Blogda Ara

14 Aralık 2016

Şhalaho Abu’nun kaleminden Hadağatle Asker


1948 yılı.

Savaş sonrası zor yıllar.

Gıda ürünleri az, aralarında yok olanları daha çok.

Kıyafetlerde aynı durumda; yarı çıplağız.

Fakat ilginç olan şey yürekler tertemiz, hiç kimsenin aklına kötü şeyler gelmiyor, herkesin arı ve berrak umutları ilerlenileceğine inanıyor, elinden geldiği ölçüde bu yönde faydasını dokundurmaya çalışıyor.


Bir grup arkadaşla birlikte orta öğrenimizi bitirip öğretmen olmak amacıyla Mıyekuape'ye öğretmen enstitüsüne geldik.

İlk dersi bitirip, kaldığımız eve gitmek üzere yola çıktığımızda, açsakta, arzularımız gerçekleşme yolunda olduğu için mutlu, sevinçli bir şekilde gürültü çıkartarak, söylediklerimizi birbirimizin dinlemesine bile fırsat vermeden caddede yürürken, aramızdan birisi önümüzde giden ince uzun birisine eliyle işaret ederek 'işte, şu giden radyoda her sabah 'kezıorer Mıyekuape' diyerek konuşan Hadağatle Asker' dedi.

Açlığımızı da unutmuş olarak, arsızlıklarımızı durdurup ses çıkartmadan peşinden, gittiği yere, evine kadar takip edip gittik.

Evinin bahçesine girince bizde geri döndük. 

Öğrendiğimize göre Adıge Radyosunda spikerlik yapıyor, Adıge Uygulama-Araştırma enstitüsünde çalışıyordu.

İşte böylece biz de,  gözlerimizle Askeri görmüştük. Bu gün bile o an gözlerimin önünde....


Günler, yıllar geçti, ardından dost da olduk; öğretmen enstitüsünden birlikte mezun olduk, ben devam ederek O ise açık öğretim kısmında okuyarak okulu bitirdik.

Asker, askerden geldikten sonra 1946 yılından itibaren yaşadığı müddet boyunca  Adıge Bilimsel Araştırma-uygulama Enstitüsünde çalıştı.

Biraraya gelmeden, düşüncelerimizi paylaşmadan, bu kadar zaman boyunca,  bir kaç gün buluşmadığımızda sanki yıllardır bir araya gelmiyormuşuz gibi anlaşarak, birbirimize kıymet vererek yaşadık. 

Uzun yıllar boyunca yürekten-samimi bir yakınlık hissettiğin insandan anılarla bahsederken, bir hatırayı bir diğeri kovalayarak adeta kafanın içerisinde çarklar durmak bilmeden dönüyormuşcasına geliyor.

Temiz, arı yürekli  bütün insanların gözünün önüne Askerin gülümseyen, sakin, yumuşak, özlü konuşmaları geliyor.

Gözlerimizin önüne yorulmak bilmeyen, yaptıkları hep kendisne az gelen, üretimi dur durak bilmeden çoğala gelen şair dikiliveriyor.

Asker, gece gündüz bir kaç saat daha diyerek, iğle iplik eğiren, iğini hiç durmadan ya bilimsel yada sanatsal alanda işleyen bir insandı.

Hadağatle Asker, Adıge edebiyatı ve biliminde iki yüce öbeği ulusun maneviyatına katan eserler sundu.

Milli servetimizi zenginleştiren, entellektüel gücü ve kudretini ortaya çıkartan uzaklardan dahi görülen dağsı bu iki öbek ulusun mirası içerisinde yer buldu...

Şiir yoluna Hadağatle Askerin adım attığı dönem, keyifli-umutlu bir zaman dilimiydi;  insanlar büyük bir inanç içerisinde yeni yaşamı inşaa ediyorlardı, büyük umutların verdiği yoğun keyif insanları sürüklüyordu.

Özendikleri, uğruna çabaladıkları yaşama ulaştıklarını umuyorlardı, onun sıcaklığı ve aydınlatıcılığını hissederek mutlu ve esendiler.

Dönemin Adıge şiirinin pek çok satırı da bunun yansıması olarak önümüze çıkıyor.

Böylesi uyumlu pek çok sesten bir tanesi de Hadağatle Asker'in şiirsel sesiydi.

Bunu şiirlerinin isimleri dahi kanıtlıyor ' Kızlarını tebrik ediyorlar - kızlarına seviniyorlar' , 'buyur, buyur gel, ekim ayı', ' Yolunuz açık olsun, dostlarımız', 'Adıgeyin şarkısı' ve diğerleri..

Büyük umutlar taşıyarak, güçleri nispetinde insanlarımız emek sarfediyorlardıysa da, Avrupayı saran faşizm yangınının kara dumanları da, ateşinin sıcaklığı da, ülkemize ulaşıyor, insanlarımız da, dünyada yaşayan tüm adil insanlar da bu konuda kaygılanıyorlardı.

O dönemde edebiyatımızda yer alan tüm eserlerde bu kaygı belli oluyordu.

Hadağatle Askerin o dönemdeki şiirlerinde de bunu görüyoruzu, kalemi ver', 'Kudretli askerlersiniz', ' Dünyanın yanıtı' isimli şiirleri ve benzerleri...

Hadağatle Askerin ilk verdiği eserlerde sanatsal düşüncelerini, çalışma sitilinde kendiliğindenliği, epik yazın ile dünyaya bakışını, bilimsel-araştırmacı çalışmalarını görüyoruz.

Bunun kanıtlarını da örneğin 'İnsanın hayrı ( tihaho 1941)' ve edebiyata yönelik yazdığı makaleleri, eser önsözleri-açıklamaları (tahlilleri)nde görüyoruz.

Fakat yaşam durağan, stabil ve barış içerisinde sürmeye devam edemedi, faşizm ateşinin saldığı yangın ülkemizi de kavradı.

Bu aynı zamanda edebiyatta da bir dönüm noktası oldu; yazın dili de  savaşın alazlarından duyulan seslere dönüştü.

Hadağatle Askere ait; savaşın başlamasının üçüncü günü Adıge özerk bölgesi gazetesi 'Sosyalist Adıgey'de  24 haziran tarihinde yayınlanan, 'O 'bey efendileri', şimdi gerektiği gibi konuk ederiz' isimli eser ile savaş dönemi Adıge edebiyatının ilk sayfası açılmış oldu.

Ardından Hadağatle Asker, vatansever niteliklere haiz pek çok şiir yazdı.

Hadağatle Asker'in kendi samimi arkadaşı, genç şair, Andırhuaye Huseyn'in  canını esirgemeden savaşta kahramanca ölümünü, sovyetler birliği kahramanı şanının ona verildiğini öğrendiğinde 'Sonsuz övgü, senin Huseyn' adıyla yazdığı eseri 2 nisan 1942 tarihinde otonom bölge gazetesinde yayınlandı.

Bunun ardında 13 gün geçtiğinde Hadağatle Asker'de okullardan erken mezun edilenlerle birlikte, 15 nisan 1942 tarihinde askere alındı.

Savaşta, keskin nişancı okulunda öğretmenlik yaparak askeri görevini tamamladı, subay olarak vatanına 1946 yılında geri döndü.

Asker elbisesini sırtından çıkartmaya fırsat bulmadan 15 mart 1946 tarihinde Adıge  bilim araştırma-uygulama enstitüsünde çalışmaya başlayarak aynı işyerinde vefat ettiği 28 mayıs 2009 gününe kadar çalıştı.

Bu kadar zaman içerisinde Adıge folklorunun derlenmesi, öğrenilmesi, baskıya hazırlanması ve yayınlanması konusunda çok sayıda iş yaptı;  Adıge voredıjleri, pşınatlelerine ait fonoteki ilk oluşturan da yine o oldu.

Bunların yanısıra kendi eğitimini de devam ettirdi, 1957 yılında Adıge Öğretmen Enstitüsünü, 1960 yılında mastırını tamamladı, 1965 yılında Adıge Nart eposu temasına sahip tezi ile kandidat oldu, 1990 yılında ise doktorasını verdi.

Adıge edebiyatı, folkloruna ilişkin makalelerini dur-durak bilmeden yayınlıyordu.

Aynı zamanda az sayıda olmayan sözlü Adıge halk edebiyatı derlemeleri kitapları yayınladı.

Fakat Hadağatle Askerin bilimsel olarak en büyük başarısı Nart eposuna ilişkindir.

Kafkasya da yaşayan pek çok başka ulusun sözlü halk edebiyatında Nart eposunun belli bir yeri var.

Bu yüzden Nart eposu kime ait sorusu göz önüne dikiliyordu.

Bu büyük sorunun vcevabını Hadağatle Asker verdi; Nart eposunun Adıge milletinin ürettiği manevi bir eser olduğunu kanıtladı.

Hadağatle'nin ' Kahramanlık eposu Nartlar ve onların kökeni (1967)', ' Adıge (Çerkes) halkında Nartlar (1987)', ' Milli hafıza. Nart eposunun kökeni (1997)' isimli monografik eserlerinin temel teması da budur.

Bu eserlerin yüreğinde, bilincinde, temelinde yer alan onlara can olan ve onları kanıtlayan Nart söylenceleri, şiirleri, şarkıları, pşınatleleri, tüm adıge etnik gruplarının ağızları ile yedi cilt halinde 1968 -1971 yılları arasında yayınlandılar. 

Bu büyük çalışma Avrupa Kafkasologlarının VI. Dünya kongresinin 22-26 haziranda Adıgeyin başkenti Mıyekuape'de yaptıkları kongreninde kökünde yer aldı. 

Bu kongrenin  organizasyonunda, merkezinde Hadağatle Asker vardı, konuşma yaptı, sunumlarda bulundu.

Bu gücün, bu azmin altında, kökünde yatan nedir? 

Bu soruya Asker'in kendisi cevap veriyor; '-iki yaşındayken, dedem Tl'ımaf 'ın koynunda geceleri yatarken o, 'Savsırıko tikan' dediğinde bende onu yinelerken, taa çocukluğumda dedemden öğrendim Savsırıko'yu. Şimdi otuz yıldır nasıl üzerinde çalışacağımı tam anlamıyla bilemeden Nart eposunun idelerine vakıf oldum. Bu yolun başlangıcı böyle...' şüphe duyulmayacak bir şekilde bu konuda iyi ve samimi çalıştı.

Hadağatle büyük bilimsel çalışmalarının yanısıra şiirsel sanatınıda sürekli geliştirdi.

'Yüreğin şarkısı' (1948), 'Aydın günler' (1950), 'Köyüm' (1953), 'Adıge kızı' (1957), 'Yüreğin arzuladığı' (1959), 'Vatanımın baharı' (1966) ve diğer şiir kitapları da yayınlandı.

Yazarın seçme eserlerinin yer aldığı; 'Yollar' (1972), 'Asker ve kızcağız' (1975), 'Arkadaşın kaşeni' (1977), 'Umudun ışıltıları' (1982), 'Geri dönen şarkılar'(1988), iki cilt olan 'Seçme eserleri' (birinci cildi- 1993, ikinci cildi 1994), ve 2007 yılında bir daha seçme eserlerinin yer aldığı kitaplarda ayrıca yayınlandı.

Şairin pek çok kitabı Rusça olarak Moskova, Krasnodar, Mıyekuape'de basıldı, pek çok şiiri de Türkçe, Arapça ve başka dillere çevrilmiş olarak yurtdışında da yayınlandı.

Bütün pşınatlelerinde, şiirlerinde anlatılan şey çağımız insanı, onun çalışması-iş yapması, yaşamı, hayat şekli, üzüntüleri sevinleri kıvançları, kaygıları, umutları, ulusumuzun tarih içerisinden süzülen yaşamı-öyküsü.

Şairin eserlerindeki tematik yapıyı yurt dışında bulunmuş olması daha da zenginleştirdi.

Buralarda yaşayan insanların yaşamlarına da vakıf olması, ecnebi ülkelerde yaşayan soydaşlarımızın durumundan, umut ve arzularından haberdar olması vasıtasıyla bunları dile getiren, gözler önüne seren pek çok şiir, poem yazdı.

Bunlardan bazıları; 'Tel-amra',  'Çerkescemiz Şamda da körelmedi', ' Soydaşlarım, sizleri selamlıyorum!' 'Ankara da söylediğim Khuakho', 'Hey, Florida şarkını işitiyorum'  ve benzerleri.

Bu şiirlerin tarihi önemleri tarihsel kökleri, vatanseverlik ve enternasyonalizmin özlerinde yer alması yanısıra poetik-şiirsel yetenekle de yoğurulmuşlar...

Hadağatle Askerin sanatsal yolu-gelişimi söylediği ile yaptıklarının örtüşmesi neticesinde hoş bir gelişim izledi; Adıge edebiyhatına da milli kültürümüze de büyük katkılar sundu.

Hadağatle Asker önemli övgü- ödüller de kazandı; 'Rusya Federasyonu Onursal Kültür Emekçisi' (1982), 'Adıge Cumhuriyeti Onursal Bilimadamı' (1992), 'Adıge Cumhuriyeti Milli şairi' (2006) vb.

Hadağatle Asker Dünya Adıge Bilimler Akademisi üyesiydi.

1997 yılında Adıge Cumhuriyeti Bilim, Sanat Devlet ödülüne de layık görüldü.

Bütün bu ödüller arasında çok sevdiği köyü 'Hatıkauye'nin kendisini 'Onur duydukları Köylüleri' ilan etmesiydi.

Hadağatle Asker köyüne çok kıymet verirdi, onunla onur duyardı, köylüleri de aynı şekilde onu sahiplenirlerdi.

Köylüleri onunla onur duyduklarını belirten ödülün yanısıra köydeki bir caddeye de Askerin adını verdiler.

Asker'in milleti için yaptığı çalışmalara milleti de değer verdiğini gösterircesine Nefukuaye, Şıncıy, Şaçe (Soçi) ve Psıfuape (Lazarevsk) rayonu onu fahri hemşehrileri olarak ilan etti.

Bu, insanların seni sevmesi kıymet vermesi, saygı duyması kıvanç verici bir şeydi ve Hadağatle Asker bunların hepsine layıktı. 

Bir insanın çalışmalarından elde edebileceği en büyük ücret insanların onu işitmesi, kıymet vermesi, ondan hoşlanmalarıdır. Hadağatle Askere bunların hepsi nasip oldu...

Şairin 88. doğum yıldönümünü kutlamaya hazırlanıyorduk, fakat, bu günü görmeden, bu güne ulaşmadan 28 Mayısta Asker ebediyete intikal etti. 

Askerin edebi, bilimsel eserleri şüphesiz günümüz yaşayanlarının da gelecekte yaşayacak olanların da gıdası olacak, bilinç ve uslarında adeta bir maya vazifesi görecekler.

ŞHALAHO Abu
Çeviri AÇUMIJ Hilmi