Böyle demekle birlikte, bu konu ile
alakalı açıklama da yapmak gerekiyor. İlerlemiş yaştaki bir yaşlı beş-altı
yaşlarındaki çocuk içeri girdiğinde ayağa kalarak selamını alıyor.
Onu görenler arasında; «‘-Allah, Allah!’ sabi çocuk için kalkmasan olmaz
mı!?» diyenlerde çıkar.
Yaşlı adam «Ben sadece sabi çocuk için
kalkmıyorum kendi insanlığım için de kalkıyorum.» der.
*
Beysen de padişahsan da erkek gibi şapka
giyiyorsan bayanla karşılaştığında attan inmelisin;
*Guaşe
kızı isen de, bir iş için yola çıkan atlı grubla karşılaştığında giymiş olduğun
Pheçuake (ç.n. Ahşaptan yapılmış önü ve arkasında yüksek topukları olan, giysi
ve ayakkabıların yere sürtmesini, pislenmesini engelleyen bir çeşit nalın)
üzerinden inip onlara saygı göstermelisin...
Günümüz Çerkes yaşantısında, çağdaş
yaşamda hal-davranış imkanlarımız (atın yerini motorlu taşıtların almış olması,
yoldan geçiş kurallarını trafik ışıklarının belirlediği, sakin köy yollarının
yerini kalabalık şehir caddelerine bırakmış olması) nedeniyle, yol üzerinde
karşılaşan bayan ve erkekler daha önceleri belirlenmiş muaşeret kurallarına
uymamaktadır. Fakat bu konudaki xabze söylencelerimizde yer alıyor. Bu
söylenceler ile günümüzdeki Çerkes bayan ve erkekleri bilgilendirilerek saygı
dolu yaklaşıma yönlendiriliyor. Her ne kadar bunlar zaman ve günümüz yaşamının
dişlileri arasında sıkışmış olsada geçmişdeki Adıgağe, bu davranış şekline
özendirme yaparak aydınlatılıyor. Bu konuda etkili olan şey sadece xabzeye
uygun davranış şekilleri değil, xabzeyle her zaman birlikte olan dilde yer alan
söylencelerdir de.
Adıgağe – Ulusu inşa eden köklerdendir
Adıgenin, Adıgağesi ile xabzesi ulus
(kendisi) olması ile birlikte başlıyor. Bütün milletlerde aynı olan şey ulus
ile o ulusa ait xabzelerinin yaştaş ve aynı dönemde birlikte oluşmuş olmasıdır.
Adıge xabzesinde bunu açık olarak görmek mümkün ve böyle olduğunu da kendi
kendisine kanıtlar niteliktedir.
Daha önceleri adıgeler arasında yaşayan
uluslar ve günümüzde yine onların yanında bulunan halklar arasında iyilik ile
kötülüğü, uygun ile uygunsuzu ayırd eden xabze kurallarına değinirken bunları
kendi ulusal ismi ile ilişkilendiren hiç bir halkın olmadığını görüyoruz.
Bu
yaklaşımı, düşüncelerinde
dillerinde belirtenler ise
Adıgelerdir: Adıge, Adıgağe
Bu, yapım eki ile oluşturulmuş kelime
Adıge ulusu ile adıgağe’nin birbirinden ayrılamayacak şekilde tarih içerisinde
katettiğimiz yolu aldığını açık olarak anlatıyor.
İyi ile kötünün ilişkisi ve irdelenmesini
yapan felsefe biliminin ortaya çıktığı döneme kısa bir dönüş yapalım. 2400 yıl
kadar önce Antik Rum (Grek) bilimadamı Aristotales Etika’yı Felsefeye bağlı bir
bilimdalı olarak sınıflandırdı. Bu kavrama verdiği isim ise ‘yer-bölge’
kelimesinden türetilmişti. Orta çağlarda ise Latin dili konuşan uluslarda aynı
anlama gelen bir başka terimle ‘moral’ karşılaşıyoruz. Bu terimin kelime anlamı
ise ‘adet, huy – temperament’ idi. XVIII. yüzyılda Ruscada aynı anlama sahip
‘Nravstvennost’ kelimesi ilk defa Rusca sözlüğe girer. Bu kelimeninde kökeninde
‘adet, huy – nrav, karakter’ kelimesi yatar.
Bu türetilmiş kelimenin oluşturulmasında Latincesinin tekrarı olduğu
görülüyor. Çerkesce de ‘etika –moral’ anlamında kullanılan türetilmiş sözcüğe
köklük eden kelime ulusun kendi ismidir: Adıge, Adıgağe
Bu konuda akla gelen en önemli husus ise
Adıgelerde Adıge olmak ile yeterli yetişim ve eğitimin aynı olmasıdır: Eğer
Çerkessen ‘iyilik’, ‘güzellik’, ‘etika’ ve ‘moral’in kabul ettiği, davranışlar
yaşam şekline sahip olmalısın – Adıgağe içerisinde olmalısın.
Diğer uluslar için tarihsel olarak adet ve
davranış şekilleri ne gibi önem arzediyorsa Xabze de aynı şekildedir. Fakat
Xabzenin diğerlerinden ayrıldığı en büyük özelliği kendisine eski çağlardan beri norm olarak
koyduğu şeylerle Adıgelerin ulus olduğu yani Adıgağe, xabze’nin ulus kurucu kök
olması ile ulusumuzun kurulmasına imkan vermesidir. Bu yönü ile Adıgağe dünya
kültüründe örneği olmayan bir insanlık ölçütü, bir felsefenin köküdür.
Adıgağe- Xabze ulus için benzeri olmayan
şekilde yüklendiği sorumlulukları yerine getirmiştir.
Adıgeler için Xabze ulus kurucu bir kök
olmuştur. Bu Adıgağenin gerçekleştirdiği ilk vazifesidir. Dil ile birlikte
Xabze milletimizi biraraya getirdi.
Başka pek çok ulus için devlet kurmak veya
tek tanrılı dinler milleti biraraya getiren etmenlerden oluyordu.
Dünyada izlenen tarihi gelişime göz atacak
olursak – bir dil, bir yaşam şekli, bir ortak kültüre sahip insanların biraraya
gelerek birlikteliklerini güçlendirecek usuller seçerek, ulus ulus
yapılandıklarını görüyoruz.
Adıgelerin de tarihte devlet yapılanmasını
zaman zaman kazandıklarını görüyoruz. Arkeoloji ve tarihi belgelere göre
adıgelerin ataları olan Sind’ler 2500 yıl kadar önce antik bir devlet kurdular.
Yüzyıl kadar sonra ise Antik Adıge topraklarının bir kısmına ve Kırıma yerleşen
Rumlar (Grekler) Bosfor krallığını kurarlar. Sind ve Bosfor devletleri yüzyıl
kadar komşuluk ilişkisi içerisinde olan ayrı ayrı devletler olarak varlıklarını
sürdürürler. İsa’dan önce 380 yılında
Sindika devleti Bosfor krallığına katılmak zorunda kalır. O tarihten itibaren
Antik Adıgeler ile Kafkasyaya yerleşmiş antik Rumlar 700 yıl kadar aynı
devletin çatısı altında birlikte yaşayıp aynı tarihi yolda ilerlerler.
Antik dönem adıgelerinin bu devlet
deneyimlerinin uluslaşmalarında bir kök, bir etki sağladığında da şüphe yoktur.
Antik grek belgelerinde yazdığına göre Adıge topraklarında, Kuzey batı
kafkasya’da adıgeler 10-15 farklı isimle yaşıyorlardı. Bu dönem İsa’dan önce
yaklaşık 600’lü yıllardı. Ardından gelen yüzyıllarda ise bu pek çok ismin yavaş
yavaş daha azaldığını Sind, Meot ve Zih şekline dönüştüğünü görüyoruz. İsanın
doğduğu yıllara ise adıgeler tek bir
ulusal isimle ulaşmışlardı. Bu, eski
etnonimimiz olan Zih’tir. Dilbilimciler
Zih ulusal ismini oluşumsal (etimolojik) olarakta günümüzde ulusun
kendisine verdiği Adıge ismi ile ilişkilendiriyorlar: Adıge – Adzıhe – Zih .
Belirtmemiz gereken bir başka husus ise XVI. yüzyıl başlarına kadar Adıgelere
ulusal isim olarak Zih’te söylenmeye devam edegeldi. Bunun bir kanıtı da
Cenevizli C. İnteriano’nun (1502
yılında) yayınlanan eserinde ‘...Çerkesler hakkında, zihler böyle
isimlendirilir.’ şeklinde geçer. Bütün bunların ışığında Adıgeler kendilerini
isimlendirdikleri ulusal adın bir formu olan ‘zih’ ile yazılı tarihte 2000
yıldan uzun süredir yer alıyor. Bu endoetnonim (Adıge – zih) in adıgeler için
tek bir isimlendirme olarak ise İsadan önceki yüzyılın başlangıcından itibaren
kullanılmaktadır.
Bir insan grubunun kendisini bir ulusal
isimle adlandırması başkalarınında onu tek bir isim altında anmaya başlamaları
o insan grubunun ulus oluşturma konusunda bir sınıra ulaştığı, dili, kültürü,
düşünce şekli ile ortak birlikteliğe ulaştığı, birliklerinin bilincine
vardıkları diğer uluslarcada bunun aşikar olduğu anlamına gelir.
Buradan yola çıkarak Adıgelerin Adıge
oldukları, bir ulus olarak kendilerini görmeye başlamaları 20 – 22 yüzyıl kadar
öncesine dayanıyor. Bunun oluşumunda etkin rol oynamış ve onunla birlikte
gelişmiş olan, ulusun başına ne gelirse gelsin ulusun varlığını koruyan ulusal
belirteçlerden en uzun ömürlüsü Adıge Xabzedir.
Bu
bakış açısının temelini bir daha belirtecek olursak; Ulusun bireyinin dünya
üzerinde attığı her adımına kılavuzluk yapan xabzenin isminin ulusun isminden
türemiş olasıdır. Adıge – Adıgağ. Yarın da aynı vazifeyi üstlenecek olan ulus
ve ulusal Xabze arasındaki bu ilinti bu gün adıgelerin tutunduğu daldır.
VUNEREKO Mir
Tarih Bilimdalında kandidat, Etnograf
Çeviri; AÇUMIJ Hilmi
Adıghe Makh 13-03-2012