoş Türkler de vermez.
Güzellik anlayışı
değişken, bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok...
Kukue bahçeye
ekilmiş soğanların yeşerip büyüyüp 'beyaz
top gibi' açtığı kendi çiçeklerinin adı.
Soğanın çiçeği’ne kukue denilir..
Upuzun yeşil gövdelerinin
üzerinde başları öne eğik top gibi beyaz beyaz çiçekler..
Bizim Kukue’de
aynen öyle...
Açık saç rengi ile, başını dik tutamayışıyla, dik tutmaya çalışırken başının
bir yana düşüşüyle aynı Kukue gibiydi...
Hava hoş şimdi biraz büyüdü de, başını da dik tutabiliyor, saçlarının rengi de
koyulaşmaya başladı..
Ama olsun yine Kukue.
Neyse de evden
biraz uzak kaldığımda beni özlüyor...
Ne yalan atayım, ben de size söylemeyeceksem de özlüyorumdur herhalde.
Uzun lafın kısası
Türkiyelilerin takıldıkları yerlere öyle sık çıkmıyorum.
***
Bu yüzden
bir ay - iki ay hiç kimse ile türkçe konuşmadığım, türkçe duymadığım günlerim
de çıkıyor..
Bazılarınızın ooo
ne güzel işte dediklerini de duyar
gibiyim.
Siz öyle sanın.
Hiç de o kadar güzel değil.
Türkiyede doğup büyüdüyseniz,
düşünürken türkçeyi de kullanıyorsanız,
isteseniz de istemeseniz de türkçe konuşmak da bir ihtiyaç.
Allahtan Facebook
var...
***
Biraz türkçe
takılırım diye dün facebook’umu açtım.
Mümkün mü ya...
Artık ne biçim
arkadaş çevrem varsa...
Hepsi inadına
çerkesçe bir şeyler yazmış...
Birisi video
yayınlamış bakayım diyorum; ‘- O da ne, çerkesçe bir şeyler söylüyor’
Bir diğerinin
yayınladığı videoya bakayım istiyorum, ‘O
çerkesçe bilmiyorki’ diye düşünüyor videoyu açıyorum.
O da ne; mübarek
hafız misali çerkesçe bir şiir okuyor...
Doğruyu
söyleyeyim, dünkü çerkesçe muhabbetiniz beni sıktı ya...
Tabii Hilmi'yi düşünen yok.
Tabii Hilmi'yi düşünen yok.
AÇUMIJ Hilmi