Blogda Ara

13 Ağustos 2013

Prof.Dr. Şıvmafe Muhammed; Bilim İslamiyetle çelişemez


Şıvmafe Muhammed Adıge Devlet Üniversitesi Matematiksel Analiz ve eğitim metodları bölümü başkanı. Profesör doktor.

1974 yılında Adıge Devlet Öğretmen Enstitüsünü bitirdi, Moskova Devlet Üniversitesi Mekanik-Matematik fakültesinde mastır yaptı, ardından Petersburg Devlet üniversitesindeki aynı bölümde doktorasını yaptı. Kandidatlık tezini 1986 yılında Moskova'da, doktora tezini ise 2012 yılında Petersburg'da verdi.


Muhammed'in bilimsel 3 kitabı ve uğraştığı bilimdalında 50 kadar bilimsel makalesi ülkemizde ve yurtdışında yayınlandı. 2012 yılında İngilterede Kembriç'te yazdığı bir bilimsel kitap basıldı. Söz konusu kitabın ingilizce baskısında kendisine Rusya Bilimler Akadaemisi Profesörlerinden G.A. Leonov'da eşlik etti.

Şıvmafe; '- Kitabın hazırlanması ve yayınlanması aşamasında Petersburg'a gidiyordum, bu işin peşinde oldukça çok uğraştım. O dönem beni Rektör Hunejo Reşit anladı ve hem maddi hem manevi destek oldu.

Muhammed doktorası üzerinde 15 yıl çalıştı. Matematiksel bilimlerde çalışanlar için bu süre, uzun değil, bu dalda çalışmalar çabuk neticelenmiyor. Dünyada bu dalda tanınır bilimadamı olmak için büyük uğraşılar vermek gerekiyor. Kitap Rusca yayınlandığında Şıvmafe doktora tezini yazabilecekti. Fakat ingilizce basıma hazırlanması için çok uğraşmak zorunda kaldı.

Şıvmafe sülalesi kök olarak Şhaşefıj'denler.Muhammed'in dedesi Mışevost 'kulak-zengin' diye 1930'lu yıllarda baskıya uğrayınca ailesi ile birlite Dağıstan'a göç eder. Şıvmafe Muhammed'in babası o zamanlar henüz 5-6 yaşlarındaydı. 1941 yılında Buynak'taki okulu bitirdi. Askere alındı. Cepheye götürülürken içinde bulundukları trene çok sayıda bomba atıldı. Trende bulunan herkesin öldüğü düşünülüyordu. Mışevost'un annesinede oğlunun öldüğüne dair belge göndermişlerdi. Fakat bu felaketten canlı kurtulan beş-on kişinin arasına o da düşmüştü. Bağlı olduğu komutanlığa gidip sağ olduğunu bildirdi. Daha sonra Moskova yakınlarına, askerliğine devam etmesi için yollandı. Birliği kentin yakınlarında uçaklar için havaalanları inşa ediyordu.

1946 yılında askerden geri gelince Harkov'da bulunan Hukuk Fakültesine kaydolmak üzere Harkova gider. Fakat öğretime üç ay öncesinde başlandığı için okula kaydını yapamayacaklarını söylerler.  Mışevost'ta bunun üzerine Staline Roma Hukuku konulu bir yazı yazıp gönderir. Stalin bu yazıyı okuynca Hukuk fakültesine alınmasına dair okula talimat gönderir.Mışevost çok okumuş özellikle yasabilim konusunda geniş bilgilere sahipti bu yüzden çekinmeden Harkova gidip hukuk fakültesine kaydolur.

Dedem sık sık 'Beni Stalin sıkarken, O, Stalin'e mektup yazmış. Babanla Harkova gittiğimizde Üniversitede bizi bir general karşıladı, o zamanlar Yüksekokulların yöneticileri generaldi' derdi.

O dönemlerde Harkovdaki bu üniversite'ye önem verilir Avrupadaki üniversitelerle eşdeğer görülürdü. Muhammedin babası bu okuldan mezun oldu.

Mışevost yasabilimi yanısıra matematik, din ve felsefe bilimleri ile alakalıda çok şey okurdu. Mesleği itibariyle hukuçuyduysa da dini bilgileri de genişti ve dinine bağlıydı. Aynı zamanda enternasyonalistti. O dönemde ünlü insanlarla mektuplaşırdı.  Bunlar arasında ünlü yazar Konstantin Simonov, Rusya Bilimler Akademesi  felsefe enstitüsü başkanı Asmus, Moskova'da yaşayan ünlü fizikçi Ponamarev vd. ile uzun yıllar mektuplaştı. Yazışmalarının ana teması Din ile bilimin ilişkisi, bilimin önümüze çıkarttığı felsefik sorulardı. Tüm bunlar matematik, fizik, bioloji ve Enformasyonal teorilerle ilintiliydi. Muhammed'in kardeşi doğduğunda babası Mışevost ona Enver ismini taktı. O dönemlerde Arnavutluğun başında Enver Hoca bulunuyordu.  Mışevost Enver Hoca ile de uzun yıllar yazıştı.

Mışevost uzun yıllar avukat, savcı yargıç olarak çalıştı. Sert ve gururlu birisiydi, büyük bir olasılıkla bu yüzden de yüksek makamlara gelememişti. Harkovdaki üniversiteyi bitirmiş olmasına rağmen büyük bir bilgi birikimine sahip olmasına rağmen ona büyük makamlar verilmedi.

Yazımın ana konusu Muhammed olmasına rağmen babası hakkında oldukça geniş bilgi verdim. Yukarıda da değindiğim gibi O Rus ve batı felsefesini iyi derecede biliyordu, aynı zamanda dine de büyük bir imanla bağlıydı. Sovyet düzeninde gösterildiğinin aksine islam dini ile bilimin çelişmediği ana düşüncesine sahipti.  Muhammed ile yaptığımız sohbetin büyük çoğunluğunun babası hakkında olması da O'nun oğluna örnek olduğunun bir kanıtı.

Muhammed ve kardeşi Enver Hakurenehable'de doğdular. O dönemde babaları bu köyde görevliydi. Dedesi ise o tarihlerde Şhaşefıj'e dönmüş ve kendisini tamamen dine vermişti.

Muhammed; '-Ufakken Moskova'dan ve Krasnodar'dan ideologlar babamla sohbet etmeye geliyorlardı. Nizamı-düzeni hiç bir zaman dışlamıyordu. Onlarla konuşurken ' Ben savaşa da katıldım, ülke için canımı vermeye hazırdım, şimdi de eğer gerek olursa cepheye koşarım. Allah sistemi Komünistlerin eline verdi. Onlarla bu yüzden çalışmaya devam edeceğim.' diyordu.  Din ile alakalı konuşurken, büyük ünlü felsefecileri dayanak olarak kullanırdı, diğerleri de onu dinlerlerdi. 'İşte Anştayn, Kant dinle ilgili şunları söylüyorlar, onlar din ile bilim çelişmediğini ifade ediyorlar'  gibi şeyler söylerdi.

O dönemlerde ufaktım fakat kendi kendime; 'Okulda başka şeyler söylüyorlar ama işin gerçeği de başka' diyordum. Orta öğretimden daha fazla yüksek öğrenimde ateizm üzerine duruyorlardı. Üniversite okumaya Mıyekuapeye gittiğimde tatillerde köye geri döndüşümde onunla bu konular üzerine sohbetler ediyorduk. O zamanki kitaplarda örneğin Anştaynın veya Kant'ın sözlerinin bir kısmını yazar diğer kısımlarını yazmazlardı. Fakat gerçekte yapılması gereken şey bunların tamamının yazılması değil mi?

Orta öğrenimim esnasında, okulun sonlarına doğru ben tamamıyla din ile bilimin çelişmediğini, birbirleri ile rakabet içinde olmadıklarını bilakis birbirlerini desteklediklerini güçlendirdiklerini kavramıştım. Babam devamlı 'Az bilgi insanı Allah'tan uzaklaştırır, bilginin çoğu ise Ona yaklaştırır'derdi. Bu sözler babama ait değiller, O İngiliz düşünür Frensis Bekon'un sözleri fakat babam bu cümleyi devamlı kullanırdı. Yaşım ilerledikçe bu sözlerin ne kadar doğru olduğunu daha da anlıyor, kavrıyorum. Ünlü bilimadamları Newton, Anştayn, Nils Bor, Geyzenberg, Lui Pastör,  Maks Born ve diğerlerinin  tanrıya büyük inançları vardı. Her birisi yaptıkları büyük çalışmaları Tanrı adına yaptıklarını düşünüyorlardı. Örneğin Anştayn şöyle yazıyordu ' Tanrı inancına sahip olmayan insanları gerçek bilimadamı olarak size bildiremeyeceğim, çünkü inanç sahibi omayanların çalışmaları ne ise de sadece tabiatın basit değerlendirmeleri oluyorlar'

Şımafe Muhammed'in bütün bunlardan edinimi olan inancı çerçevesinde 2012 yılında 'Bilim pirizması üzerinden İslam'a bakış' isimli kitabı yayınlandı. Bu kitap Adıgey'de ve Pşıze bölgesinde (Krasnodar Eyaletinde) İslamiyetin yeniden canlanmasına ithaf edilmiştir.

Muhammed; 'Enstitüdeyken herkes dini inanca sahip olduğumu biliyordu, ama kimse de buna engel olup baskı kurmuyordu. Bir daha yinelemekte fayda görüyorum,  bilgilerimi arttırdıkça babamın dediğinin doğru olduğunu daha iyi kavrıyorum. Bu gün diğer müslümanlar gibi oruç tutuyorum, namaz kılıyorum. Her Cuma Allaha şükür gidebilme olanağım var, Cuma namazlarına gidiyorum. Oruç insanı temizliyor, pek çok şeyi düşünmemize vesile oluyor. Kur'an-ı Kerim'de 'Ey insanlar iyilik edin, bu yaptığınız zalimliklere karşılık olur' bu yüzden iyilik -sevap yapmaya hep birlikte uğraşalım' diyor.

SİHU Goşnağu
Çeviri; AÇUMIJ Hilmi 
Kaynak; Adıghe Makh