Blogda Ara

2 Ocak 2013

2013 başlarken.../ Az birazlardan gına geldi!


Kuzey batı kafkasyada yaşayan bir millet var. Hepimiz bu milleti biliyoruz.  Bu millet Adıge milleti. Mezdegu’dan Karadeniz sahiline kadar olan alanda yaşarlar. Bu bölgeyi kendi vatanları-ülkeleri sayarlar. Kendilerini Adıge diye tanımlarlar. Başka bir milletten değillerdir. Bir kabile de değillerdir.
Hepsi kendisine Adıge der. Burada yaşayan Adıgeler  kendilerine ait olan bayrak, ülke, dil, gelenek-görenek, geçmiş ve aynı gelecek kurgusunu hisseden insanlardan oluşurlar.
Bu insanlar için Adıge olmak önemlidir. Birbirlerinin eğer bir kusur veya eksikliğini hissettiklerinde, gördüklerinde ‘sen adıge değilmisin’ diye soracak derecede bunu idealleştirmişlerdir.
Kısaca onlar için Adıge ülkesi, bayrağı, dili, geçmişi ve geleceği önemlidir. Tüm bu topraklarda yaşayan en ahlaklısından en ahlaksızına, en namuslusundan en namussuzuna her biri Adıgelerin birliğinden taraftır. Kimisi bunun günümüzde zor olduğunu düşünür, kimisi hemen bu gün olmasını gerçekleşmesini ister. Ama aralarında bir kişi dahi Adıgelerin bir millet olmadığına inanmamazlık etmez.
Buna sosyoloji, antropoloji ışığında falan yaptıkları değerlendirmelerle ulaşmamışlardır. Bu onların yalın gerçeğidir.
Nalçikte yaşayan bir Adıge ile Tuapse’de yaşayan Adıge kendilerini aynı derecede Adıge olarak görürler. Adıgedirler, adıge milletinin birliğini arzularlar.
Bu kavramın bu derece idealleştirilmesi, herhangi bir Adıgenin olumsuz bir şey gördüğünde diğerine ‘sen Adıge değilmisin’ diye sorabilmesi ve bunun gayet normal karşılanması aşırı militerize olmuş bir geçmiş yaşamamıza zorlanmış olmamızda yatar. Bu geçmiş burada yaşayan ulusu bir arada tutan şeylerin başında gelir.
***
Burada yaşayan bu millet kendisinin bölündüğünü parçalandığını düşünür. Onların gözünde kendileri bir millettir. Son yüzelli yıl içerisinde olan tüm siyasi değişimlere rağmen hala birbirlerine ‘sen adıge değilmisin’ diye sormaya  devam ederler.
Kuzey batı kafkasyadaki Adıge milli hareketinin temelinde bu yatar. Bu milletin bölünüp parçalanmış olması temel sorunlarıdır.
Bu sorunun çözümü için herkes farklı bir düzeyde farklı yaklaşımlarla ortaya çıkmakta. Kısaca kendilerini parçalanmış bir ulus-millet olarak görürler. Antropologların, sosyologların milleti tanımlamaları falan dayanak noktaları arasında olan şeylerden değildir. Onların temel dayanağı kendilerini Adıge hissetmeleridir.
Benim şahsi yaklaşımımda bundan öteye geçmez. Babamınki de, dedeminki de, onların babalarınınki de farklı değildi. 
Özlemimle de onlardan farklı olmadığımı düşünüyorum. Adıgelerin birliği, Adıge ülkesinin birliği....
Evet bu ülkede coğrafyada başkalarıda yaşardı, yaşıyor ve yaşayacaklar. Ama onlar Adıge ulusunun birliğine engel değillerdi, değiller ve olmayacaklar. 
Geçmişimizde Adıge olmayıp bu ülkede yaşayanlarda vardı. Ve bu hoş görülüyordu. Bu hoş görünün temelinde yatan insancıllık yanısıra bazı müesseselerde vardı.
Mesela; atalık (p’ur) sistemi gibi. Bir babanın oğullarından birisi başka ulustan birisinin yanında yetiştirilmeye gönderilir o ulusunda dilini-geleneğini öğrenmiş olarak yetiştirilirdi. Dolayısıyla bir babanın bir oğlu asetince bilirken diğer oğlu abazaca, diğeri ise tatarca bilebilirdi. Binlerce yıl süren bu gelenek bu ülkede yaşayan azınlıkların en büyük koruyucu müesseselerinden olagelip bu ulusun diğer uluslar karşısındaki günümüzde de var olan hoşgörüsünün müesseseleşmesine sebep olan etmenlerden birisidir.   
***
Kısaca Kuzey batı kafkasyada ‘Adıge’ adında bir millet yaşıyor. 
Günümüzde siyasi olarak bir bütünlük arzetmiyorlar, toprak bütünlüğüne sahip değiller. Ama hala Adıge olmaya devam ediyor ve birlikteliklerini gelecekte bir arada yaşama arzularını sürdürüyorlar.
Bu konuda kimisi az, kimisi çok çalışıyor, kimisi ise hiç çalışmıyor ama olmasını arzulamaya devam ediyor.
Adıgelere ait tüm organizasyonlar bir şekilde bu gerçek ile yüzleşmiş olarak varlıklarını devam ettiriyorlar.
Ve, oldukça sağlıklı bir toplumlar. Tüm olumlu ve olumsuz şartlara rağmen biz ‘adıge’yiz demeye devam ediyorlar. Onlar Adıgeler ve Adıge ulusunun geleceğine inanıyorlar.
***
Geçtiğimiz aylar içerisinde DAX (Dünya ‘uluslarası’ Adıge Xasesi – Uluslarası Çerkes Derneği’ nin toplantısı vardı. 
Türkiyede de duyuldu.
Türkiye bir garip ülke.
Bu garip ülkeden bu toplantıya katılanlarda bir başka garip insanlar... Uluslarası Adıge Xasesi toplantısına katılışları da bir garip.
Türkiyeye bu toplantıyı aktarma şekilleri de bir başka gariplik.
***
DAX-DÇB çalışıyor, çalışmıyor, çalışamıyor, denetim altında veya denetim altında değil, benim konu edineceğim şey  bunlardan uzak.
DAX-DÇB son toplantısında, üzerinde konuşulan konulardan birisi belkide en çarpıcı olanı ve Türkiyeye hiç yansıtılmayanı bambaşka bir şeydi.
ÇURMIT Muğdin, Adıge Cumhuriyeti parlementosu milletvekili, Adıge Xase- Çerkes parlementosu aktif çalışanı, DAX-DÇB yönetiminde görevler almış ve almaya devam eden Türkiyede de oldukça geniş çevrelerce tanınan birisi.
DAX-DÇB toplantısında bir öneri sunmuş... Tabi, Türkiyeli garip temsilcilerin duymadığı duysada duymak istemediği, işitsede Türkiye’de yankılanmasını istemediği bir öneri... Önemli bir öneri...Kafkasyada bulunan Adıgelere ait cumhuriyetlerin isimlerinin resmen değiştirilmesi için bu cumhuriyetlerdeki siyasi erke müracaat edilmesi önerisi. Adıgey ve Kabardey Balkar cumhuriyetlerinin isimlerinin rusça olarak ‘Çerkes ve Çerkes-Balkar’ cumhuriyeti olarak değiştirilmesi önerisi.
Türkiye temsilcileri bu öneriyi duymamış olmalı. Duymamamışlardır, yoksa duysalar böyle bir istemin varlığını Türkiye’ye aktarmazlar mı?
***
Uzun lafın kısası Çerkes cumhuriyetlerinin isimlerinin resmi olarakta değiştirilmesi önerisi uzun zamandır farklı kerelerde farklı kişilerce dile getirildi. Ve ben bu coğrafyada yaşayanların bu emellerine eninde sonunda ulaşacaklarını, Adıge ulusunun tek bir ulus olduğu gerçeğinin RF siyasi yapılanmasında da resmen yerini bulacağına inanıyorum. 
Bu süreç Cumhuriyetlerimizin özerk bölge yönetimlerinin kurulduğu ilk günlerden başlayarak adım adım ilerlenilen bir süreç.
Ve, ben eninde sonunda bunun üzerinden burada yaşayan Adıgelerin geleceğine inanıyorum. Çünkü çalışıyor ve bunu arzulamaya devam ediyorlar.
***
Bu ulusun Türkiyede de bir uzantısı var.
Onlara da ‘vu adıgaba?’ diye sorulduğunda aynı cevabı veriyorlar. Arı sıadıg.
İşin doğrusu aralarında yozlaşmış, bozulmuş şekilden şekle girmiş, bu ulustan tamamen kopmuş olanları da var. Bazıları ise bu kopuşu tamamlayamamış bir arada bir deredeler...
Türkiyede kendisini çerkes aydını ilan etmiş bir garip zümrede var.
Soruyoruz ‘Vu adıgeba?’ cevap alıyoruz; ‘babam Adıge, Annem Abaza, ben de cin-con milletindenim’ 
Bunları yine bir nebze anlamak mümkün, melezler ve melez olmak bunlar için ya utanılacak bir şey ya da ne bileyim bambaşka bir anlama geliyor. Ve bu yüzden kendileri için hiç var olmayan bir millet yaratıyorlar. Bazen buna Nart milleti bazen de Kafkas milleti zaman zamanda Çerkes milleti vs. diyorlar.  
Çok çeşitliler... Mesela annesi kumuk veya babası hemşinli olana göre çerçeveleri tanımlamaları değişiyor. Yine de bunları bir nebze anlamak mümkün.
Anlaşılması daha az mümkün olanlarıda var... Ben Adıgeyim ama eşim gürcü, yani Adıgler ve Gürcüler birlik içinde olmalı, Kafkas şemsiyesi altında uluslaşmalıyız diyorlar. Eşi Hemşin (müslüman ermeni) olanından, gelini fellah olanına kadar bu çerçeve hep şahsi durumlarına göre değiştiriliyor...  
Böyle böyle devam edip gidiyor. 
Şahsın Adıge olmayan bir anneye, babaya veya eşe sahip olmasını utanılacak bir şey olarak görüyor da olabilirler. Bu yüzden illa bu birinci dereceden aile bağıyla akraba oldukları ulusları Adıge ulusuyla özdeşleştirmeye çalışıyor da olabilirler.
Kısaca bir nev’i rahatsızlık....
Bir Adıge gayet rahat başka bir ulustan birisi ile evlenebilir. Bu evlendiği ulustan olan kişinin adıgeleşmesi de gerekmez, hele hele o ulusun tamamı ile aynı milletin parçası olunduğunu iddia etmek sadece bir rahatsızlık belirtecidir.
Bunun daha da kötüsü var; Adıge ulusundan olmayan bir başkası ile geleceğini birleştirmek isteyenler arasında çıkan enteresan durum. Kaşenin dahil olduğu ulusu illa bizim ulusumuzla özdeşleştirme arzuları...
Bunun daha da kötüsü var; Tarihin çeşitli dönemlerinde, Adıge ulusunun etnogenezisinde yer alan yapılardan dolayı bu yapıların uzantılarının da Adıegelerle özdeş olması gerektiğini söyleyenler bile var. Bu neye benziyor biraz açmak gerekirse; Mesela Türkiyedeki Türk ulusunun etnogenezisinde rum, ermeni, kürtlerinde bir kısmının yer almasından dolayı ermenilerin, kürtlerin, rumların türk olduğunu iddia etmek gibi bir şey...
İşte böylesi bir arada – bir derede, az-biraz şundan az-birazda bundan olanlar ve bunu tüm ulusun böyle olması gerekir şeklinde önümüze sunmaya çalışanlar....
***
Türkiye mi garip, orada garip bir zümremi oluştu, çözmekte de zorlanıyorum. Üzüm üzüme bakar misalide olabilir.
Kendini çerkes aydını statüsünde görmeye çalışan, entellektüel bir yapı oluşturmaya çabalayan ama tam aksi olan, bu milletin her şeyinden uzak olduğunu en son çalışmaları ile ortaya koyan bir değişik, komik, baktıkça insanı hem üzen hem de acı güldüren bir grupta 2012’de yola çıkmış.
Eee sadece az-biraz olunca böyle oluyor olmalı...Kendilerini ‘Düşün, Düşünce’ grubu olarak adlandırdıklarını, böyle olduklarını sanıyorlar...
Vallahi de yazık, Billahi de yazık...
Koca koca insanlar, belki Türkiye’de belli bir sosyal statüye de sahipler. Çoğu eğitimli, üniversite mezunu, iş-güç sahibi hatta kelli felliler denilse de yeri var. Ama Çerkeslik- Adıgelik konusunda koca bir ‘sıfırlarmış’. Halkı yönlendirmek, bilgilendirmek, haberlerden habersiz bırakmak istemedikkleri için bir yayın organında birleşmişler... ‘Guşıps’
Guşıps
Guşıps
Guşıps
Guşıps
Guşıps
Guşıps
Evet ne kadar manidar, ne kadar anlamlı. Kullanmaları gereken şey sadece mideleri mi acaba...
Neden bu isim altında birleşmişler... Guşıps, Guşıps, Guşıps...
Çerkesce bilmesem, çerkes kültüründen uzak olsam, çerkeslerin geleceğini hiç dert edinmiyor olsam ne iyi olurdu. Oldukça iyi bir dizayn-makyaj, ve tesbitler der köşeme rahat rahat çekilirdim..
Düşünmek kelimesi ‘gupşıse’ dir. Gu (kalp) ve pşıse (kurgu- öykülenme, öykü) kelimelerinin birleşmesi ile ortaya çıkıp, kazandığı yeni anlamıyla kaynaşmış bir kelimedir, yürektendir, candandır...
Bir de gu-şıps var... Kalpten yapılmış şıpsı yemeğiii...Guşıps... aynı ketşıps gibi bir şey...Ve, bu, grubun yapısını çok güzel ortaya koyuyor. Düşünmekle şıpsıyı karıştıran çerkes aydınları....
***
2013 böyle olmasın... az-birazlar, az-biraz kenara çekilsinler, artık az-biraz onlardan gına geldi..
***
Bu arada 2012 milletimiz için başka konulardan da zor bir yıldı.
Suriyeli Çerkesler içimizi yaktılar. Hala bu konuda bir çözüm bulabilmiş değiliz.. Sırada Ürdünlü Çerkeslerin olduğunu da hisssettiren şeyler de cereyan etmeye başladı. Ardından ne zaman olur bilinmez ama Türkiyedeki çerkeslerin geleceğini de tahmin etmek zor olmasa gerek. Kürdistanın eninde sonunda bir gün kurulacağını bilmek-tahmin etmek zor olmasa gerek...Süreç işlemeye devam ediyor...
Suriyede Çerkesler, Diaspora olma özelliğini Suriyeli olmakla değiştirmeye çalışırlarken bu sürece yakalandılar. Türkiyedekilerin de konumu pek farklı değil. Çerkes ulusunun diasporası olma yerine Türkiyelilik aşkı birilerince canlandırılmaya çalışılıyor..
***
Durumlar hepimizin malumu.... Lafı uzatmadan 2013’te yurtdışında yaşayan çerkeslerin diaspora olduklarını unutmamaları ve diasporalılığın gereklerini yerine getirmeleri, vatandakilerin  birlik ve birleşme çabalarının daha da ilerlemesi temennileri ile yazımı sonlandırayım..
Üzerinde konuşulacak, çalışılacak ne de çok şey var ...
Not...; 5 ocakta ne yapmamız gerektiğini hepimizin bildiğini düşünerek konuya değinmedim.