Blogda Ara

20 Ocak 2010

Dönmüş Dönüşçüler

Çerkes (Adıghe) ulusunun geçmişi ve geleceğinde toplumsal olarak önemli yeri olan, milletin yapısına köklü değişiklikler getiren olayları sıralamamız gerekirse önümüze bir kaç büyük olay çıkıyor. 

Ne yazık ki dünyadaki başka ulusların dönüm noktaları arasında kanlı-savaşlı geçmişin yanı sıra başka şeylerde ön plana çıkıyor. Mesela İtalyanlar ve hatta tüm Avrupa için ‘yeniden doğuş’ Rönesans, İngiltere ve ardından tüm dünya için buharlı makinelerin keşfi, Amerika’nın keşfi vb. Birçok kan-savaş bağlantısı zayıf olay diğer dünya uluslarının dönüm noktası mahiyetinde.

Bizim ulusumuz içinse bunlar hep geri planda kalan şeyler. Yazının icadı, makinelerin keşfedilmesi, yeni dünyanın bulunması, atom çağına girilmesi direkt olarak milletimizin hafızasında yer almıyor. 

Dönüm noktalarımız hep varlığımızı sürdürmek veya yok olmak dönemecinde dolaşıyor. Tarihin ilk çağlarında Gotların ülkemizi işgal etmesi, yok olma eşiğine gelmemizi ardından hunlar ardından Moğollar ardından kolonyalist emperyalist Rus çarlığı vs. vs…

Bizim dönüm noktalarımız hep yok olup-olmama mücadelesi ile ilintili… Yirmi birinci yüzyıla girdiğimiz şu yıllarda bile yazının bulunmuş olması hala bize büyük artılar getirmiyor. Hala ulusumuzun kendi dili ile oluşturulmuş yazınına güvenimiz zayıf. Toplumumuzu kökünden değiştiren bir olay olduğunu söylememiz zor. Bu anavatanda yaklaşık yüzyıllık yazın geleneği oturmuş olan kesiminden, hala akşam yatanın rüyasında keşfettiği neye neden ve nasıl dayandığı belli olmayan alfabeleri olan diasporaya kadar uzanıyor.

19 ve 20 asır ise sürgünlerin yeniden yok olma eşiklerinin yüzyılları. İçine girdiğimiz bu yüzyılda çok farklı değil. Evet, sürgünler yok ama hala yok olma eşiğindeyiz. Dünya ulusları başka bambaşka kaygılar taşırlarken, ekonomik alanların pazar, üretim – tüketim alanlarının sınır tanımaz açlığıyla ekonomik ve kültürel ulusal dolgunluğun neticesinde bir araya gelip ulus üstü yapılar oluşturmağa başladıkları bu çağda bizim kaygılarımız hala yok olup-olmama kıskacından kurtulma çabasından öteye geçemiyor.

Anavatan için Doğudan batıya gittikçe inanılmaz derecelere ulaşan nüfus açlığı, anavatan dışında ise yok olmamanın en kısa ve en zahmetsiz kurtuluşu olan anavatana dönüş çözümü. Belki de yirmi birinci yüzyılda Adıghe tarihi için bir dönüm noktası olabilecek dönüş fikri. 
Yok olmayı benimsemiş  olanlarımızda ise sonsuz bir tepkisizlik. Anavatan dışında ulusun tamamı için çözüm olamayan sadece yaşanılan coğrafya’da varlığın devamı ve geliştirilmesi için mücadele etmeği yeğleyen kesim. Kalışçılar. 

Kalışçılar dediğimde sadece Türkiye’dekileri kastetmiyorum. Mesela, Ürdün’ün demokratik olmayan monarşist sınıfçı yönetiminde elde edilmiş hakların ve imtiyazların kaybedilmemesi için nerede ise dünya üzerinde eşi benzeri kalmamış kabileci melez kapitalizmden güç bulan Ürdün Çerkeslerinin yapısından, Libya’da tamamen yok olmuş dilleri ile Arap kabilesi olarak anılmağa başlamış Şerakesi kabilesinden Türkiye de Kürt ulusal komünist devletinin kurulması ile ulusal kazanım elde edebileceğine inan aşırı uçtan tutun Avrupa birliğinde kendisine yer bulmağa çalışan Avrupa Çerkesleri yapılanmasına kadar yer alan herkesi dahil ediyorum. Her coğrafyanın kendi konumundan kaynaklanan (ulusumuzun buralarda yaşayan kesiminin önüne çıkan  kaçınılmaz olarak ne düşünüyorsanız düşünün çözülmesi gereken) problemlerinin çözülmesi için çalışmanın ulusun genelini kapsayan politika olması gerektiğini düşünenleri ve sadece bu konuda çalışmakla yetinenleri kalışçı olarak tanımlıyorum.  

Kalışçı diye tanımladığım bu anavatan dışında yaşayan kitlenin ben ne yazık ki büyük kısmını oluşturanlarının ulusun tümünü kapsayan tümü için dönüm olabilecek bir görüşe sahip olmadıklarını düşünüyorum. Trockinin hayali dünya devrimi gibi yaşadığı her coğrafyada sadece kendilerine ait olmayan  sebeplerden kaynaklanan tüm problemleri ve sorunları çözüp, bu ulusun yaşayabileceğine inanmıyorum. Yukarıda yaptığım tanımlamanın kapsadığı tüm kalışçı niteliğe sahip yerellikten kurtulamayan çözüm önerilerine sadece o bölge Çerkesleri adına destek vermenin gerekliliğine inanıyorum. 

Tüm ulusun Kafkasya’ya taşınmasının da aynı derecede ütopik olduğunun farkındayım. Fakat dünyanın her yerindeki ulusumuzun bir kesimini direk etkileyen problemlerin çözümü için parçacıklar halinde çalışmaktan daha akılcı olan anavatana dönmek fikri bana daha cazip ve mantıklı geliyor. Ve o yüzden anavatanda yaşıyorum.

Kalışçı politika sahiplerinin, yerel problemlerin çözüm çabalarında her dönüşçünün de yer alması gerektiğine inanıyorum. Çünkü kaybedilen elde edilemeyen her hak bu halkın hakkıdır. Kalışçı politika ve görüşlerin birbirinden çok farklı olmaları farklı sebeplere dayanmaları onların her birini kendi bölgesi ile alakalı olarak ele almamızı gerektirdiği için tek-tek ele alarak incelemeği bu yazımda amaç edinmiyorum.

Kalışçı düşüne sahip olanların dönüşçü düşüne balta vuran her hareketini ise sebebi ne olursa olsun bir dönüşçü için katılınamaz olarak kabul ediyorum

Milletin şu an (tüm dünyaya dağılmış fertleri için) benim ve benim gibi düşünenlerin çıkış yolu olarak ortaya koydukları dönüş düşüncesinin kendisinin değil uygulayıcıları olanlarının yaptıkları hatalara da değinmek istiyorum.

Dönüşçülere veya başka bir deyişle nüfusa en çok ihtiyacı olan Adıgey Cumhuriyeti’ne yerleşmiş olan dönüşçülerin dönüş fikrine verdikleri zararlardan bahsetmek istiyorum. 

Aşağıdaki yazıda yer alan dönüşçü kelimesi ile Adıgey’e dönenleri kastediyorum. Kaberdey ve Çerkesk’tekiler ile alakalı az bilgiye sahip olduğum için yazdıklarımdan buralara yerleşenleri dahil eden çıkarımlara ulaşmamanızı rica ediyorum 

Bir bütün halinde işleyen her aracın işlemesini bu aletin çalışmasını sağlamak için bir araya getirilmiş parçalar sağlıyor. Bu parçalardan en ufak bir parçası çalışmadığında aletin kendisinin çalışmasına da engel olabilir. Bu engel dış etkilerden daha da kuvvetli olabilir.

Anavatana Dönüş konusu da bundan farklı değil. Dış etkenlerin en başında (günümüz  şartlarında ekonomi) gelmekte. Ardından Anavatan dışında yaşayan kitlenin genel kaygısızlığı ve yerel (kalışçı) çözümlerin esası kapsamıyor olması gelmekte.

Yaklaşık bir, on-on beş  yıla yayılan süreç içerisinde anavatanda Adıgey’de olan kendi gözlemlerim neticesinde dönüşün kitleselleşmemesinde bu dış etkilerden ziyade dönüşçülerin kendilerinden kaynaklananlarının daha fazla olduğunu düşünüyorum.

On beş yıl içerinde Adıgey’e yerleşmek amacı ile gelenlerin sayısı şu an buraya yerleşmiş olanların sayılarından kat-kat fazla. Bunda ne Adıgey cumhuriyetinin ne Rusya devletinin ne de yurtdışındaki yerel çözümcülerin, ne de ekonomik faktörlerin birincil olduğunu söylemek zor. Adıgey’e yerleşmek amacı ile gelmiş insanlardan bahsediyorum. Yani tüm dış etkileri bilerek gelmiş olup ardından yeniden geldikleri ülkeler dönenlerden bahsediyorum.

Evet, acı  ama gerçek. Acı ama Adıgey’de yaşayan tüm dönüşçülerin bildiği ama dile getirmediği şeyler... 

Dönüşçülerin dönüşe verdikleri zararlar; benim senin verdiğimiz zararlar. Bunları  aşağıda madde madde ele alacağım. Adıgey’de yurtdışından dönenlerin sayısı henüz birbirlerini tanımayacak kadar çok olmadığından hiç kimsenin diğerinin kalbini kırmamak için dile getirmediği ama herkesin aslında bildiği şeylerden bahsedeceğim. Bu sayacağım maddelerin hepsi toplumun genelini kapsamıyor mesela diyelim ki her biri ancak toplumun en fazla % 10’unun hata ve yanılgıları. Bu yüzde onların toplamı ise ... 

1. Öğrenci işleri- öğrenci kaynaklılar 

Anavatana en kolay ve en kalıcı insan getirme yöntemlerinden birisi ve belki de en çözümcü olanı yurt dışından öğrenci getirmek. Gelen öğrencilerin burada profesyonellik kazanması dile ve sisteme hakimiyet sağlamaları diğer gelecek her kesimden insana kıyasla daha mümkün ve gerçekçi. Nitekim Anavatanda eğitimini (gerçekten) tamamlayıp aile ve iş kuranları dönenler içerisinde en çok dikkat çekenleri. Ekonomik olarak tamamen anavatana bağlı ve oldukça iyi sayılacak kazanımlara sahipler. Sosyal olarak ta toplumun çok içindeler.

Peki problem nedir. Problem bunların çok az sayıda olması. Sebepleri ise Anavatan dışında başlayıp burada devam eden bir zincir.

Anavatan’a Türkiye’den öğrenci gönderme işi ile ilgilenen kurumların birincil dereceden yaptıkları affedilmesi ve mazur görülmesi mümkün olmayan hatası; Çerkes olmayan insanları da okumak için buraya göndermeleri. Evet, Adıgey dış ülkelerden öğrenciler alıyor, bunların arasında zencisi de var Çinlisi de var, biz göndermişiz ne olur mantığı. 

Ben dahil hemen hemen hiç  kimsenin yüksek sesle dile getirmediği hemen-hemen her yıl tekrarlanan bir hata. Gönderilen gelmesine aracı olunan bu diğer milletlerden öğrencilerin hangi ilişkilerle hangi sebeplerden gönderilmiş olmalarını araştırıp engellemeğe çalışmamamız burada yaşayan dönüşçülerin hatası. Bu şekilde gönderilen öğrencilerin burada sadece okula devem ettikleri süre  içerisinde sadece kendi çıkarları doğrultusunda kendilerine bir Adıghe soyadı seçmelerine ve bu soyadını kullanarak ilişkiler geliştirmelerine yardımcı olan diğer tüm öğrencilerin hataları.

Bu öğrencilerin gönderilmesine, kendilerini Adıghe göstererek Anavatanın yurtdışından gelen Çerkes (Adıghe)lere sağladığı imkanlardan faydalanmasına göz yuman tüm dönüşçülerin hatası. 

Bu ve benzeri şeyleri denetleyecek bir yapı oluşturamayan dönüşçülerin hatası. Buna aracı  olanların konumları ve kazanımları ne olursa olsun, hangi yaştalarsa yaştalar dikkate almadan toplumdan dışlanmalarını  sağlayacak bir etik geliştirememiş olan Dönüşçü Çerkeslerin hatası.
Gelen Çerkes (Adıghe) öğrencilerin Rusya’nın genelinde büyük problem olarak algılanan rüşvet vasıtası  ve özellikle Kafkas cumhuriyetlerinde problem niteliğinde olan hatıra binaen iş yapmanın sülaleciliğin, milliyetçiliğin etkisi ve yardımıyla gerçekten okumadan mezun olmalarına göz yuman yapının hatası. 

Gelen öğrencilerin gerçekten okuyup okumadığını denetleyip, bunun ulusal mücadele için olan öneminin bilincinde olmayan, bilincinde ise de denetleyecek yapıyı oluşturamayan, sokakta görüldüğünde utanmasına sebep olacak etikin geliştirilmemesi de hep biz dönüşçülerin hatası. 

Aslında gerçekten eğitim alan, okuyanların eğitimini tamamlayıp dili olması gereken derecede bilenleri, profesyonellik kazandığı branşı standartları derecesinde bilenleri Türkiye’de aynı branşta eğitim görenlerine kıyasla daha kolay ve daha kazançlı işler bulabiliyor. Ve bu başarıyı gösteren öğrencilerde  var.

Eğitimini gerçek anlamda tamamlamayıp, sadece bir kağıttan ibaret olan diploması ile sokakta kalan öğrenciler ise dönüş olayına sekte vurarak varlar. Dili olması gereken derecede öğrenmemiş olmaları, eğitimini aldıkları varsayılan branşta bilgi sahibi olmamaları, artık ailelerinin ekonomik olarak okulları bittiği için onları desteklememeleri neticesinde geldikleri memleketlere geri dönmek zorunda kalan öğrenciler. 

Anne-babalarına çevrelerine bu yaptıklarını anlatamamaları Türkiye’de de branşlarında iş bulamamaları (Gerçek anlamda eğitimsiz oldukları  için) Anavatana öğrenci gönderimine engel olmakta.

Benzeri sayılabilecek pek çok hatanın var olmasına rağmen dile getirdiğim bu kadarlık kısmı bile öğrenci getiriminin neden gerçekleşmediğini açıklıyor olmalı.

Öğrenci getirilmesi işlemlerinde, Türkiye’de aracı olan Kaffed vs. en baştan Çerkes olmayanları da göndererek inanırlılığını ve samimiyetini kaybediyor. Ardından Adıgey’de onlarla gerçek anlamda ilgilenecek bir yapı oluşturmayan, oluşturamayan dönüşçüler suçlular listesine giriyor. (Bu listede bende varım)

Evet, Adıgey’de kağıt üzerinde bu işlerle ilgilenmeği kendi görevlerinden sayan devlet kurumları ve yurtdışından gelenlerin kurmuş olduğu sayısı şimdi kaça ulaştığını bilmediğim derecede çok dernek ve vakıf var. Hepside kağıt üzerinde, aynı okumadan öğrenmeden alınmış diploma kağıdı gibi kağıtlar. Üzerlerinde güzel şeyler yazan kağıtlar...     

Böylece on-on beş yıl içerisinde sayısı binlere varan kaybedilmiş ‘dönmüş ama Türkiye’ye geri dönmüş’ dönüşün ‘kendileri dile getirmese bile’ pratikte antipropagandacısı olan yüzlerle hatta binlerle ifade edilebilecek sayıda öğrenci.

Biz anavatanına dönmüş yerleşmiş dönüşçüler olarak bu olaya dur demeliyiz. Olayın en büyük suçlusu ise tepkisizliğimizle bizleriz.

Bu konuda daha sayılabilecek pek çok şey var. Ama bu kadarı bile yeterli sanıyorum.

2. İş-işçi işveren ticaret konusundaki hatalar 

Ekonominin, ticaretin kendi kuralları ve gerçekleri var. Para dil, din milliyet tanımıyor bu bir gerçek. Ama bir ülkeden kalkıp diğer bir ülkeye ulusal kaygılar taşıyarak göç etme cesaretini gösterenlerden ticaret ve iş konusunda da aynı milli duyguları beklememiz yanlış olmasa gerek.

Yurtdışından anavatana gelip yerleşen dönüşçülerin ‘emekli’ olmayan kısmı çiftçilikten tutun, üretime, ithalat-ihracata kadar geniş bir yelpazede çalışmaktalar. Bu çeşitli iş kolları içerisinde sık-sık eleman sıkıntısı çekmekteler. Bu aşamada Adıgey’den temin edemedikleri elemanları yurtdışından getirmekteler. 

Dönüşçüler arasında yurt-dışından eleman getirme hususunda da ne yazık ki seçicilik Çerkes eleman getirme üzerine yoğun diyemeyiz. Bunun çeşitli sebepleri var. En belli başlısı henüz kendisi bile ayakları üzerinde emin duruş sergileyememişken başka bir Çerkes’in yükümlülüklerini sırtlamak zorunda kalacak olması. Diğer tüm sebepler sadece (ulusal kaygılar konusunda) ihmalkarlığın belirtisi. 

Türkiye’den satın aldığı  arazi üzerinde çiftçilik yapmak üzere, açtığı atölyede usta, işlettiği işletmede bilmem ne olarak çalıştırmak üzere Türkiye’den Çerkes olmayan eleman getirenlere karşı bir toplumsal (diğer dönüşçüler tarafından) tepkinin konulmaması da diğer bir etken. Bu konuda da bir etik oluşturulamamış durumda. Diasporadan işçi getirmek için bir organizasyonun olmaması. Türkiye’de  bu konu ile alakalı çalışmalar yapılmıyor olması vs. vs.

Oysaki tam tersi şekilde Diasporadan Çerkes işçi getirip çalışan müesseselerde var. Bu tip müessesenin kendisi başarılı olamazsa bile getirdiği Çerkes işçinin burada kalması dönüş  olayına ivme katması açısından önemlidir. İşyerinde beş-altı kişiyi diasporadan getirip vatanına kavuşturan beş-altı ailenin vatan sahibi olmasına vesile olan bu kişileri yüceltmiyor olmamız dönüşçülerin bir diğer hatsı. 

Türkiye’den bir Adıghe getirmek yerine başka uluslardan insan getiren herkes bu konuda vicdan azabı çekmelidir. Bir kişiyi daha kurtarıp vatanına getirmiş olmamanın azabını çekmelidir. Böylesi davranan insanların söyledikleri ile yaptıkları örtüşmediği için ne yazık ki dedikleri anavatanda ve diasporada etkili olamıyor. Oluşturdukları içinde bulundukları dernek-vakıf vs gibi yapılar tamamen gerçekleri yapılması gerekenleri söylüyor olmalarına rağmen etkin olamıyorlar. Samimiyetlerinden şüphe duyulmasına sebep oluyorlar.        

     

3. Gereksiz-temkinlilik, inanca sadık olmama

Yurt dışından milli kaygılar sebebi ile kalkıp anavatana gelen bir kısım insan içerisinde kendi dile getirdikleri inanca gerçekte sahip olmayanların hataları. Anavatanın kültürü ekonomisi- politikası içerisinde yer alarak yaşamaktan kaçınmaları. Oy kullanmalarına bir vatandaşın sahip olabileceği en kutsal hak olan oy  kullanma, milleti için oy kullanma hakkını elde etmekten çekinenlerinin olması. Bu ülkeye vatandaş olmamaları.

Oturma izinlerini aldıktan sonra vatandaşlık için müracaat etmeğe vatandaş olmağa hak kazananların bu işlemleri başlatmamaları samimiyetleri üzerinde şüphe duymamıza sebep oluyor. Ne yazık ki bu tipteki insanları dışlayacak ve bu davranışlarından dolayı kınayacak bir yapıyı dönüşçüler kendi aralarında kuramadılar.

Bu tip insanların Adıgey’deki varlıkları bile dönüş olayı için olumsuz. Söyledikleri yaptıkları içinde çalıştıkları ilişki içinde oldukları dernek, vakıf organizasyonlarda her zaman ulusumuz için gerçekten yapılması gereken şeyleri söylüyor ve yapıyor olsalar bile Adıgey’de yaşıyor para kazanıyor olmalarına rağmen vatandaşlık almamış olmaları samimiyetlerine inanmamamızı gerektiriyor. 

Bu affedilmesi zor hatayı  yaparken olası bir sebepten diasporaya dönmek zorunda kaldıklarında buradan vatandaşlık almış olmalarının oradaki yaşamlarında kötü etki bırakacağından korkuyor olmaları en büyük dayanakları. Yani tamamıyla gereksiz bir temkinlilik...

Kalplerinin bir köşesinde yeniden geldikleri ülkelere dönme ihtimaline yer veren bu zihniyet  dönüş hareketine engel olmakta. Dasporadaki bir insanı, böylesi insanlar aramızdayken ve onlara karşı bir tavır tarz diğer dönüşçüler takınmıyor iken nasıl ikna edebiliriz... Dediklerimizle yaptıklarımız örtüşmedikçe ağzımızdan çıkan söz ne kadar doğru olsa bile güçlü, etkili ikna edici olamıyor. 

Bu konuda devletimizin yapabileceği hiç bir şey yok. Ve onlar yüzünden dönüş olayı olgusu sekteye uğruyorsa bizlerin şahsi tepkilerinden başka hiçbir şeyin faydası olmayacak (kendi vicdanlarına bırakmanın anlamsız olduğu da bir başka gerçek)

Kısaca uzun yıllardır anavatanda yaşıyor olmasına rağmen anavatan vatandaşlığına geçmemiş sözde dönüşçülerin dönüş olayına zararları büyük. 


4. Dönüşçüler arasında ailevi yapıları itibari ile dönüşe zararı olanlar 

Ailevi yapılara karışmak pek uygun ve hoş değilse de ulusal - milli  hususlara zarar getiriyorlarsa eleştiri yapmamız kaçınılmaz oluyor. Saygısızlık olarak görülecek bu davranışımdan dolayı ‘insanlık değerleri adına’ içtenlikle özür diliyorum. Fakat ulusal kaygılarım beni bu konuda da konuşmağa zorunlu kılıyor. Ve hatta özür dilemekten men bile ediyor.

Diasporada bile yaşarken yabancılarla yapılan evliliklere tepki koyarken burada diaspora’dan gelip yerleşmişler arasındaki yabancılarla evlilik olayına yeterince tepki göstermememiz, arkadaşlık iş vs. ilişkilerimizi devam ettirmemiz, düğün-dernek vs faaliyetlerde onlara da yer vermemiz, hiç aklın alacağı bir davranış değil.  Böylesi kurulmuş ailelerin Diasporada nasıl tepki çekeceği ve antipropaganda olacağı belli iken...

Ailevi şeyler sadece yabancılarla evlilikle de sınırlı değil. Çoluğumuz çocuğumuzla da zaman zaman dönüş davasına zara veriyoruz. Çocuklarını Adıghe dilinden ziyade Rusça ile eğitim veren kurumlara gönderen onların Çerkesçeyi değilde Rusçayı bilmelerinden gocunmayan, ne olmuş yani diyebilenlerin dönüş olayına zararları yararlarından fazla. Bu konuda diğer dönüşçülerin utandırma bazında bile tepki göstermemeleri bir başka büyük hata.

Çoluğunu çocuğunu Adıghey dışında bir yerde eğitime gönderen, Adıghey’e getirmiş burada eğitim aldırmış olmasına rağmen yurtdışına genelde geldiklere ülkelere geri göndermiş olan aileler yine dönüşe zarar veriyorlar. Çocuklarını yetiştirirken yurtdışında evlenmelerine ve yurtdışına gelin gitmelerine müsaade etmeyeceklerini anlatmamaları içinde böylesi insanları eleştirebiliriz.

     
Bu tipteki insanlarımız ne yazık ki hangi kurumda hangi iyi amaçla hangi gerçekleri söylüyor olsalar bile inandırıcı olamıyorlar. Ailelerini yeniden (ekonomik veya sıhhat ile alakalı olmayan) hangi sebepten yurtdışına gönderirlerse göndersinler dönüş davasına zararları dokunduğunu bilmeliler. Türkiye’de yaşayan orta halli birisi buna karşı demez mi, önce bir kendi aileni düzelt diye... 

Diğer dönüşçüler ise böylesi insanlara karşı tepki koyamadıklarından, koymadıklarından dolayı hatalılar.

5. Yurtdışına yatırım yapan dönüşçüler

Elbette ki yatırım yapma gücüne sahip herkesin her yerde yatırım yapma özgürlüğü vardır. Fakat dilini, kültürünü çok iyi derecede bildiği hatta bir kaç nesildir üzerinde yaşadığı topraklar üzerinden ulusal-milli kaygılar duyarak ayrılıp anavatanına dönmüş olan kişinin yeniden yurtdışında yatırımlar yapması hiçte etik değil. Adıgey’de kazanıp Türkiye’de yazlık, kışlık alanlar bunu iyi bir yatırımmış gibi lanse eden dönüşçüler dönüş olayına zarar vermekteler. 

Anavatanda satın alacakları her karış toprak başkalarının eline geçmekten kurtarılmış olurken, anavatana dönmüşken burada kazanmışken Türkiye’de yatırım yapmak hiç hoş değil ve dönüşe çok zararlı. 

Bu tip insanlar yukarıda yine bahsettiğimiz tamamıyla karşı konulmayacak derecede doğru bilgiler ile konuşuyor olsalar bile inandırıcı olamıyorlar.

6. Yurtdışından kopamayan dönüşçüler 

Uzun yıllardır burada Adıgey’de yaşıyor olmalarına rağmen Adıgey’in sosyal kültürel ekonomik hiç bir gerçeğinden haberdar olmayan dönüşçüler. Bunlar genelde Türkiye’deki alışkanlıklarını buraya taşımış olanlar ve zaman içerisinde bunlardan yavaş yavaş kopacakları yerde daha fazla bağlananlar. Bunların  okey tavla vs. temel sosyal ihtiyaçlarını teşkil ediyor. Kültürel ihtiyaçları ise çanak anten vasıtası ile izlenecek ‘çapanoğlan- kapanoğlan’ dizisi ile sınırlı.

Kendi yaşam alanları  açısından hiçbir zararları yokmuş gibi gözükseler bile çok zararı dokunan gruplardanlar. Buradaki sosyal ve kültürel yapıya karışmadıkları için devamlı kendi aralarında şehrin çeşitli mekanların da bir araya gelmekteler. 

Yurtdışından turist olarak Anavatanının durumunu görmek ve tahlil etmek için gelenlerle en çok irtibatta olanlar bunlar. Onların temel ihtiyaçları arasında Türkiye usulü terbiye edilmiş zeytin ve Türkiye usulü salamura edilmiş koyun peyniri yer almakta. Şehir hakkında en iyi bildikleri şeylerden bazıları hangi dükkanın hangi rafında zeytin olduğu ve bu konu hakkında saatlere varan konuşmalar yapabilirler. Fakat Adıgey’in ekonomi bakanı kimdir, meclis başkanı kimdir, Yurt dışından gelenlerle alakalı komitenin başında kim vardır ne iş yapar vs. vs. hakkında bilgileri yoktur.

Yurtdışından gelen turistler genelde onlarla karşılaştıkları için Adıgey ile ilgili yanlış bilgiler edinmiş olarak Türkiye’ye geri dönerler.

Adıgey’e yerleşmiş  dönüşçüler içerisinde en masum olanları da yine bunlardır. Ama yalan haber ulaşmasına vesile oldukları ve hala buraya uyum sağlamadıkları, sağlama çabası göstermedikleri için dönüş olayına zararları vardır.

7. Alkol vs kötü alışkanlıkları ön plana çıkmış olanlar

Adıgey’e dönmüş  dönüşçüler arasında herkesin hiç çekinmeden eleştirdiği dönüşçüler bu gruptadırlar. Alkolik olanları bile vardır. Bence dönüş olayına en az zararı dokunan insanlar onlardır. Evet, ailelerinden kopmuş, iş güç sahibi olmayanları falanda var. Ama toplumsal olaylara dernek, vakıf vs içerisine katılmak gibi, kendilerini bu konularda göstermek gibi iddiaları olmadığı için kitleler karşısına çıkmamakta, kendilerini kitlelere muhatap saymamaktalar. Genelde ailelerinden ayrılmış olmalarına rağmen bunun onların zayıf alkole bağlı olan karakterinden olduğunu hemen hemen herkes bilir. 

Adıgey’e canı gönülden bağlıdırlar. Ülkenin vatandaşı olmaktan çekinmezler, olabilecekleri an olurlar, olmayanları ise genelde evraklarını takip edecek kadar vakit ayık olmadığı için vatandaş olmamıştır. Adıgey’e canı gönülden bağlıdırlar. Hiç kimseye Adıgey aleyhinde laf söyletmezler, Adıgey aleyhinde kendileri ‘yaa biz adam olmayızla başlayan’ klasik sarhoş muhabbeti ile devam ederler. (Belki de bende içmiyor olmama rağmen bazen onlar gibi ‘yaa biz adam olmayız’ diyerek....)

Onlar ile alakalı diğer dönüşçülerin yapamadıkları en büyük hataları onlara Adıgey’de bu rahatlığı bulmalarına engel olmamalarıdır. Türkiye’de ki gibi sarhoş görüldüklerinde ayıplanıyor olsalardı daha iyi olurdu.

Kısaca dönüş hareketinin binlerden on binler çıkan sayılara ulaşmamasında diasporanın hiç  durmadan yinelediğimiz hataları, eleştirdiğimiz devletlerimiz yanı  sıra biz dönüşçülerin hataları da çok.. Daha sıralanabilecek bir sürü hatamız var, mesela cemaatçi dönüşçü Çerkeslerin hataları, Sosyalizm yanlılarının hataları,  Suriye- Ürdün vb. Arap ülkelerinden gelenlerin hataları, Kosovalılar, İsraillilerin hataları. Kabilecilik şeklinde yol bulan hatalarımız, hemşehricilik nedeniyle örtbas ettiğimiz kusurlarımız...

Ne yapmalı... Sadece samimi olunmalı... Nereye kadar var olduğunun bilincinde olmalı her fert. 

Gerçekçi olunmalı, kendi gerçeklerimiz dile getirmeliyiz. 

Hep iyi şeylerden bahsedip hatalarımızı yok saymak gelişmemize fayda sağlamayacaktır. 

Yoksa Adıgey’e dönmüş dönüşçülerin Türkiye’de yaşayanlarca şimdi hayal etmeleri mümkün olmayan başarıları da var. Mesela iddia ile söyleyebiliyorum ki Tüm Türkiye’de sayısı bir kaç milyonu bulan nüfusun yetiştirdiği çocukların içerisinde dil bilenlerinin hepsinin sayısı Kafkasya’da yaşayan nüfusu binle ifade edilebilecek sayıdaki insanların çocuklarının dil bilenleri kadar değil. Tüm Türkiye’de 150 yıl içerisinde üretilmiş Adıghece edebiyatı, buraya gelip yerleşenlerin bir on yıldaki üretimleri kadar ya olur ya olmaz. Daha benzeri bir sürü şey. Bunların hepsi dönüş fikrine dönüş hareketine sekte vuran şeyler değiller. 

Bu harekete sekte vuran şeylerden bence en dikkat çekici ve zararlı olanlarını yukarıda sıraladım. Hatalarımızı bilmezsek dile getirmezsek telafi etmeğe çalışmazsak nasıl ilerleme sağlayabiliriz ki...

Açumıj Hilmi Özen