Blogda Ara

19 Aralık 2013

KAPLUMBAĞA KAFASINI ÇIKARIP ‘EN GÜZELİ BENİM’ DEMİŞ!

Ne oldu, ne bitti diye soruyorlar. Hiç bir şey olduğu yok, hiç bir şeyin de bittiği yok.

Aman efendim ne kıyametler kopartmışlar.... Yahu akıl var izan var. Geri çekilmek için, hiç bir şey yapmıyor olmayı devam ettirmek için her durumda her şartta bir bahane bulmak üzere psikoloji geliştirmenin anlamını çözemiyorum.

Aman, susalım, ağzımızı tutalım, iki vakte kadar sesimizi sakın çıkartmayalım. Gerekirse düşünmeyelim de, mümkünse vatanımızdan daha uzak bir yerlere zihnimiz yoğunlaştıralım, olur ya aklımızdan geçenler farkında olmadan ağzımızdan dökülür.


İyisi mi şöyle bir pusalım, kafamızı omuzlarımızın arasına gömelim gözlerimizi de kısalım....

Bahane hazır....

Arkadaşlar susalım olur mu? Ortada sorun varsa, soruna odaklanmayalım, başka başka taraflara bakalım, bu sorunla da hiç ilgilenmeyelim, geçiştirmece davranışlar sergileyelim....

Şimdi yapmamız gereken budur.

Yapma yahu....

Yeter, bıktık artık! Yüz elli yıldır, şimdi zamanı değil bir pusalım, mümkünse sorunu görmezden gelelim, böyle bir şey mümkün değilse bile ‘yinede görmeyelim’ demenin zamanı geçti. Bu davranış şekli doğru değil.

***

Rusya federasyonunda, bende dahil olmak üzere bir grup Çerkes aktivist ve bir Abaza aktivist ilginç bir operasyonla sorguya çekildi.

Olan olaylarla alakalı başımdan geçenleri Rusca olarak yayınladım. Gereksiz olduğunu düşündüğüm, yazı içinde çok defa ‘ben’ kelimesi kullanmak zorunda kaldığımdan o metni türkçe olarak bir daha kaleme almadım.

Zaten o yazıda muhatap olduğum kesim Rusca bilenlerdi. İsteyen olursa google çeviriverir.

O çeviri de yeterli gelir. İnanın yeterli gelir. Zaten kafamızı omuzlarımızın arasında kısma kararı akılcı değil mi? Kısalım, kısalım kafamızı daha bir kısalım.

Allahım, kamplumbağa gibi vücutlarımız olsaydı da, o kafamızı hepten içeri çekseydik.

Etraftan ‘çıt’ sesi duymayınca dışarı çıkartırdık.

Atalarımız ne güzel demiş; her şey güllük gülistanlıkken ‘kim daha güzel’ diye sorulduğunda kaplumbağa kabuğundan nazlı nazlı başını çıkartarak ‘BEEEEN’ demiş.

Aman sesinizi çıkartmayın, etrafta çıt duyulmaz olursa, havada açarsa, o sırtınızdaki kabukta biraz ısınırsa, birde ‘kim daha güzeli’ diyen bir soru ile karşılaşırsanız, işte o zaman başınızı çıkartırsınız....

***

Bizim sorunumuz belli, nasıl çözeceğimizde belli. Demokratik olarak yaşadığımız ülkeleride tamamıyla kanunlara uymak kaydıyla, üzerinde değişiklik yapılması gerekli olan kanunların değiştirilmesi yolunda tüm demokratik ve kanuni yolları kullanarak çalışmak, çalışmak, çalışmak...

Sorunumuzun vatan ayağında olan biten de malum. Konuya eğilen herkes elinden geldiği oranda emeğini ortaya koymakta.

Burada ne yapıldığını, yapılamadığını zaten herkes biliyor bir daha bir daha tekrar etmeye gerek görmüyorum.

Diasporadan beklenilebilecek tek şey ise sadece kendi üzerine düşeni yerine getirmesi.....


***

Kısaca size kim ‘başımızı kabuğun içine çekelim’ diyorsa bilinki bu doğru değil.

Aslında, kendi kabukları içerisinden başlarını hiçbir zaman dışarı çıkartmamayı şiar edinenleri kabukları ile dost bir yaşamda bırakmak belki de en iyisi.

Onlar için yapılabilecek yegane şey onların kabuklarını cilalamaktır. Çünkü başları içeride iken kendileri kabuklarının ne kadar kötü durumda olduğunu bile fark etmemektedirler.

Evet, evet, onlara yapabileceğiniz en iyi şey, onların kabuğunu cilalamaktır. Sizin dernekleriniz, federasyonlarınız ne güzel, siz ne kadar şanslısınız, iyiki Türkiye gibi bir ülke de yaşıyorsunuz vs. vs....

Ne kadar gizlenselerde, varlar.... Kabuklarını cilalayalımda dikkat çeksinler....Ayrıca merak etmeyin başları kabuğun içinde olduğu müddetçe size de engel olmazlar.

***

Pek çok defa diasporada, özellikle Türkiye’de yaşayan Çerkeslerin sorunlarına değindik.

Her birimiz Türkiyedeki Çerkeslerin en temel sorununun ‘temsil edilmiyor olmaları’ olduğunu biliyor.

Evet, Türkiyedeki Çerkeslerin ‘temsil edilmeme’ sorunu var. Ortak bir irade ortaya koyabilmelerini sağlayacak tek yol ise bu sorunu aşmalarından geçiyor.

Bunun anlamı ise şu; Derneklerden, vakıflardan, federasyonlardan vs. öte ‘her bölgede ben çerkesim diyen ve bu irade ile oy kullanarak kendisini temsil edecek kişiyi seçebilen fertleri temsil eden bir yapı, meclis.....’

Bundan başka bir yol ve yöntemi günümüze kadar Türkiyede yaşayan hiç bir Çerkes yapısı öneri olarak dahi ortaya koymuş değil.

Bu kendi yağımızda kavrulmamız demektir.

Kendi kendimize temsiliyetimizi sağlamak demektir.

Bunun anlamı Türkiyedeki tüm Çerkes görüşlerini bir araya getiren mekanizmanın oluşturulması demektir.

Bu mekanizmanın ortaya çıkartılması ise inanın vatanımızdaki halkımızı dahi iyi yönde etkileyecek, diasporanın oluşturabileceği yegane yoldur.

Bunun eksikliği ne yazıkki sadece Türkiye’de yaşayan Çerkeslerin sorunu da değildir. Tüm Çerkes dünyasını ilgilendiren bir sorundur.

Örneğin, Suriyedeki karışıklıklar neticesinde can kardeşlerimizin düştükleri durum, sözkonusu yapının oluşturulmuş olması halinde bambaşka bir seyir izleyebilirdi.

Aynısı vatanımızdaki hareketler için bile geçerli....

Biz bir milletiz. İstesekte istemesekte biz bir milletiz. Her bir parçamızın eksikliği diğerinin de eksikliği demektir. Ve Türkiyedeki parçamızın eksikliği böyle bir yapı oluşturmamış olmasıdır.

***

Acıdır ama, bu eksiklik sadece biz Çerkesler için değil komşu ve akraba diğer uluslar için dahi hissedilir.

Örneğin son olaylarda Çerkes aktivistlerlerle birlikte sorguya alınan Abaza Aktivistin arkasında Abaza diasporası nasıl duruş sergilemiştir malum. Hiç bir duruş sergilemedi.

Vallahi de yazık Billahi’de yazık.....

Türkiyedeki Abaza organizasyonlarının durumu da çok farklı değil. Hatta belki daha da kötü bir halde onlar bırakın Çerkes sorununu, kendi öz sorunları olan Abaza ve Abhazya ile alakalı dahi başlarını bilmediğim bir yere gömmüş durumdalar....

Çerkesya Yurtseverleri ise ne yazık ki son olaylarda bu konuda sınıfta kaldılar.

Yahu, bir Abaza aktivist bizlerle birlikte aynı sıkıntı içerisinde iken Adnan’ın, İbrahim Yağan’ın, Çeş Ruslan’ın parlatılması gibi gözüken yol izlemenin ne alemi vardı.

Bilmiyormusunuz, bizim ülkemizde Abazalarda yaşıyorlar... Ve ne yazıkki onların arkasında pek çok konuda ne Abhazya devleti ne de diasporadaki uzantıları olan Abaza organizasyonları durmuyor....

Oraya, yanınıza size destek olmak için diasporada yaşayan bir tane bile Abaza gelmemiş olabilir. Çok mu zordu ‘Biz Türkiyede yaşayan Çerkesler olarak Abaza Aktivisti Kambiyev’in bu konuda arkasındayız’ demek... Bunu Türkiye’de dile getirebilecek herhangi bir Abaza organizasyonun olmaması, her hangi bir Abaza ulusuna mensup ferdin ortaya çıkmaması üzerinize daha büyük sorumluluk yıkmıyormuydu...

‘Çerkesya Aktivistlerinin’ arkasındayız demekle bunu ortaya koyduğunuzu sanıyorsanız, bence yanılıyorsunuz. Ellerinizde Kambiyev’in resimleri olmalıydı.....

Ne ise, belki günahınıza giriyorumdur, acele ile böyle olmuştur....

***

Kısaca ‘Türkiye’de Yaşayan Çerkesler Meclisi-Kongresi’ inşaa etmenin zamanı çoktan geldi.

Öyle Kaffed’le, Çerfed’le, çıtıpıtla kendi kabuğu içinde baş sallayan yapılarla bir adım öne gitmemiz mümkün değil.

İşin garip tarafı, bu sadece bizim değil komşu ve akraba olan diğer tüm uluslarında en fazla yararına olacak şeylerden birisi....

Haydi, isteyen yine kabuğunun içine başını soksun....

Diğerleri ise bir şey yapmayacaklarsa da en azından kafasını kabuğunun içine sokanların kabuğunu cilalasın....

Kaffed’i, Çerfedi, çıtıpıtıyı parlatsın.

En azından ihtişamlı gözüksünler, çünkü bunu dahi kendileri yapamıyorlar.....

AÇUMIJ Hilmi