Blogda Ara

4 Ocak 2013

Adıgey'de Çerkesler Rusları Sever mi?


Türkiyede yaşayan çerkeslerden duyduğumuz sorulardan birisi de; ‘Xeku’de yaşayanlar Rusları seviyorlar mı?’

Ruslar dediklerinde aslında sadece Rusları değil diğer tüm halkları da sorularına dahil ettiklerini biliyorum.

Xeku’de yaşayan tüm adıgeler adına konuşmam, bir şeyler söylemem mümkün değil ama kendi adıma bir şeyler söyleyeyim. Belki aydınlatıcı olur.
***

Veronika’yı seviyorum

Ufak iki-üç yaşında bir Rus komşum var. Veronika. İşte onu seviyorum. Ufacık bir yüzü var. Dudaklarının kenarları hem yaz hem kış hep bir şekilde pisler. Evleri ufacık. Kendisi de hep bahçede dolaşmayı seviyor.

Konuşmayı beceremiyor. Ruscası benim Ruscamla aynı seviyede. Hatta belki benim kelime hazinem onunkinden daha fazladır bile. Aksan konusunda ise benden daha iyi.

Gün içinde bahçelerinin aynı zamanda duvarı olan tel örgüye tırmanıp onu sallamayı seviyor.

Hangi çizgi filmden aldığını- ezberlediğini bilmediğim şarkıları söyleyerek tel örgünün üstüne yapışmış bir şekilde saatlerce durabilir. Tel örgüyü de durmadan sallayabilir.

Sadece salladığı tel örgü de değildir. Uzaktan bana el de sallar. Bakmamış görmemişsem, bıkmadan usanmadan el sallar.

Amacı beni kandırmaktır. Bu yaptığını görünce ona şeker falan veriririm. Kısaca sevimlidir. Sevmemek mümkün değildir.

Jenya’yı da seviyorum.

Bir diğer komşum ise Jenya. Üniversite öğrencisi. Yaşına göre bence oldukça kilolu.

Volsvagen marka bir arabası var. Markasını söyledi de biliyorum yoksa ben arabaların marka ve modellerini ayırt edemiyorum. Bununla dalga geçen arkadaşlarım da çıkıyorlar. Onlara belli etmek istemiyorum ama, zaman zaman, özellikle böylesi anlarda onları sevmiyorum.

Jenya arabasını çok seviyor. Onu defalarca yıkıyor, siliyor sadece onunla ilgileniyor desem de yeri var. Arabadan anlamam dedim ama eski  olduğunu farkedecek kadarda ayrımını yapabiliyorum.

Genç işte, sessiz sakin, efendi. Onu da seviyorum.

Kosta’yı sevmiyorum.

Kosta zamanının eğitimli insanlarındanmış. Hava hoş şimdide eğitimli. Kimseye bir zararı dokunmuyor. Evi köyü ailesi her şeyi bir zamanlar oldukça iyi denilecek şekilde varmış. Ardından alkole başlamış. Evi, ailesi vs hiç bir şeyi kalmamış.

Konuşmaları ise çok saygınca. Hep sizli bizli konuşur.

Burada kendisini yanına alıp, bağ bahçesindeki işleri yaptıran bunun karşılığında da barınacak ve yiyeceğini temin eden çok sevdiğim saydığım bir Adıge’nin yanında yaşıyor.

Alkolik, ailesi, geçmişi, geleceği hiç bir şeyi kalmamış birisi. İşte bu Kostayı sevmiyorum. Ona acıyorum.

Türkiyedeki Çerkeslerin Rus sevip sevmeme sorusuna bu da cevap olursa Kosta’yı sevmiyorum.

Artur’u seviyorum

Laf lafı açtı, Arturdan da bahsetmek gereği duydum. Artur Rus değil. Ermeni. Sorunun ne kadar kapsamında olup olmadığını önemsemeden ondan da bahsetmeden duramayacağım. Artur’u seviyorum.  5-6 yaşlarında. Bir bisikleti var, hiç durmadan sabahtan akşama tüm boş vakitlerinde ona biniyor. Bir de cep telefonu var, ama benim telefonum daha fazla hoşuna gidiyor. Bir şekilde beni kandırabilirse telefonumu elimden alacak.

Ondan bazı şeyler de öğrendim.

Bir sürü kitap okuyarak öğrenebileceğim bir şeyi bana çok açık bir şekilde anlatıp izah edebildi. Artur ‘mülkiyet’ kavramı üzerine bana değişik bir bakış açısı sundu. Ekonomist değilim ama anlatmak istediği bana çok ilginç geldi.

Benim telefonumla kendi telefonunu değiştirmek istiyordu. Ben kabul etmiyordum.

Bir gün nasıl olsa kabul etmez diyerek, buna inanarak Artur’a;

-‘Artur, bisikletinle telefonu değiştirebiliriz.’ dedim.

- Bisikletle değiştiremeyiz. Çünkü bisiklet benim değil.

- Peki, kimin?

- Babamın.

- Baban buna,  binemez ki, ona bu bisiklet ufak gelir.

- Evet, binemez, zaten binmiyor da. Hatta hiç dokunmuyor. Bozulsa bile ben tamir ediyorum.

- Eee,  o zaman senin demektir.

- Hayır. Neden anlamıyorsun. İstediğin kadar kullan, istediğini yap ama satamayacağın mal senin değildir.

Ağzım açık kaldı. Ermeni çocuğunun söyledikleri ekonomistlerin eserlerinden öğrenebileceğimden daha yalın, ve gerçekti. Bir malı kullanabilir, ihtiyaçlarınız oranında ondan faydalanabilirsiniz, ama o malı satma hakkına sahip değilseniz, veya bir şekilde satamıyorsanız

....

Daha sonrasını, Artur daha da büyüdüğünde öğreneceğim. Şimdi böyle birisini sevmemek mümkün mü?

Rüstemi seviyorum.

Bir başka komşum var. Adı Rüstem. Kürt. Benden anca bir kaç yaş büyüktür. Ama hem görünüşü hem de hal-tavırları ile oldukça yaşlı bir dede.. 

Ermenistan doğumlu. Sovyetler birliği dağıldıktan sonra Ermenistan’da müslüman oldukları için huzursuzluk duymuşlar Azerbeycan’a göç etmişler. Ama orada da hem kürt hem de ermenistanlı olduklarından çok ta rahat etmemişler. Sonunda Adıgey’e taşınmışlar.

Rüstemin Adıgey ve Adıgelerle alakalı düşüncelerinin çoğuna her ne kadar ben katılmıyorsamda.... İşin doğrusu galiba onun kadar çerkesya yurtseveri değilim.

Rüstem adıgelerin sayısının beş milyon olması halinde tüm eski sovyet coğrafyasında kürt sorununun kalmayacağına, sovyet coğrafyasında yaşayan tüm kürtlerin sorunlarının çözüleceğine inanıyor. Hele hele adıgeler 20 milyon olsa dünya’da kürt sorunu diye bir şey kalmazdı diyor. Adıgey’in cumhuriyet olması ise onun gözünde olağanüstüne yakın bir siyasi başarı. Bu yüzden olsa gerek şöyle söylediğini de duyabilirsiniz;

- Eğer Kürtlerin başına tarihin herhangi bir döneminde Carıme Aslan gibi bir yönetici gelmiş olsaydı, kürtlerin durumu günümüzdeki durumlarından çok daha farklı olurdu.

Rüstemin söyledikleri ne kadar gerçek, ne kadar doğru tespit, bilemiyorum.

Bildiğim bir şey varsa, benden bir kaç yaş büyük olmasına rağmen yaşamın dedeleştirdiği bu adamı dede gibi sevdiğim.

Çerniçenka’yı bazen seviyor, bazen de sevmiyorum

Hep komşularımızdan bahs etmeyeyim. Birazda siyasetçilere değineyim. Çerniçenke, Maykop belediye başkanı. Rus kökenli olduğunu sanmıyorum. Yanılmıyorsam yahudi asıllı. Ama Adıge olmadığı kesin.

O’nu bazen seviyor, bazen sevmiyorum.

Evdeki çöpü, dışarıya çıktığımda genelde ben atarım. Çerniçenke belediye başkanı olduktan sonra çöpü döktüğümüz belediyeye ait büyük çöp bidonlarının konulduğu evimize daha yakın bir yer yapıldı. İşte o zaman Çerniçenke’yi sevdim.

Yarın, ocağın beşinde Mıyekuape’de Suriye’deki çerkeslerin vatana dönüşleri konusunda Rusya federasyonun gerekli hassasiyeti göstermemesi üzerine protesto niteliğinde bir gösteri yapılacaktı.

Çerniçenke bunun yapılmasını iptal etmiş. Gelişmelerin ne olduğunu, nasıl sonuçlanacağını bilmiyorum. Ama iptal ettiğini duyduğumda Çerniçenkeyi sevmediğimi de fark ettim.

Kısaca Rus veya başka ve daha geniş bir deyişle adıge olmayan diğer uluslardan olan insanlarla xekude yaşayanların ilişkisinin benden daha farklı olduğunu sanmıyorum.

Umarım xeku’de yaşayanların adıge olmayan insanları sevip-sevmemeleri konusundaki sorulara bir nebze cevap vermişimdir.

AÇUMIJ Hilmi