Blogda Ara

26 Mayıs 2013

ATEŞ HIRSIZI


Oldukça uzun bir zaman önce Ankarada bir grup arkadaşla birlikte MARJE isminde bir dergi yayınlamıştık. 

Üzerinden bayağı bir zaman geçmiş. Geri dönüp baktığımda... Çocukluk işte... Neden söylenmesi gerekenleri uzatmadan net, açık bir şekilde dile getirmemişim diye hayıflandığım satırları bir vesile ile yeniden gözden geçirdim.

Öyle, 'bak o zaman ne demişim' gibi şeyler söylemekten hoşlanmıyorum. Ne ise, gerekti de yeniden o günlerde kaleme aldığım satırları bu gün bir daha yayınlama ihtiyacı hissettim.
1992 yılı Kasım ayı.... Ateş hırsızı demişim. Çok ta çocuksu bir abartı ortaya koymuşum. Ateş hırsızı, çok iddialı bir sunum. O tarihlerdeki çocukluğumdan dolayı kusuruma bakmayacağınızı umuyorum..



***

ATEŞ HIRSIZI

Ateşe dokunamaz hiç kimse

BUGÜN DÖNÜŞ AMAÇ OLMAKTAN ÇIKMIŞTIR

Dönüş fikri milletimiz tarafından, anavatandan sürüldüğümüz günden başlayarak günümüze kadar uzayan bir süreç içerisinde geliştirilmiştir. Sürüldüğümüz günlerin hemen ardından sürgünün bir hezimet olduğunu, anavatandan ayrılmamızın soyumuzun yokolması demek olduğunu dile getirirken dönüşe işaret eden bindokuzyüzonlu yılların aydını, anavatandaki yaşantımızın tam anlamıyla mükemmel olduğunu dile getiriyordu.

1910'lu yılların aydını anavatana dönüldüğünde yeni bir sistemin kurulmasından çok, sınıflı (pşı, work, wuneut vb.) yaşantımızın sürdürülmesini yeterli görüyordu. Bunu dönemin Çerkeş basınından öğrenmemiz mümkün.

Ğuaze Gazetesinin 1. sayısında (1911) şöyle bir ifade yer alıyor:
"Dünyada bugünkü uygarlık yaşamı eğer değişe değişe, gelişe gelişe en son bir noktada mertebede duraklayacaksa onun en son karar kılacağı şeklin ancak Çerkesistan hayatına benzer birşey olacağı şüphesiz gibidir." 

Nitekim bu dönem içerisinde Kafkasya'ya giden insanların arasında adı en çok anılan İ. Berkok da Tarihte Kafkasya isimli eserinde benzer ifadeler kullanmaktadır.

1910'lu yılların ardından İzzet Aydemir'in Kafkasya'ya yaptığı geziye (1969) kadar Türkiye'de dönüş fikri kesintiye uğramıştır. Bu kesintinin nedeni toplumumuzda hiç kimsenin anavatana gitmeyi aklından geçirmemiş olmasından çok fikrin tartışılıp gerçekleştirilme yöntemlerini araştırmak hususunda bir çabanın gösterilmemiş olmasıdır.

70'li yıllar içerisinde toplumumuz iki zıt kutba bölünmüştür. Bunlar Dönüşçü ve Kalışçı olarak anılan gruplardı. Diğer bazı görüşler de varolmakla birlikte onlar kadar geniş kitleye seslenmemişlerdi.

Dönemin (Dönüşçü) yayın organlarından "Kamçı" gazetesinde yayınlanan bir dizi röportajda ulusal aydınlarımıza konu ile ilgili olarak sorulan soruların birinde kullanılan dönüşle ilgili ifadeyi aynen sunuyorum:

"Hangi topraklarda olunursa olunsun Kuzey Kafkasya Çerkeş sıfatından ayrılmaz bir bütündür ve 'Çerkesim' diyen her ferdin temel amacı, anavatan ve oraya dönebilmek olmalıdır"(2)
Bu konuyla ilgili olarak aydınlarımızın genelde ifadesi şöyle idi:

"Oraya dönüşten başka çare düşünemiyorum" (3) "Varmamız gereken bir kızıl elma vardır, o da anavatan" (4) "Gasbedilen vatana tekrar kavuşma dışında başka bir çözüm yolu düşünemiyorum" (5) ve benzer şekilde sürüp giden pekçok ifade...

Görüldüğü gibi 1910'lu yıllarda anavatandaki eski yaşantımıza aynen dönmemizi sağlamak amacı için araç olan dönüş, 70'lerin başında amaç niteliği kazanmıştır.

70'lerin ikinci yansında ise dönüş fikri yavaş yavaş sosyalist Çerkeş aydınları tarafından rağbet görmeye başlamıştır:

"Sosyalizm, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını kesinlikle tanıdığına göre, emperyalist emellerle anayurdundan koparılmış bir ulusun önemli bir parçasının asimilasyondan kurtuluşunu en iyi bir biçimde sağlayacak olan bir çözüme, anayurda dönüş işlemine hiçbir sosyalist ülke karşı olamaz."(6)

Aynı dönem içerisinde kalışçı tezi savunan yayın organlarında ise dönüşün gereksizliği şöyle kanıtlanmaya çalışılıyordu:

"Türkiye'de yaşayan Türk-Kafkaslı, Türkiye'yi hiçbir zaman ikinci bir vatan saymaz, burası onun anavatanıdır... Bence bütün bu sorular ve acaip fikirler şuursuz ve küstahça olarak ortaya konmuştur."(7)

Benzer düşünceleri taşıyan, dönemin dergilerinden bir diğerinde ise dönüş fikrine, dönüş "iltica, sığınmak" olarak algılanarak karşı çıkılıyor.(8)

Dönüş fikrinin sosyalist niteliğine ise yine aynı dergide şöyle bir bakış açısıyla bakılıyor:
"(Bunlar sosyalist) diye, Rusya bize kapılarını açmaz. "(9)

80'li ve 90'lı yıllara geldiğimizde bireysel dönüşlerin başlamasıyla dönüş fikri amaç olmaktan sıyrılarak araç olmuştur. Sosyalist niteliği kaybolmaya başlamıştır. Amaca, anavatanda Islami bir Çerkeş yapısının oluşturulması, serbest piyasa ekonomisinin yerleştirilmesi, laik devlet niteliğinde bir yapı oluşturulması gibi istemler de yüklenmeye başlanmıştır.

Kaf-Kur'un Başkanıyken geçtiğimiz yaz anavatana dönüşü gerçekleştiren Necdet Hatam da dönüşün amaç olmaktan sıyrılıp Kafkasya'da yeni çalışmalara katılmamızı sağlayacak bir araç olduğuna işaret edercesine dergimize verdiği demeçte "Kafkasya olayın bir başka boyutu. Orada da çalışmalarımız, çabalarımız devam edecektir"(10) diyor.

Yukarıda kısaca dönüş fikrinin tarihsel süreç içerisinde amaçlıktan araçlığa nasıl dönüştüğünü gördük. Evet, 90'lı yıllarda dönüş fikri, Çerkeslikle ilgili çalışmalara aktif olarak katılanların ezici bir çoğunluğu tarafından kabul edilirken araç niteliğine kavuşmuştur.

Şimdi sıra bu aracı kabul eden ezici çoğunluktan fire vermeden, hatta sayılarını arttırarak anavatandaki yapı içerisinde muhaceret insanının en iyi şekilde ve yapılanmaya yönelik çalışmalara nasıl girebileceği üzerinde görüşler üretmeye gelmiştir.

AÇUMIJ Hilmi

KAYNAKÇA
1.  Hicret mi, Hezimet mi?, Ğuaze Gazetesi, Yıl 1. Sayı 2. 1911 tarihli nüshasından F. Huvaj'm günümüz Türkçesine çevirdiği yazı. Kafdağı, Nisan-Mayıs 1988, Sayfa 47.
2.  Kamçı, Yıl l, Sayı 6. 1970
3.  a.g.g. Sayı 6. M. Kazbek ile röportaj.
4.  a.g.g. Sayı 6. H.Bilşen ile röportaj.
5.  a.g.g. Sayı 4. Ö.Beygua ile röportaj.
6.  Ne Yapmalı?, Yamçı, 1977, Sayı 7/16.
7.  Röportajlar, Kafkasya Birlik Mecmuası, 1971, Sayı 12.
8.  Nart Savsur'a, K. Kafkasya, Sayı 56/57.
9.  a.g.e. Sayfa 10
10. Röportaj, Marje, Temmuz 1992.