Blogda Ara

6 Ocak 2010

Simgecilikten Kurtulabilecek miyiz?


Son yıllarda internet gerek Türkiye gerekse anavatanda kolay ulaşılabilir kullanılabilir niteliklere büründü. Artık dünya’nın neresinde yaşıyorsanız bir kaç dakikada istediğiniz bilgiye internet sayesinde ulaşabiliyorsunuz.
Bilgi akışının bu kadar hızlı ve kolay olduğu bir çağı dünya hiçbir zaman yakalayamamıştı. Daha önceki yüzyıllarda bilginin dünya üzerinde yayılması için yüzyıllar geçmesi gerekiyordu. Tekerlek eski dünyada binlerce yıl kullanıldıktan sonra Amerika kıtasına ulaşabildi. Ne kadar basit bir bilgi değil mi? Ama Amerika kıtası günümüzde çok basit olarak algılanan bu bilgiden binlerce yıl faydalanamadı.


Günümüzde ise hemen hemen her türlü bilgi saniyeler içerisinde dünyayı turlamakta.

Adıgheler (Çerkesler) olarak bizde bu çemberin içerisinde yer alıyoruz.

Ben uzun sayılabilecek bir süreden beri Adıgey’de yaşıyorum. Türkiye’yi ise genellikle internet üzerinden takip edebiliyorum. Evet, daha önceleri ilgilendiğim pek çok konu başka bir ülkede yaşamanın getirdiği şartlar neticesinde artık ilgimi çekmiyor. Acısını sızısını yüreğimde hissedemediğim pek çok şey oluyor. Türkiye’de Kar yağıp yağmadığı hiç dikkatimi çekmiyor ama Adıgey’de kar yağmayınca üzülüyorum. Eyvah buğdaylar soğuktan yanacak, çiftçi parasız kalırsa pazar yerinde işlerim kötüye gidecek diyorum.

Bu ve buna benzeyen onlarca hatta belki yüzlerce (Türkiye’de yaşayan Adıgheler ‘Çerkesler’den) farklı kaygıya sahibim. Petrolün fiyatı dünya piyasalarında artınca Türkiye’deki Çerkes’in aksine ben buradan seviniyorum. İçim içim ‘Yahu bu Türkiye’dekiler için iyi değil’ diyerek üzülmeğe çalışıyorsam da olmuyor. Önce can sonra canan boşuna dememişler.

Tüm dünya Adıgheler ‘Çerkesler’i için ortak olan sorunlar yok mu? Var tabiki ve işte bu konuda da zaman zaman hayretlere düşüyorum. Vatanımızda ortak bir coğrafyada yaşayamıyor olmamız, dünya’nın her yerinde farklı bir aşamada ama ilerlemekte olan asimilasyon vs. vs. pek çok ortak sorun. Hepimizin bildiği sorunlar dizisi, enteresan olan çözümlerini de biliyor olmamız.

Adıgey’de bilim adamı aydın sayılacak konumda olan insanlarla karşılaşıyor sohbetlerine zaman zaman iştirak ediyor bazen de basından takip edebiliyorum. Benim dikkatimi çeken hususlardan birisi burada yaşayan bu insanlarla Türkiye’de yaşayan insanların üretimlerindeki, bakış açılarındaki benzerlikler. Bunu ürettikleri ürünlerin çapı anlamında kullanmıyorum. Mantıklarının işlemesi, başka toplumlarda olmayan ‘varsa da benim dikkatimi çekmemiş’ olan tavırları. Örneğin geçtiğimiz yıllarda dil konusunda etkinliği ve yetkinliği bilinen iki bilim adamı sözlükler yayınladı. Sözlükler oldukça geniş kapsamlılar fakat diğer bilim adamları yazar-çizerler her ikisini de eleştiriyorlar ‘yeriyorlar demekte mümkün ya’.

Top kelimesinin Adıghecesi farklı iki lehçe’de Iэгуау (eguawu) ve пIырагу (p’ıragu) olarak söyleniyor. Bu kelimelerin herhangi birisini kullandığınızda sokakta gördüğünüz her Adıghe dediğinizin ne olduğunu anlayabiliyor. Ama hangisi edebiyat-yazın dilinde kullanılmalı hususunda anlaşmazlık çıkıyor. Başka ulusların bu tip problemleri olduğunu, daha doğrusu böylesi şeyleri sorun haline getirebileceklerine ihtimal vermiyorum.

Aynı tarzı Türkiye’de yaşayan Adıghelerde de görüyorum. Her yıl onlarca kişi anavatanlarını ziyaret amacıyla buraya geliyor bazılarıyla da karşılaşıyoruz. Folklor ekiplerinin gösterilerini izliyorlar çeşitli sorular soruyor, eleştiriler yapıyorlar. ‘-Oyun oynarken ellerini yumruk yapmalıydı. Adıgeler ellerini yumruk yapardı; diyor birisi. Bir diğeri ise neden ellerini işaret yaparcasına yumruk yapıp sallıyor? Ayıp değil mi?’ çoğuna ne cevap vereceğimi bilmiyorum. Aslında bunlar hiçte önemli değil. Dans bu, bir ibadet değil ki. Hani avucunu açarsa abdesti bozulur dansı kaza etmesi gerekir gibi bir şey olsa anlayacağım.

İnternet üzerinden yayınlanan sitelere bakıyorum yine aynı tavır. Ben buna kendimce bir isim verdim. ‘Adıghe simgeciliği’ diyorum. Aslında ufak ayrıntılar, hatta bilinmesinin veya bilinmemesinin hiç bir şeye faydası olamayan abartılı bir simgelere dönüştürülmüş kavramlar.

Dünyaya olağanüstü kolaylıklar sağlayan interneti simgecilin yayılması için kullanmamızda enteresan. Her iki üç ayda bir artık dünyanın hiçbir yerinde yaşam imkânı bulamayan work’luğu dile getiren yazılarımız, Adıghe kelimesinin anlamı üzerine olan yorumlarımız, kölecilik devrine atıfta bulunan hatta zaman zaman bu dönemdeki yapının kaybedilmesine üzünüldüğü izlenimini bile edinmemize sebep olacak ifadeler yazılar...

Adıghe isminin kökeni ve anlamı üzerine bıkmadan yinelenen tekrarlanan münakaşalar. Bunların kime ne faydası olabilir bilemiyorum. Adıghe’yim diyen herkes Adıghe’dir, yanılıyor muyum, sanmıyorum. Kelimenin anlamı ‘bu millet’in kendisi değil mi?

Türkiye’deki eğitim kurumlarından hangisinde ‘Türk’ kelimesinin anlamının okutulduğunu gördünüz. Bu kelimenin etimolojik açılımını, yüzyıllarla ifade edilebilecek süreden beri yazım geleneği olan ‘Türk’ toplumunun oluşturduğu eserlerde araştıracak olursanız en fazla on sayfalık bir bilgiye ulaşabileceğinizi sanmıyorum. Oysaki ‘Adıghe’ kelimesini etimolojik olarak ele almış yazıları bir araya getirdiğinizde çok sayfalı ve hatta ciltli eser ortaya koyabilirsiniz. Bizimle ilgili konularda yayın yapan herhangi bir Adıghe köyünün sitesinde bile bu konularda yazılmış yazılar bir araya getirilse bir kaç ciltlik kitaplar basılabilir. Bu yazılanların çoğununda bir bilimsel temeli olduğunu söylemekte kolay olmasa gerek.

Verdiğim örnekleri çoğaltmak mümkün. Fakat anlatmak istediğim şeyi izah edebildiğimi düşündüğümden uzatmak istemiyorum.

Bu konunun bence teselli edici tek bir noktası var: O da; hem Kafkasya’da yaşayan hemde diasporada yaşayanların birbirlerinden aşağı kalmamacasına aynı tavrı sürdürüyor olmaları. Yani asimile olmadığımızın belirtilerinden birisi. Aynı zamanda da bence kurtulmamız gereken bir yönümüz; simgecilik, şekilcilik.

Açumıj Hillmi

Cherkessia.net
cherkessia.net