Türkiyede yaşayan
çerkeslerden duyduğumuz sorulardan birisi de; ‘Xeku’de yaşayanlar Rusları
seviyorlar mı?’
Ruslar
dediklerinde aslında sadece Rusları değil diğer tüm halkları da sorularına
dahil ettiklerini biliyorum.
Xeku’de yaşayan
tüm adıgeler adına konuşmam, bir şeyler söylemem mümkün değil ama kendi adıma
bir şeyler söyleyeyim. Belki aydınlatıcı olur.
***
Veronika’yı seviyorum
Ufak iki-üç
yaşında bir Rus komşum var. Veronika. İşte onu seviyorum. Ufacık bir
yüzü var. Dudaklarının kenarları hem yaz hem kış hep bir şekilde pisler. Evleri
ufacık. Kendisi de hep bahçede dolaşmayı seviyor.
Konuşmayı beceremiyor. Ruscası benim Ruscamla aynı seviyede. Hatta belki benim kelime hazinem
onunkinden daha fazladır bile. Aksan konusunda ise benden daha iyi.
Gün içinde
bahçelerinin aynı zamanda duvarı olan tel örgüye tırmanıp onu sallamayı
seviyor.
Hangi çizgi
filmden aldığını- ezberlediğini bilmediğim şarkıları söyleyerek tel örgünün
üstüne yapışmış bir şekilde saatlerce durabilir. Tel örgüyü de durmadan
sallayabilir.
Sadece
salladığı tel örgü de değildir. Uzaktan bana el de sallar. Bakmamış görmemişsem,
bıkmadan usanmadan el sallar.
Amacı beni
kandırmaktır. Bu yaptığını görünce ona şeker falan veriririm. Kısaca
sevimlidir. Sevmemek mümkün değildir.
Jenya’yı da
seviyorum.
Bir diğer
komşum ise Jenya. Üniversite öğrencisi. Yaşına göre bence oldukça kilolu.
Volsvagen
marka bir arabası var. Markasını söyledi de biliyorum yoksa ben arabaların
marka ve modellerini ayırt edemiyorum. Bununla dalga geçen arkadaşlarım da
çıkıyorlar. Onlara belli etmek istemiyorum ama, zaman zaman, özellikle böylesi
anlarda onları sevmiyorum.
Jenya
arabasını çok seviyor. Onu defalarca yıkıyor, siliyor sadece onunla ilgileniyor
desem de yeri var. Arabadan anlamam dedim ama eski olduğunu farkedecek kadarda ayrımını
yapabiliyorum.
Genç işte,
sessiz sakin, efendi. Onu da seviyorum.
Kosta’yı
sevmiyorum.
Kosta
zamanının eğitimli insanlarındanmış. Hava hoş şimdide eğitimli. Kimseye bir
zararı dokunmuyor. Evi köyü ailesi her şeyi bir zamanlar oldukça iyi denilecek
şekilde varmış. Ardından alkole başlamış. Evi, ailesi vs hiç bir şeyi kalmamış.
Konuşmaları
ise çok saygınca. Hep sizli bizli konuşur.
Burada
kendisini yanına alıp, bağ bahçesindeki işleri yaptıran bunun karşılığında da
barınacak ve yiyeceğini temin eden çok sevdiğim saydığım bir Adıge’nin yanında
yaşıyor.
Alkolik,
ailesi, geçmişi, geleceği hiç bir şeyi kalmamış birisi. İşte bu Kostayı
sevmiyorum. Ona acıyorum.
Türkiyedeki
Çerkeslerin Rus sevip sevmeme sorusuna bu da cevap olursa Kosta’yı sevmiyorum.
Artur’u
seviyorum
Laf lafı
açtı, Arturdan da bahsetmek gereği duydum. Artur Rus değil. Ermeni. Sorunun ne
kadar kapsamında olup olmadığını önemsemeden ondan da bahsetmeden
duramayacağım. Artur’u seviyorum. 5-6
yaşlarında. Bir bisikleti var, hiç durmadan sabahtan akşama tüm boş
vakitlerinde ona biniyor. Bir de cep telefonu var, ama benim telefonum daha
fazla hoşuna gidiyor. Bir şekilde beni kandırabilirse telefonumu elimden
alacak.
Ondan bazı
şeyler de öğrendim.
Bir sürü
kitap okuyarak öğrenebileceğim bir şeyi bana çok açık bir şekilde anlatıp izah
edebildi. Artur ‘mülkiyet’ kavramı üzerine bana değişik bir bakış açısı sundu. Ekonomist
değilim ama anlatmak istediği bana çok ilginç geldi.
Benim
telefonumla kendi telefonunu değiştirmek istiyordu. Ben kabul etmiyordum.
Bir gün
nasıl olsa kabul etmez diyerek, buna inanarak Artur’a;
-‘Artur,
bisikletinle telefonu değiştirebiliriz.’ dedim.
-
Bisikletle değiştiremeyiz. Çünkü bisiklet benim değil.
- Peki,
kimin?
- Babamın.
- Baban
buna, binemez ki, ona bu bisiklet ufak
gelir.
- Evet,
binemez, zaten binmiyor da. Hatta hiç dokunmuyor. Bozulsa bile ben tamir
ediyorum.
- Eee, o zaman senin demektir.
- Hayır.
Neden anlamıyorsun. İstediğin kadar kullan, istediğini yap ama satamayacağın
mal senin değildir.
Ağzım açık
kaldı. Ermeni çocuğunun söyledikleri ekonomistlerin eserlerinden
öğrenebileceğimden daha yalın, ve gerçekti. Bir malı kullanabilir,
ihtiyaçlarınız oranında ondan faydalanabilirsiniz, ama o malı satma hakkına
sahip değilseniz, veya bir şekilde satamıyorsanız
....
Daha
sonrasını, Artur daha da büyüdüğünde öğreneceğim. Şimdi böyle birisini sevmemek
mümkün mü?
Rüstemi
seviyorum.
Bir başka
komşum var. Adı Rüstem. Kürt. Benden anca bir kaç yaş büyüktür. Ama hem
görünüşü hem de hal-tavırları ile oldukça yaşlı bir dede..
Ermenistan
doğumlu. Sovyetler birliği dağıldıktan sonra Ermenistan’da müslüman oldukları
için huzursuzluk duymuşlar Azerbeycan’a göç etmişler. Ama orada da hem kürt hem
de ermenistanlı olduklarından çok ta rahat etmemişler. Sonunda Adıgey’e
taşınmışlar.
Rüstemin
Adıgey ve Adıgelerle alakalı düşüncelerinin çoğuna her ne kadar ben
katılmıyorsamda.... İşin doğrusu galiba onun kadar çerkesya yurtseveri değilim.
Rüstem
adıgelerin sayısının beş milyon olması halinde tüm eski sovyet coğrafyasında
kürt sorununun kalmayacağına, sovyet coğrafyasında yaşayan tüm kürtlerin
sorunlarının çözüleceğine inanıyor. Hele hele adıgeler 20 milyon olsa dünya’da
kürt sorunu diye bir şey kalmazdı diyor. Adıgey’in cumhuriyet olması ise onun
gözünde olağanüstüne yakın bir siyasi başarı. Bu yüzden olsa gerek şöyle
söylediğini de duyabilirsiniz;
- Eğer
Kürtlerin başına tarihin herhangi bir döneminde Carıme Aslan gibi bir yönetici
gelmiş olsaydı, kürtlerin durumu günümüzdeki durumlarından çok daha farklı
olurdu.
Rüstemin
söyledikleri ne kadar gerçek, ne kadar doğru tespit, bilemiyorum.
Bildiğim
bir şey varsa, benden bir kaç yaş büyük olmasına rağmen yaşamın dedeleştirdiği
bu adamı dede gibi sevdiğim.
Çerniçenka’yı
bazen seviyor, bazen de sevmiyorum
Hep
komşularımızdan bahs etmeyeyim. Birazda siyasetçilere değineyim. Çerniçenke,
Maykop belediye başkanı. Rus kökenli olduğunu sanmıyorum. Yanılmıyorsam yahudi
asıllı. Ama Adıge olmadığı kesin.
O’nu bazen
seviyor, bazen sevmiyorum.
Evdeki
çöpü, dışarıya çıktığımda genelde ben atarım. Çerniçenke belediye başkanı
olduktan sonra çöpü döktüğümüz belediyeye ait büyük çöp bidonlarının konulduğu
evimize daha yakın bir yer yapıldı. İşte o zaman Çerniçenke’yi sevdim.
Yarın,
ocağın beşinde Mıyekuape’de Suriye’deki çerkeslerin vatana dönüşleri konusunda
Rusya federasyonun gerekli hassasiyeti göstermemesi üzerine protesto
niteliğinde bir gösteri yapılacaktı.
Çerniçenke
bunun yapılmasını iptal etmiş. Gelişmelerin ne olduğunu, nasıl sonuçlanacağını
bilmiyorum. Ama iptal ettiğini duyduğumda Çerniçenkeyi sevmediğimi de fark
ettim.
Kısaca Rus
veya başka ve daha geniş bir deyişle adıge olmayan diğer uluslardan olan
insanlarla xekude yaşayanların ilişkisinin benden daha farklı olduğunu
sanmıyorum.
Umarım
xeku’de yaşayanların adıge olmayan insanları sevip-sevmemeleri konusundaki
sorulara bir nebze cevap vermişimdir.
AÇUMIJ
Hilmi