Sekiz mart dünya
kadınlar günü..
Hepimiz severiz, acı
çeker, güleriz.
İnsanız biz.
Bu hislerimizi
çok güzel anlatan bazı kimseler de vardır, onlara aşık, şair veya ne bileyim
işte iyi adammış deriz.
***
Ah, Kırımıze, ah....
Seni doğumunun
yüzüncü yılında dünyaya anlatmak varda, anlatabilecek dil bende yok.
Suç sende değil.
Suç bizde...
Adam gibi asimile
dahi olamadık. İki arada bir derede nesilleriz.
Ne Çerkesçemiz
senin diline, ne de Türkçemiz anlattıklarını anlatacak seviyeye ulaşmış değil.
***
Çerkesçe çok
güzel bir dil. Herkesin dili kendine güzeldir...
Amma Çerkesçe de
güzel be, kabul edin, insan böyle söylemeden edemiyor.
Hele hele
çerkesçedeki güzel kelimesi yok mu?
DAXE.....
‘Güzel kız’ Çerkesçe
nasıl denir?
Hepiniz bildiniz
değil mi! Pşaşe dax... Peki (пшъашъэ гохь) pşaşe goh ne demek. Gönül alıcı kız
dediğinizi duyuyor gibi oluyorum, halbuki hiç de öyle değil (size şu an türkçedeki
gönül almak deyimi biraz uygun geldi, o kadar)
Güzel yemek demek
zorunda kalırsanız, hele hele bunu ‘deşxın dax’ şeklinde söylerseniz, çerkesçe
düşünenler gülerler...
Bunun yerine ‘deşxın
goh’ demelisiniz.... Yemek türkçe deyimdeki şekli ile gönlünüzü almış olamaz
değil mi?
Kırımız, seni ve
emsallerini dünyaya taşımayarak, en azından Türkiyeye tanıtamayarak, Bizler
türklere karşı da borçluyuz.
Bilgi-duygu
paylaştıkça çoğalmaz mı, Türkleri senden, sanatından mahrum etmek belki
günahımızdır da...
***
Bana güvenmeyin,
bakın Türkçem yetmedi...
Bu gün kadınlar
günü, Kırımıze ne demiş;
О ярэби, ярэби
Мы чIым тетыр пшъэшъаби,
Зым адырэр нахьы дах,
Гури нэри ащ пIэпах.
Aha da,
Türkiyedeki o kadar kadının, kızın günahına girdik. Bu satırları Türkçeye
çevirecek bir babayiğit yok mu?
Yok, yok hiç
birinizi türkçe fakirdi falan diye ortaya çıkmayın, Yunus Emre, Nazım,Aşık
Veysel türkçe yazmıyormuydu. Suç dilde değil, 150 sene o ülkede yaşayıp adam
gibi o ülkenin dilini çğrenmeyen, adam gibi kendi diline de sahip
çıkmayanlarda.
***
Haydi deneyelim
bakalım, becerebilirsek dört satır çevireceğiz.
О ярэби, ярэби
Ya Rabbim,
yarabbi
Мы чIым тетыр
пшъэшъаби,
Bu yer’in üstünde
çok da kız var,
Зым адырэр нахьы
дах,
Biri diğerinden
daha güzel,
Гури нэри ащ пIэпах.
Bu ‘durum da’ onlar
gönlü(mü) de, gözü(mü) de elimden alıyor.
Olmadı değil mi?
Hele hele son
satır hiç ama hiç olmadı. Yazarlık, şairlik bu işte.
Yukarıda değindik
ya, gu (yürek) ve hın (almak) bir araya gelince, bir başka ‘güzel’ anlamındaki
kelime ortaya çıkıyordu, Şair ona atıfta bulunmuş, haydi sıkıyorsa bunu
türkçeye aktaralım.
Aman Allah’ım,
şairlikle de yetinmemiş dilimizde henüz oluşmamış bir kelimeyi de inşa etmiş НЭХ- Neх...Gözü de aldırmış... Hemde buradaki almak, harmandan almak, ürünü kaldırmak anlamındaki gibi daha da derin... Гохь yetmemiş гох eklemiş, göz möz derken Allahtan canı ilave etmemiş...
Türkiyedeki kadınlar, Kırımıze gibi, bayanlara centilmen olan cömert olan birisini size tanıştırmadıkları için gördüğünüz tüm çerkeslere kızabilirsiniz, bunu hak ediyorlar.
İşte bu da onu ‘aydın’
kılıyor.
Sanatta aydınlık
böyle olur herhalde.
Dil böyle
zenginleştirilir.
Bize НЭХ kelimesini bir araya getirmeden bu sözcüğün gerekliliğini ve taşıyacağı anlamı
aktarabilmek, az şey değil.
Türkiyede
kenardan köşeden ‘-Haydi bu akşam şu aciz, zavallı zayıf Çerkesçeye bir kaç kelime daha
kazandıralım’ diyenlerin yaptığı gibi değil, dile işte böyle kelime ilave
edilir.
Aciz olan dilimiz
değil, asıl acizler ‘onu’ bilmediğinin farkında olmayanlarımız.
AÇUMIJ Hilmi