Son günlerde
karakalem resim yapıyorum.
Zevk alarak,
hoşlanarak bir şeyler çiziyorum....
Bunlar arasından
bazılarını sosyal ağlarda (facebook) paylaştım.
Bazı
arkadaşlarımın, dostlarımın portrelerini çiziktirdim....
Kimisi
kıramayacağım dostlarım, kimise de büyüklerim...
***
Aman, aman bir
çok övgü aldımki, şaşırdım kaldım....
Nasıl çiziyorsun,
ne güzel oldu, ne kadar yetenekliymişsin, sen
sanatkarmışsın da haberimiz yokmuş....
Ne yalan
söyleyeyim insanın hoşuna gidiyor...
Ama, gerçeği de
söylemek gerekiyor. Sanatkar değilim, hatrı sayılır bir yeteneğim de yok....
***
Parkta, bahçede rastladığım arkadaşlarım, ‘-Haydi, bir resmimi çizsene’
diyorlar...
Sanıyorlarki,
öyle hemen çizebileceğim....
Yanılıyorlar....
Kopya çekiyorum.
Hemde hiç
azımsanmayacak oranlarda kopya çekiyorum....
İnternet üzerinde
resim çizmekle alakalı yaptığım aramalarda ‘portre’ çizim(i) ile alakalı
şaphelerin (normların, standartların) yer aldığı kılavuz çizimler buldum...
Bu çizimler
arasında seçtiğim genel formları bir sayfa üzerine çizerek kendime bir şablon
hazırladım...
Yüzlerin genel
hatları, burnun bitiminden başlayan bir topu andıran kafa çanağı ve altında
değişik şablonlarla ifade edilebilecek çene kemiği ile şekillenen portreler....
Bazı arkadaşların çizdiğim resimleri kendilerine benzer oluyor, bazılarınınkisi
ise pekte benzemiyor...
‘Beni, düzgün
çizmemişsin... Bu çizdiğin ben değilimki’ vs. gibi tepkilerde alıyorum...
‘-Benim resmimi
bir daha çizsene’ de diyenler çıkıyor.
Tabii haklısınız,
o çizdiğim resim siz değilsiniz.
Bu ise, baka baka
yüzünüzün hatlarını yerleştirdiğim şablondaki kalıplara yüzünüzün yapısı
uymuyor demektir...
***
Yaptığım resimlere dikkat edecek olursanız, hiç birinde hiç bir organın tam
çizilmediğini göreceksiniz.
Çünkü bu konuda
(resimde) çokta yetenekli değilim.
O çıkarttığım
şablonlara uygun olarak gözlerden (gözbebeklerinden) birisini ve burun
deliklerinden birisini yerine
yerleştirebildiysem işin büyük kısmını aştım demektir.
Bunlara kulağın
en alt veya en üst noktasını da uydurabildiysem, etraflarına çizdiğim organın
en kaba taslak şeklini andıran bir gölge-leke çiziyorum, oldu bitti...
Bazen kendi
kendime bu noktaların tam yerini tesbit edemediğimde, kağıda istediğim
şekilde o üç-dört noktayı
yerleştiremediğimde, monitör üzerinde arkadaşımın fotoğrafını büyütüyor, bu
noktaların yerini tesbit ediyorum.
Resmin büyük
çoğunluğunu (nerede ise tamamına yakınını) siz kafanızda canlandırıyorsunuz....
Kısaca hiç
azımsanmayacak oranda kopya çekiyorum.
Sanat ise, sanatçı ise
bambaşka bir şey...
Yukarıda size
bahsettiğim şablonlara uygun çizimler yapmak belki zeneatla daha fazla alakalı...
Bu ve benzeri
şablonların kesinlikle dışına çıkmadan benim yaptığım gibi ortaya konulan
şeyler sanattan ziyade belki zenaata daha yakındır (bence)....
Her biriniz,
benim yaptığım gibi yapabilir.
Bu eğitimle,
tekrar tekrar defalarca çizmekle alakalı bir şey...
Bazen bu
şablonlara tamamen uyarak, şablonun istediğinin dışında bir şey kesinlikle
yapmayarak oluşturulmuş sanat eserleri de var...
Eski yunanlıların
yaptıkları heykeller hep böyleler, idealize edilmiş satandartlaştırılmış
şablonlara uygunlar..
Bazende bazı
sanat ekollerinde şablonların sadece bazı kısımlarının değiştirilmesi de
mümkün.
Mesela eski
Mısırlıların yaptıkları resimlerde insanların yüzleri profilden çizilirken sadece
gözlerinin önden çizilmesi gibi..
Sovyetler
döneminde çizilen koca koca eller- ayaklar da bu bağlamda....
Bir de bu
şablonları tamamen değişik yorumlayıp kendi içinde mükemmel şablonlar
oluşturmuş dahilerde var, mesela ne bileyim Picasso....
İşte sanat ile
zenaat böylesi bir şey...
Aralarında bir
sınır varsa bile bu sınırı net olarak çizebilecek kadar bu konulardan
anladığımı da düşünmüyorum...
Net olarak
bildiğim şey ise, benim yaptığım şeylerin zenaat kısmına gireceği...
***
Birde arkadaşlarım öneri
falan sunuyorlar...
‘Yaptığın bu
portreleri ahşap üzerine yapsan, dağlasan satarsın, ticaretini yaparsın...’
diyorlar.
Yok böyle bir
şey...
Böylesi bir şey
yapacak bende birikim yok...
Sadece yukarıda
gördüğünüz o şablonlara uyan, benzeyen yüzlere sahip olanların portrelerini
belki kendilerine benzetebilirim...
Bunlar
dışındakiler ise beni aşar...
Söz konusu
şekilde bunu gerçekten para kazanacağım bir zenaat olarak icra etmem içinse
yüzlerce binlerce defa çizimler yapmam, baktığım gibi görmem ve aktarabilmem
gerekir...
Arada kopya da
çekmemeliyim...
İşte bütün bunlar
hem ayrıca bir yetenek ve pek çok çaba-çalışma istiyor...
Ne zaman sıkılırım, ne zaman
bıkarım bilmiyorum....
Ama bir zaman
sonra bana bu uğraşının bıkkınlık vereceğini de biliyorum.
Yeteneğiniz az
ise, yapabileceğiniz çokta şey yok, bir zaman sonra kendinizi tekrarlamaya
başlarsınız.
Çünkü geliştirecek
yeteneğiniz yok ise aslında geride bir şeyiniz yok demektir.
Sadece el
alışkanlığınız ilerler, tek düze herkesin biraz çaba ile yapabileceği şeyler
ortaya koyarsınız.
Yeni şeyler
yapamayınca, devamı gelmeyecek, herhangi bir anlam ifade etmeyecek olunca bu iş
tadını kaybeder.
Birde inanın
herkesin resmini yapabilmem mümkün değil....
Kıramayacağım
arkadaşlarımın dostlarımın, akrabalarımın ve kendi kendime çizmek istediğim
şeylerin resmini yapabilirim.
Bu yüzden boşu
boşuna küsmeyin derim...
AÇUMIJ Hilmi