Geçtiğimiz hafta Cuma günü
(13 Aralık), tahminime göre sabah saat sekiz ile dokuz arasında
evin içinde bir gürültü ile uyandım. Gözlüklerim olmadan
yakını çok iyi göremiyorum (hatta artık eskimiş olan
gözlüklerimle de iyi gördüğüm söylenemez), bu yüzden ufacık
ekrana sahip olan saate dahi bakmadım.
Yatak odamın kapısının önünde
üniformalı bir kaç adam dikiliyordu. Aralarında korkmuş-ürkmüş
eşimde, ne olduğunu anlamamış şekilde duruyordu. Aceleyle
giyindim.
Bana kimliklerini açarak gösterdiler. Gözlüksüz,
görevleri nedir, kimlerdir anlamadan kimliklerine sanki anlıyormuşum
gibi bir görüntü vererek baktım.
Çok sakindim, çünkü kanunsuz
hiç bir şey yapmadığımı biliyordum. Bu yüzden nasıl olduğunu
bilmediğim bir yanlışlık yapıldığına emindim. Çernişev
isminde birisini ve uyuşturucu aramak üzerine yetkilerinin olduğunu
ihtiva eden bir evrak okudular. O an bu artık bana komik gelmeye
başlamıştı.
Konuşmalarından Mıyekuape’den
olmadıkları Rostov veya bambaşka bir yerden oldukları
anlaşılıyordu veya Mıyekuapeli olup kendisini gizlemek için
böyle Rostov’dan gelmiş gibi davranan uzmanlar da
olabilirlerdi....
Yüzlerinden anlaşılan; çok
tehlikeli, çok ciddi suçlar işlemiş azılı bir suçlu
bekledikleriydi (Zaten bu yüzden kalabalık bir grup halinde
gelmişlerdi). Bizi gördüklerinde ise böyle olmadığımızı
anlamışlardı.
Kitaplarımız hakkında sorular
sordular, evin tamamının sözlükler ve klasik eserlerle dolu
olması hayretlerini uyandırdı. Yanlarında, Rusca olmayan her
şeyi kontrol eden, Çerkesce bilen bir görevli de vardı.
Bir yerleri telefonla aradılar,
izahat verdiler, evdeki kitapların klasik eserler olduğunu ona
ilettiler.
Şimdi anımsıyorum, yanlarında
ufak, korkmuş-ürkmüş askerciklerde vardı. Onlara acıdım,
tecrübesiz ve ürkek oldukları belliydi. Geri kalanlar ise
korkmadıkları belli fakat yüzlerinden hayretleri ‘biz neden
burdayız şimdi’ sorusu okunan spets-uzmanlardı. Askercikler ise
ürkektiler, kesin belli, böylesi operasyonlara alışık değiller.
Sonradan açığa çıktığına göre bu askercikleri aramaya şahit
olmaları için getirmişler.
Her şeyi aradılar, eşyaları, dolapları, ne Çernişev, ne uyuşturucu, ne de silah, hiç bir şey bulamadılar.
Bana hiç olmasa her hangi bir
kamuflajım dahi olup olmadığını, ‘yahu balığada mı
çıkmıyorsun’ diyerek sordular. Onlar gerçekte ne bulmak
istiyorlardı bilmiyorum ama hiç bir şey bulamadılar. Anlaşılan
en azından görüntü için dahi olsa bir kamuflaj bulsalardı
hoşlarına gidecekti.
Bilgisayarlarımızın başına
kendi uzmanlarını oturttular. Bu operasyonu neden yaptıklarını
anlamadım, tahminime göre onlarda neden burada olduklarını
anlamışta değillerdi.
Bilgisayarları alacaklarını
söylediklerinde kalbim kuvvetle atmaya başladı, çünkü son
sekiz-on yıldır tüm gücümle hiç durmadan Türkçe-Çerkesce
sözlük oluşturmak için çalışıyordum. Hatta yaşadığım son
yıllar sadece bu çalışmayı gerçekleştirmek üzerineydi
belkide.
Bunu ilettiğimde, evimizde
buldukları henüz paketinden çıkartılmamış flash bellek diskine
çalışmayı aktarmama müsade ettiler. Daha sonra farkettimki, o
anki panikle flash diske bambaşka, işime hiç yaramayacak bir
klasörü aktarmışım.
Bana, beni Krasnodar’a
götürmeleri gerektiğini, orada sorgulanacağımı, orada her şeyin
izah edileceğini aktardılar. Ben karşı durmadım, evimizdeki tüm
flash bellekleri, bilgisayar ve lap-top’u paketlediler, ambalaj
bantları ile sıkı sıkıya sardılar. Ardından Krasnodara
götürdüler.
O zaman, ben bunların Çerkes
(Adıge) sorunu ile alakalı bloğumla, yayınladığım yazılarımla
ilgili olabileceğini düşündüm. Ne ise de konu kesinlikle
herhangi bir Çernişev’le alakalı değildi.
***
Yolda bir süre uyumuşum.
Uyanıp gözlerimi açtığımda
Ust-Labinsk yolunda olduğumuzu fark ettim. O zaman şüphelenerek
‘-Krasnodar’a gitmiyormuyuz?’ diye sordum. Onlarsa yolu
bilmediklerini şaşırdıklarını söylediler. İşte o zaman
anladım, onlar gerçekten ne Adıge Cumhuriyetindenler, ne de
Krasnodar eyaletindenler, daha da uzak bir yerdenler.
Tüm o zaman boyunca ‘bu kadar
gereksiz bir şey için halkın ne kadarda çok parasını bu yola
döktüklerini’ düşündüm. Ayrıca bunun sadece benim başıma
geldiğini de düşünüyordum, o zaman diğerlerinden haberim yoktu.
***
Labinsk üstünden Krasnodara
ulaştık. Ben Krasnodarı o kadar iyi tanımıyorum bu yüzden beni
nereye götürdüklerini bilmiyorum. İki katlı bir binada ufak bir
konferans salonu, söylediklerine göre sorgulayıcım ortalarda yok.
Koridorda bulunan koltukta birisi
uzanmıştı, ona çok dikkat etmedim. Salonda ise Çeş Ruslan
vardı.
Karşılıklı birbirimizle
selamlaştık, bizim burada bulunmamız için öne sürülen ‘hiç
ilgimizin olmadığı’ sebebe ise ikimizde anlam verememiştik.
O an ben bir Çernişev
tanıdığıma emindim ama onun kim olduğunu hatırlamıyordum.
Ruslan’la bütün bunların sebebinin aslında olimpiyatlar
olduğuna kanaat getirdik. Ruslan, Taşu Yevgenıy’inde burada
olduğunu (koridorda uzandığını-uyuduğunu) söyledi. Onu
internet üzerinden yazdıkları ile virtüal bir şekilde
tanıyordum, orada şahsen de tanıştım. Bekleyerek oturduk,
durduk.
Ardından onlar Ziha Amin’in
getirdiler, daha sonrada Yehutl’e Yure’yi. O an konuşmalardan
Ziha Amin’in ‘Ne Yapmalı’ dediğini işittim. Amin kendisine
Çernişev’i sorduklarında onlara Çernişevski ve ünlü eseri
‘ne yapmalı’ yı cevap olarak verdiğini söylüyordu. Birden
bende tanıdığım kişinin ‘Ne yapmalı’yı yazan ünlü yazar
Çernişevski olduğunu farkettim. Başkada birisini ne tanıyordum
nede duymuştum.
***
Orada beklerken, artık başka
kimi getirecekler diye düşünmeye başlamıştık. Çünkü peşpeşe
hepimizi orada toplamaya başlamışlardı. Spetsler kendi aralarında
telefonla haberleşiyor, birbirlerine kaç kilometre kaldığını
falan soruyorlardı. Bizse kendi aramızda her getirilenin ardından
şakalaşıyor eğer Çerkes aktivistleri topluyorlarsa başka kimi
getirirler diye konuşuyorduk. Ne ise en son Adnan’ı getirdiler.
Spetsler bizim panik içerisinde
olmadığımızı da görüyorlardı. Bizim en çok ilgilendiğimiz
şey ise böylesi sebepsiz getirilişimizdi.
Her hangi bir dayanağı olmadan,
cumhuriyetler, eyaletler, federal bölgeler üstü büyük bir
makamın bilgisi olmadan böylesi bir operasyon nasıl
düzenlenebilirdi?
Ancak, büyük makama sahip fakat
Çerkes sorunu ile alakalı hiç bir şey bilmeyen birisi böyle
dayanaksız bir operasyonu düzenleyebilirdi, bu ise rahatsızlık
verici bir şeydi. Veya böylesi bir makama getirilmiş cahil birisi
kendisini göstermek için böylesi bir operasyona kalkışmışta
olabilirdi. Ben kendimi son yirmi yıl içerisinde böylesi anlamsız
bir durumda hiç bulmamıştım.
Fakat orada bulunanlara da bu
konuda bir şey sormadım. İlk önce galiba yanlış hatırlamıyosam
Çeş Ruslan’ı sorguya aldılar. Ardından her birimizi bir kaç
saat sorguladılar fakat sorguda evlerimizde aradıkları Çernişev’i
sorduklarını anımsamıyorum.
Neden Türkiyeden geldiğimi,
vatansever olup olmadığımı vb. pek çok şey sordular.
Olimpiyat, Türkler, Çerkesler, Xaseler hatta diğer sorguya
getirdikleri kişilerle ailece de gidişip gidişmediğimize kadar
pek çok soru (sormadıkları şey ise Çernişev’di). Ben bütün
sorularını yanıtladım. Laf aramızda fark ettimki yazdığım her
şeyi biliyorlar. O an kısa bir süreliğine ‘Ooo, hepsini
okumuşlar, o zaman Rusçaya’da çevirmiş olmalılar, eğer bu
çevirileri bana verseler ne kadar iyi olur’ diye de düşündüm.
Beni gerçekten huzursuz eden
soruları da vardı. ‘Reel olarak Suriye’den gelen Çerkeslere
nasıl yardım ediyorsun?’. Bu soru benim gibi çokta varlıklı
olmayan birisini elbettуki rahatsız eder, çünkü onlara başlarını
sokabilecekleri bir ev veya geçimlerini sağlayacakları bir iş ve
benzeri şeyler bulmam-temin etmem mümkün değil, ancak adı bile
anılmayacak derecede ufak-tefek desteklerim olabiliyordu. Bu konuda
benim ‘suçluluk’ hissetmeme sebep oldular.
Bu minval üzere pek çok başka
soruda sordular, sormadıkları ise evimde aradıkları Çernişev ve
uyuşturucuydu, bu temayla kendileri bile ilgilenmiyorlardı.
O an, devlet eğer bizimle
ilgileniyorsa; Çerkes (Adıge) sorunu ile alakalı bildiğim her
şeyi ileterek devletin bu operasyonu düzenleyen o hiç birşeyden
haberi olmayan cahil ama böylesi bir operasyonu düzenleyebilecek
kadar büyük bir makamı işgal eden memurunun bilgilendirilmesinin
faydası geleceğini de düşündüm.
Daha sonra bizi kentin bambaşka
bir yerinde bambaşka bir binaya götürdüler. O ana kadar
bulunduğumuz yer hiç bilmediğim duymadığım MORO kısaltması
ile anılan kuruma aitti. Devletin bu işlerle alakalı işleyişini
bilmediğim için daha sonra götürüldüğümüz yerin de neresi
olduğunu bilmiyorum. Bu ilk binada sorguya ilk önce alınan Çeş
ve Taşu bizden önce zaten bu diğer binaya götürülmüşlerdi.
Artık gecenin ilerleyen
saatleriydi. Öğrendiğime göre ilerleyen saatlerde sorgu yapmaları
kanun dışıymış, bu yüzden odalara girip çıkıp telefonla
kendilerinden daha üst makamlarda olan birilerini arayarak bizi
içeride tutup tutmayacaklarını öğrenmeye çalıştılar.
Pazartesi günü yeniden
sorgulamak üzere bizleri salma kararını verdiler.
***
O zaman, bu operasyonun daha da
geniş bir alanı kapladığını, Kuzey Kafkasya Federal
Bölgesindeki Karaçay-Çerkes ve Kabardey-Balkar cumhuriyetlerinden
de Kambiyev ve İbrahim Yağanın da bizler gibi tutulduğunu
bilmiyorduk.
Bizlerin sorgulandığı bu süreç
içerisinde tüm Çerkes dünyasında, Nalçikte, Çerkes’te bizim
başımıza gelenlerle ilgilenen insanların toplumsal bir kaynamayı
başlattıklarından, hatta bunun dünyada Çerkes’lerin yaşadığı
her yere yayıldığından, Rusyadaki demokrat insanlar arasında
yankı duyduğundan haberimiz yoktu.
Evden beni aldıklarında,
aceleyle, gerektiği gibi kalın giyinmediğim için tüm bu zaman
boyunca üşüdüm, soğuk aldım ve başımda çok ağrıdı.
Bizi saldıklarında henüz yasal
sorgulama süresi dolmadığı için o saate kadar Çeş Ruslan’ı
sorgulamak üzere bıraktılar.
***
Pazartesi gününe kadar
salınacağımızı duyduğumuzda, biz kendi aramızda, daha az
masraf olsun diye bir araçla gelmenin planlarını yapmaya
başlamıştık. Fakat onlar, her birimize, farklı saatlerde
gelmemiz için, elimize birer evrak tutuşturdular. Adnan, Taşu ve
ben bir araçta Yahıutle Yure ile Ziha Amin başka bir araçta
evlerimize kendi imkanlarımızla geri döndük.
Yol boyunca konuşmak için hem
takatimiz kalmamıştı hem de bu sebepsiz, dayanaksız, ilginç
operasyona imza atan adeta ‘uzaydan gelmişcesine’ bizlerden
habersiz makamı işgal eden kişi hakkında konuşmanın çokta
anlamı yoktu.
Birisi bana bu anlamsız,
dayanaksız operasyonun, anlaşılması zor bir yüksek makam sahibi
kişinin eseri olduğunu söylese olanlar zihnimde anlam
kazanacaklar. Bu operasyona Mıyekuape, Nalçik, Çerkesk,
Krasnodar, Rostovdan katılan çok sayıdaki kişininde operasyonu
anladıklarını sanmıyorum
Hastalandım, soğuk aldım, bir
kaç gün kafam şiddetli ağrıdı kimseyi arayıp bir şey
sormadım, diğer arkadaşları da aramadım zaten telefonları
ellerinden alınmıştı.
***
Fakat her şeye rağmen çalışmam
gerekiyordu. Ben Adıge Cumhuriyeti Hükümeti Gazetesi olan ‘Адыгэ
Макъ’ gazetesinde çalışıyorum. Adıge Cumhuriyeti
hükümetinin anadilini yitirmiş veya yitirmekte olan milyonlarla
ifade edilecek sayıdaki Çerkes diasporasına seslendiği, hükümetin
ve Adıgey’in sosyal-politik olaylarını hükümetin politik
çalışmalarını aktardığı bu gazetede Türkçe çevirileri
yapıyorum.
Kısaca bana acilen bilgisayar
lazımdı. Bu yüzden kredi ile bir lap-top satın aldım.
Düşünüyorumda böylesi dayanaksız bir şey yüzünden benim
sözleşmem iptal edilecek ve milyonlarla ifade edilebilecek Çerkesce
bilmeyen diaspora ile olan enformasyonal bağ kopartılacak. Bizim
hükümetin bu konularda dedikoduları bile ne kadar ciddiye aldığı
hepimizin malumu. Ne ise artık bu benim şahsi problemim lafı
uzatmayayım...
***
Pazartesi günü bir taksi
tutarak bana belirttikleri vakitte belirttikleri yere sorgulanmak
için gittim. Hapaye Arambıy’de oradaydı. Beni sorguladılar.
Kimlik bilgilerimi teyit ettiler. Tercümana ihtiyacım olup
olmadığını sordular. Ben gerek olmadığını söyledim. Ardından
tek bir soru sordular ‘Çernişev’i tanıyormusun’ cevabım da
tek bir kelime oldu ‘Hayır’. İlginç olan ise Çernişev’i
bu sefer sormuş olmalarına rağmen evimde aradıkları ‘uyuşturucu
ve silahla’ alakalı soru sormayı unutmuş olmalarıydı. Sorgudan
çıkınca Arambıy’e bir araçla gelip gelmediğini, kendisinin
sorgulanmasını beklememi isteyip istemediğini sordum. O bir araçla
geldiğini beklememe gerek olmadığını söylediğinde üç gündür
aldığım soğukalgınlığından kaynaklanan baş ağrımında
etkisi ile çabucak eve dönmek üzere yola koyuldum.
Geri döndüm dönmesine ama hala
bu operasyonun neyin nesi olduğunu, yasal olup olmadığını,
hukuki bir dayanağının var olup olmadığını bilmiyorum ve
anlamak istiyorum.
AÇUMIJ
Mithatıko Hilmi
PS.
Arkadaşların ve ilgilenen herkesin bana attıkları mesajlarda,
olan olayları anlatmamı istemeleri üzerine daha önce Rusca yazmışolduğum yazıyı orjinaline oldukça sadık kalarak Türkçeye
çevirip yayınladım. Büyük bir olasılıkla bu operasyonun
ardından, görevi konu ile alakalı yazıları çevirmek olan kişiye
de böylesinin daha kolaylık sağlayacağını düşündüğümden
daha da ayrıntılandırmadım;
.