Blogda Ara

10 Ocak 2010

Yavaş Yavaş Karnım Ağrıyacak (Galiba)...

Kelli felli, yaşını başını almış bir akrabamın çocukluğundan bahsederek söze başlayacağım. Bu akrabamız benden yaşça büyük olduğu için çocukluğuna dair annemlerin anlattığından benim aklımda kalan kadarını anlatacağım. Yazdıklarımı okursa kusuruma bakmayacağını düşünüyorum.


Bu akrabamız evin en küçük çocuğudur. Okula gitmesi gereken saatten çok daha erken saatlerde tüm aile ile birlikte uyanmaktadır. Malum, o tarihlerde köy yerinde herkes erken kalkmaktadır. Sabahleyin güle oynaya kalkıp herkesle kahvaltı yapan, bahçede oynayan bu akrabam okula gitme saati yaklaştıkça tedirgin olmağa başlar. 



Hemen hemen her gün aynı şekilde karnını tutarak bir halasının yanına bir annesinin yanına gider; ‘- Babama söylesenize; benim galiba yavaş yavaş karnım ağrıyacak’ dermiş. Bu bahane hiç tutmasa da her sabah tekrarlamaktan vazgeçmezmiş.

Ailemizde zaman zaman anlatılan bu anı, herkesin gülümsemesine, akrabamızdan yaşça daha küçük olan bizlerin ise o ağırbaşlı ciddi büyüğümüzün o zamanki haline hayret etmemize yol açardı. 


Benim bunları size anlatmamdaki amacım ise sizleri gülümsetmek değil, Kaffed. 
Kaffed’in ‘açılım’  hakkında kaleme aldığı bildirge. Birkaç dilde yazılan bildirge. Yazılı metni bir kaç defa farklı dillerden okudum. Adıgece (her iki Adıge yazın dilinde) ve Abazaca olarak ta yayınlamalarını tebrik ediyorum. Sitelerinde bu dillerde yayın yapacakları umuduna kapıldığımı da belirtmek istiyorum. 


Bildirgenin içeriği ise; işte yukarıda anlattığım olay, bu bildirgeyi okuduktan sonra aklıma geldi. İçerik yok... Türkiye devletinden, hükümetinden talep edilen şey… Muallâkta... Yeni yıl dileği gibi... Veya bayram-kandil mesajı gibi.


Aslında bazı taleplerde sıralanmamış değil. Kafkasya’da olan olaylar ve politika ile ilgili talepler. Tabii canım Türkiye’de yaşayan Adıgelerle alakalı bir problem, sorun yok galiba...


Kafder’den önce Türkiye’de esen değişim rüzgarını koklayan bir gurup insanımız  bir başka bildirge ile yola çıkmışlardı.  Evet, birey olarak arkalarında bir kitle örgütü olmayan bu insanlarımızın daha temkinli tavır almış olmalarını anlamak (bir nebze olsa da) mümkün. Nasreddin hoca misali Timur’un önüne çıkıldığında arkada kimsenin kalmama ihtimalini düşünmüş olmalılar. Şahsen kendilerini iyi derecede tanımama rağmen daha önceki yaptıkları, yazdıkları şeylerden, yapıtlarından bildiğim kadarı ile gerektiğinde sokaklara dökülebilecek insanlar. Eğer arkalarında bir kitlenin olmayacağını düşünüyorlarsa temkinli davranmalarını hoş karşılamak gerekiyor.


Kafder’e gelince durum değişiyor. Türkiye’de azımsanmayacak kadar çok (Kafkas) derneğinin oluşturduğu yapı olması, üzerine sorumluluk yüklüyor. Ya da ben öyle düşünüyorum. Tabi ki Kafder’inde kitlenin arkasında olmaması, gerektiğinde olmayacağı gibi bir kaygısı varsa durum değişir. Böylesi bir ihtimal üzerinden hareket ediliyorsa yine eleştirilmeği hak ediyor demektir. Çünkü o zaman bu dernekler bu toplumları (Türkiye’de yaşayan Kafkasyalıları) temsil etmiyor demektir. 


Kafder’in karnının ağrıması hakkı yoktur. Bu karın ağrısı için bulunacak her bahane yeterince çalışılmadığının göstergesidir. Gönüllü çalışan insanların birlikteliği ile ancak bu kadar oluyor, bu kadar olur gibi şeylerde aklımıza gelebilir. Bu da doğru değil. Tüm (doğal) sosyal kurumlar en ufağı aileden en büyüğü olan devlete kadar gönüllü birliktelik esasına göre kurulur.  Yok, eğer halkımız bu gönüllülükte yeterince samimi değilse yine bunun suçlusu aydınlarımız ve onların organize ettiği oluşumlar değil midir?


Kafkasya’daki gelişmeler konusu da çok farklı değil. Dünyanın neresinde yaşarsak yaşayalım (Buna Kafkasya’da dahil) her birimiz için okul devam ediyor. Karnımız ağrısa da ağrımasa da okula gitmekten kurtulamayacağız.


Kaberdey-Balkar Cumhuriyeti’nde bir bakanlığın yurtdışından soydaşların ‘şimdilik’  gelmesini istemiyor olduğunu bildirmesi, İsrail’de bilmem ne Ürdün’de bambaşka bir olayın veya Krasnodar Kazaklarının propaganda filmi çekmek istemeleri hiç bir şeyi değiştirmiyor. 


Gerçekten karnımız ağrısa bile okul devam ediyor... Kaçma şansımız yok...           

Açumıj Hilmi Özen


Cherkessia.net