Blogda Ara

15 Mart 2017

Çerkesçe muhabbetiniz de sıktı ama...

Balık baştan kokarmış...

Moskovada belediye şehrin içerisindeki kioskları kentin düzenlemesini bozuyor falan filan diye kaldırdı.

Çağdaş  dünya, normlar, şehir planlaması vb. pek çok sebeple buna da itiraz eden olmadı...

Hakikatten balık baştan kokarmış...

Moskovada kiosklar kaldırıldı ya, bizim Maykop belediyesi de mal bulmuş mağribi misali hemen aynısını  yapmaya  başladı.


Tabii Hilmiyi düşünen yok..

Kent planı, imar, mimar, yeşil alan, şu bu...

Amenna, amenna ama Moskova Belediyesi bunları  yapana kadar ‘o dedikleri şeyler’ piyasada yokmuydu onu da  bilmiyorum...

Tabii Hilmiyi düşünen yok...

***



Evimizin hemen karşısında birbirlerini takip  edercesine  yaklaşık on tane kiosk vardı..

Mahallenin ben yaştaki delikanlılarının oturduğu yerdi.

Sıkıldığımda bunaldığımda Zoya’nın kioskunun önüne  gider otururdum.

Her zaman orada kafa dengi birileri olurdu..

Zoya’da haydi bir dağılın, 'ğaw-tsaw fo’oze' müşterileri korkutuyorsunuz diye,  güzel kızardı..

Şimdi evden çıkınca oturabileceğimiz bir yer de kalmadı.

Apartman girişlerindeki bankları yaşlı kadınlar işgal ediyor...

Mecburen evde oturuyoruz..

***

Çoktandır Türkiyeden gelenlerin  takıldığı  yerlere de gitmiyorum.

Türkiyeden gelmişlerin takıldığı yerler bizim eve, treleybüse binmeden gidecek kadar yakın değiller.

İş edinip oralara gitmek lazım.

Siz Kukue ile Anzor’dan da haberdarsınız..

***



Kukue (İsmet) evden uzun süreliğine ayrıldığımda beni özlüyor galiba..

Ona Kukue diyorum diye de bayağı azar işitiyorum.

-Bebeğe kalu-beladaki saçmalıklarla hitap ediyorsun. Kukue denir mi?’ falan filan..

Kukue nedir bilirmisiniz..   

Ah bilseniz, Kukue’ye neden Kukue dediğimi, neden böyle söylediğim için azar işittiğimi anlarsınız...

Ruslar kukueye değer vermez, Hava hoş Türkler de vermez.

Güzellik anlayışı değişken, bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok...

Kukue bahçeye ekilmiş soğanların  yeşerip büyüyüp 'beyaz top gibi' açtığı kendi çiçeklerinin adı.

Soğanın çiçeği’ne kukue denilir..

***





Upuzun yeşil gövdelerinin üzerinde başları  öne  eğik top gibi beyaz beyaz çiçekler..

Bizim Kukue’de aynen öyle...

Açık saç rengi  ile, başını dik  tutamayışıyla, dik tutmaya çalışırken başının bir yana düşüşüyle aynı Kukue gibiydi...

 Hava hoş şimdi biraz büyüdü de, başını  da dik tutabiliyor, saçlarının rengi de koyulaşmaya  başladı..

Ama olsun yine Kukue.

Neyse de evden biraz uzak kaldığımda beni özlüyor...


Ne yalan atayım, ben de size söylemeyeceksem de özlüyorumdur herhalde.

Uzun lafın kısası Türkiyelilerin takıldıkları yerlere öyle sık çıkmıyorum.

***

Bu yüzden bir  ay - iki ay hiç kimse ile  türkçe konuşmadığım, türkçe duymadığım günlerim de  çıkıyor..

Bazılarınızın ooo ne güzel işte dediklerini  de duyar gibiyim.

Siz öyle sanın.

Hiç de o kadar güzel değil.

Türkiyede doğup büyüdüyseniz, düşünürken türkçeyi de  kullanıyorsanız, isteseniz de istemeseniz de  türkçe konuşmak da bir ihtiyaç.

Allahtan Facebook var...

***



Biraz türkçe takılırım diye dün facebook’umu açtım.

Mümkün mü ya...

Artık ne biçim arkadaş çevrem varsa...

Hepsi inadına çerkesçe bir şeyler yazmış...

Birisi video yayınlamış bakayım diyorum; ‘- O da ne, çerkesçe bir şeyler söylüyor’

Bir diğerinin yayınladığı  videoya bakayım istiyorum, ‘O çerkesçe bilmiyorki’ diye düşünüyor videoyu açıyorum.

O da ne; mübarek hafız misali çerkesçe bir şiir okuyor...

Doğruyu söyleyeyim, dünkü çerkesçe muhabbetiniz beni sıktı ya...

Tabii Hilmi'yi düşünen yok.

AÇUMIJ Hilmi