Blogda Ara

25 Ocak 2010

Soğuk Duş

Kuzey Kafkasya’da merkezi yönetimin oluşturduğu, yeni yapı modeli,  üzerimizde soğuk duş etkisi yarattı. 
Bir kaç aydır Medvedev basın kuruluşlarına verdiği demeçlerde kuzey Kafkasya’da yeni yapılanmanın gerekli olduğunu belirtirken sadece biz Kafkasyalılar değil Rusya genelinde de kimse bu sözlerle gerçektende yeni bir yapı oluşturulacağını beklemiyordu. 

Kafkasya’da ise Ramazan Kadirov alenen, Kanoko atalarını imrendirecek derecede politik olarak, Kafkasya’da oluşturulması muhtemel olan bu yapının başına geçmeği hayal ediyorlardı. Diğer başkanlar konu hakkında basına yansıyan bu tip düşünceler beyan etmemişlerdi. 
Kafkasya bölgesindeki cumhurbaşkanlarından hangisinin söylediğini anımsayamadığım ‘bizim halkımızdan hangi birine sorarsan sor; ben cumhurbaşkanı olamam, bu işi yapabilecek kapasitede değilim diyecek bir kişi çıkmaz’ sözündeki gibi diğer başkanların hepsinin de aklından aynı şeyin geçtiğini düşünmek yerinde olur.
***
RF  ülkenin en güney ucunda, en sıcak iklime sahip, suptropikal bölgesinde hemen hemen hiç bir alt yapıya sahip olmayan birden dikleşen dağların doruklarında bütçesini zorlayacak derecede büyük yatırımlar yapıyor.
Rusya kuzeyin her mevsim karlı, alt yapısı için büyük  yatırım istemeyen dik dağlar, ulaşılması zor coğrafyaya sahip olmayan, terörizm’in adı sanı bilinmeyen bölgelerinde kış olimpiyatlarını gerçekleştirme gibi bir çabaya girmedi. Hemen hemen tüm Rusya’da yazlık tatil için en uygun görülen kışı hakkında kimsenin bir fikri bile olmadığı Soçi’yi bu iş için seçti. 
Soçi’ye son yıllarda aktarılan, geri dönüşümü (parasal olarak mümkün olmayacak) dev yatırımlar yaptı ve yapmağa devam ediyor.
Bu bölgenin seçilmiş  olması bence dünya’ya Kafkasya’daki hakimiyetini kanıtlamak isteğinden kaynaklanıyordu.
 ***
Adıgey Son yıllarda özellikle Thak’uşıne’nin cumhurbaşkanlığı döneminde ekonomik olarak atılım yapmak ve yurt dışından sermaye çekmek için projeler geliştirmekte.
Soçi’de, Kuzeyin büyük kentlerinde Moskova, Petersburg’da   yatırımcılara  projelerini sunmakta, Adıgey’in sınırları içinden Soçi’ye bir yol, dağlarımızda Krasnaya Polyana’nın diğer yüzünde, Adıgey’de Soçi Olimpiyatı için tesisler kurulması için projeler hazırlıyor. SSCB döneminde kış sporlarında SSCB’yi temsil edecek sporcuların antrenman yaptıkları bu iş için o dönem en uygun görülen bölge olduğunu ve bazı temel tesislere sahip olunduğu, hatta bu tesislere ulaşım için gereken yolun ‘her ne kadar bakımsız olsa da’ var olduğunu defalarca dile getirdiler. 

Bu konuda Cumhuriyet yetkililerinin tüm çabalarına rağmen somut bir çalışma yapıldığına dair benim hiç bir bilgim yok. Soçi’nin dibinde Soçi’de yapılacak olimpiyatlardan yeterince faydalanamadan varız.  
Soçi’nin tarihsel Çerkes toprağı olması burada milletimizin unutması mümkün olmayan acılar yaşamış olması ve tüm bunların hiç olmamışçasına, hatta bu bölgede hiç bir dönem Çerkeslerin yaşadığı izlenimini vermeyecek tanıtım programları...  
Soçi olimpiyatlarının bir amacı da belki de dünyaya RF’nun bölgede huzur ortamını sağladığını  kanıtlamaktı. 
Fakat doğuda huzur ortamının tam anlamıyla varlığından söz etmek zordu. 
 *** 
Adıgey devlet yöneticilerinin Carım Aslan’dan günümüze kadar ülkeye yatırımcı ve sermaye çekmek için kullandıkları en büyük argüman hep Kafkasya’nın en huzurlu bölgesi olduğumuzdu. Kremlin’e hep, biz diğerlerine benzemiyoruz, bizim bölgemizde sorun yok mesajı iletile geldi. 

Yatırımcı çekmek için bu mesajın çok etkili olduğu söylenemez. 
Hatta Adıgey’in Krasnodar krayına bağlanması geçtiğimiz yıllarda dile getirildiğinde yine Adıgey yöneticilerinin Kremlin’e ilettikleri mesajlar ‘Kafkasya’nın en huzurlu bölgesinin karışmasına sebep mi olmak istiyorsunuz’ şeklinde idi. Yoksa bir hak koruması, bu bizim doğal hakkımız gibi bir yaklaşımın Kremlin’e iletildiğini sanmıyorum.
Bu gün Kremlinin aldığı  karar karşısında ise hepimiz soğuk bir duşun altına girmiş gibi olduk.
Devlet yöneticilerinin ne düşündüğünü bilmek ise gerçekten zor.
Aslında Şowmen Hazret döneminden itibaren Adıgey’in yüzünü ne tarafa çevirdiği belli olmağa başlamıştı. Şowmen hazret Maykop kentinin girişlerinde bulunan Postlardan Karaçay Çerkes tarafından, doğudan şehir girişi haricindeki postları kaldırtmıştı. Maykop kentinin kuzeye bakan yüzü açılmıştı, doğuya bakan yüzünde ise hala zırhlı araçlar ve polisler beklemekte.  

  
Kısaca son yıllarda (büyük bir olasılıkla  farkında olmadan) Adıgey devlet yöneticileri Kremlin’e hep bu argümanı sundular. Bizde sorun yok, biz diğerlerine benzemiyoruz. 

Ektiğimizi biçtik galiba... 

 ***

Türkiye’de yaşayan, Türkiye’nin yakın geçmişini bilen herkes OHAL yönetiminin ne demek olduğunu bilir. 
Rusya’da ise OHAL’in ne olduğunu insanların bildiğini sanmıyorum. SSCB ve daha öncesi Çarlık döneminde Türkiye’nin OHAL yönetiminden defalarca ağır yönetim şekilleri de bu ülkede görülmemiş değil. Ama bu yönetimler her zaman ülke genelindeydiler. 
Mesela Kafkasya’dan Çerkesler’in sürüldüğü dönemi ele alacak bile olsak Rusya’nın genelinde aynı despot yönetimin var olduğunu görüyoruz. Savaşın sürdüğü  dönemlerde Rusya’da yaşayan halkın toprağa bağlı köle sayıldığını ve toprakla birlikte alınıp satıldığını, yeni fethedilen bölgelere kendilerine hiç bir şekilde danışılmadan Rus nüfusun zorla taşındığını yerlerinden yurtlarından rahatlıkla edilebildiklerini görüyoruz. İkinci dünya savaşı ve ardında gelen Stalin döneminde ise sayıları milyonları geçen insanın sürüldüğünü görüyoruz. 
Kafkasyalılar olarak bunlar içerisinde akraba veya komşu olan uluslara yapılanlar, bizlerin  daha çok dikkatimizi çekiyor. Fakat tüm Rusya genelinde sağa sola sürülen Ruslar, tatarlar, almanlar, Yahudiler vs. vs. ele alındığında despotizmin ülke genelinde uygulandığını görüyoruz. Dolayısıyla Rusya’da devlet geleneğinde OHAL uygulaması biliniyor demek zor.  OHAL’in ne demek olduğunu halk bilmiyor. 
Kremlinden yapılan demeçlerde ‘özel uygulama, özel yapılanma, Kuzey Kafkasya ihtiyaçlarına sorunlarına çözüm olacak yapılanma’ şeklinde bahis konusu ediliyor. Fakat kastedilen şeyler net olarak dile getirilmiş değil.
Uygulamanın nasıl olacağı neler yapılacağı henüz bizce belli değil. Kremlince de belli olduğu söylenemez. Yedinaya Rossia parti geleneğinde programlar hazırlayıp bunları olağanüstü şaşalı olarak halka sunmak köklü yer tutuyor. Daha doğrusu KP. nin o ünlü çok yıllı, herkesin gerçekleştirilmesi için çalışmak zorunda olduğu ‘plan’ların günümüz politik arenasına olan uzantıları. 
KKFB için herhangi bir (köklü) plan projeye parti sahip olsa idi bunu basında hele-hele ekonomik krizin reytinglere kötü etki ettiği dönemde kullanılmaması mümkün değildi. Sanıyorum ki KKFB Kremlin’in arzulamadığı bir şekilde zorunluluktan dolayı ortaya çıkmış bir yapı. Yoksa Olimpiyatlar arifesinde böyle bir yapının oluşturulması akıl karı değil. 
Herkesin net olarak bildiği  şey ise  Kuzey Kafkasya’da yeni bir yapılanmanın temellerinin atıldığı ve bunun içerisinde Adıgey’in yer almayışı.
Adıge Cumhuriyetleri içerisinde halkın en çok dikkatini çeken şeyde bu olmalı. Fakat nasıl bir tepki verileceği konusunda kimsenin bir fikri olduğunu da sanmıyorum. Elbette Adıge Xaseleri karşı çıktılarını beyan edecekler mitingler düzenlemeğe çalışacaklar. Çünkü aynı ulusun fertleri olarak aynı kaderi paylaşmanın ulusun kaçınılmaz zorunluluklarından olduğunun bilincinde olan insanlar.
Fakat toplum geneline yaygın bir tepkinin olacağı kokusunu ben alamıyorum. Bu yapının içerisinde  yer almayan Adıgey sokaklarında insanların bunu dile getirdikleri birincil problemlerden saydıkları söylenemez. İnsanları anlamak mümkün; konuşmalardan herkesin diğer Adıge cumhuriyetlerinden ayrı ele alınmaktan kalplerinin kırıldığı belli. Ama yine hiç kimsenin de karışıklıklar içerisinde olan bu bölgeye dahil edilmemekten üzüldüğü de söylenemez. İnternet üzerinde ve cumhuriyet xase’lerinin beyan ve çağrılarında Adıgey’in de bu yapıya dahil edilmesi gerekliliği üzerinde duruluyor.
Toplumun ise bu görüşte olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’de OHAL kapsamına alınmayan bir ilin Ohal kapsamına alınmasını istemek ve arzulamanın ne kadar gereksiz olduğunu gibi bir şey.  Ohal’in merkezinde yer alan Diyarbakır’da kapsama dahil olmayan ilinde dahil edilmesi için miting düzenlenmesi mümkün müydü?.. Aynısı burası içinde geçerli. Ne Nalçik ne Maykop ne de Çerkesk’te ses getirecek bir mitingin düzenlenebileceğine inanmıyorum. 
Bence tam tersine Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes’in bu yeni yapıdan ayrılmasını dile getirecek bu üçü için başka bir yapı oluşturulmasını isteyecek hareketlerin daha çok ses duyuracağı ve biz Adıge ulusunun  gerçekleri ile daha bir örtüşen tepki olacağını düşünüyorum. 
Adıge Xaselerinin genelinin topluma ve Kremlin’e çektiği mesajlarda ise Adıgelerin bir araya getirilmesinin gerekliliği ortaya konulurken ne yazık ki bu birlikteliğin oluşturulan bu yeni yapı içerisinde olması talebi dile getiriliyor.
Diaspora ve anavatana dönenlerin (dönmesi gerekipte hala dönmüş olmayanların) bu aşamada günahları boylarından büyük. Adıge xaselerini OHAL yapılanmasının demokratik  yaşama olan olumsuz etkilerini anlatabilecek sayı yoğunluk ve etkinliğe sahip olmadıkları için...
KKFB’nin başına getirilen oligrah ise Rusya’da, Rusya Asyasında o cumhuriyeti buna, bu bölgeyi diğerine bağlayan politikaların mimarı ve en gürültüsüz şekilde bunu beceren kişi Hlopin.  Bu politik geçmişe belki de biz Adıgelerin bir cumhuriyet altında toplanmamıza yardımcı olacak perspektif sunulabilir. Profesyoneli olduğu (başarısı tüm Rusya genelinde takdirle karşılanan)  bölge ve Cumhuriyetlerin birleştirilmesi konusunda bir perspektif önüne konulabilirse...  Bilmiyorum. Olağanüstü yetkilerle donatılacağı söylenen KKFB Başkanının yöneteceği bölge içerisine alınmayan Adıgey’in alınması için kitlelerin harekete geçmeyeceğini biliyorum. Çünkü böylesi bir talep demokrasinin ilkelerine uygun değil, halkı da ikna edecek yapıya sahip değil.
Demokrasi ve mantığın kabul ettiği diğer yol ise Adıge Cumhuriyetlerinin bu yapıdan ayrılması, ayrı tutulması yönünde çalışmak. Fakat ne yazık ki benim gördüğüm kadarı ile bu ne Kafkasya’da ne de  muhacerette insanımızın ilgisini çeken versiyon değil. Basın ve kitle örgütlerinin bu konu hakkında tek bir talebi bile yok. Hiç kimsenin dile getirmediği bir husus.
Genel kanı ise bu oldubittiyi kabullenmek yönünde. Cılız  bir ses ise neden Adıgey dahil edilmedi diye sormakta.
Bu oldubittinin, bu soğuk duşun etkisini biraz daha üzerimizden attığımızda, yeni yapının gerçekten neler getirip neler götürdüğünü görmeğe başladığımızda daha sağlıklı değerlendirmeler yapabileceğiz. Şimdilik Adıgey’in bu yapıda yer almamasının daha iyi olup olmadığı veya diğer Adıge cumhuriyetlerinin konumları hakkında bir şeyler söylemekten çok uzağız. Söyleyebileceğimiz en doğru şey ise Kremlinin Adıge  cumhuriyetlerini aynı kefede ele almadığı...

Açumıj Hilmi Özen