Blogda Ara

9 Şubat 2013

‘Ye kürküm ye’cilerin masalı!


Sosyal ağlarda yazmamaya kendi kendime karar verdim.

Buralarda yazdığım, dile getirdiğim şeyler bir kaç saat sonra ortadan kalkıyor yok oluyor.

Adeta dipsiz bir kuyu. Daha sonra bir başkası ile yazışmak gerektiğinde aynı şeyi, aynı cümlelerle bir daha bir daha yinelemek zorunda kalıyorum.


İşte bu yüzden Facebook, Twitter, Adnaklasniki, Vkantakt gibi sitelerde yazmam gereken şeyleri buradan kaleme almaya karar verdim.

***

Adını vermeyen bir okuyucum 92’li yıllara göndermede bulunmuş.  Deyinip deyinmeme konusunda bir zaman düşündüm.

90’lı yıllarda vatana dönmüş olan insanlar arasında sayıları azımsanmayacak bir grubun böyle düşündüğünü ve hissettiğini biliyorum.

Bu düşünce ve hislerini kendilerine saklasalar hiç önemi olmayacak fakat ilgili veya ilgisiz her ortamda dile getirmeleri bazı rahatsızlıklara sebep oluyor.

90’lı yıllarda vatanımızda yaşayan çerkeslerin diasporadan gelenlere olağanüstü ilgi gösterdikleri, ziyafetler-eğlenceler düzenledikleri, evraklarını büyük bir hızla kendi işleriymişcesine takip ettikleri bu günse bunun artık böyle olmadığı yalanı.

***

90’lı yıllarda ben de bu ülkede yaşadım.

Benimde evrak işlerim vardı. Benim konumumda olan, benzer şartlara sahip onlarca, yüzlerce arkadaş da vardı.

Hiç adımıza ziyafet düzenlenmedi, koyunlar kesilmedi, evraklarımız da takip edilip bizden habersiz halledilmedi. Üç gün üç gece süren eğlentilere davet edilmedik, ağır konuklar olmadık.

Örneğin, yeri geldi de söylüyorum, 90’lı yıllarda kendimi kaydettirecek ev bulamadım.

Daha önceleri de belirtmiş olmalıyım. Rusya’da var olan, kökü taa toprağa bağlı kölelik döneminden kalan hala günümüzde bile yoğun bir şekilde etkisi süren bir uygulama var.

Bir yere, bir eve kayıtlı olmanız gerekiyor. Eğer her hangi bir yere kayıtlı değilseniz elinizdeki nüfus cüzdanı, pasaport birden ikinci sınıf evrak konumuna düşüyor.

Bir yere kayıtlı değilseniz, polis yaptığı evrak kontrollerini neticesinde siz göz altına alabiliyor.

Kısaca 90’lı yıllarda ben kayıtlanabilecğim bir yer bulamadığım için defalarca Kuzey kafkasyanın çeşitli kentlerinde gözaltına alınmış birisiyim. Nezarethanelerde kalmış birisiyim.

Ne ise lafı uzatmayayım. Kısaca yalan söylüyorlar.

***

O yıllar içerisinde, pek çok arkadaşım oldu, hala da bu arkadaşlıklarımı sürdürüyorum. Çokta samimiler. Çokta candanlar.

O, bahsettikleri şey bambaşka bir şey.

Nasreddin Hocanın ‘Ye kürküm ye’ fıkrasını bilmeyenimiz yoktur herhalde. İşte onların bahsettiği şeyde buydu. ‘Ye kürküm ye’idi.

Eğer kürkünüz yoksa inanın ki günümüz 90’lı yıllardan çok daha iyi. Gelirsiniz, çok zorda kalırsanız çobanlıkta, hamallıkta yaparsınız ve aç kalmazsınız. Para kazanabilir geçinebilirsiniz.

90’lı yıllar öyle değildi. Eğer her hangi bir sermayeye sahip değildiyseniz, çalışsanız da, gecenizi gündüzünüze katsanızda, hamallıkta yapsanız alacağınız para oldukça düşüktü.

***

O tarihlerde en iyi devlet memurunun maaşı bilemediniz 10 yada olsa olsa en fazla 30-40 dolardı.

O tarihlerde 1000 – 2000 dolara ev satın almanızda mümkündü. 

İşte hiç durmadan 90’lı yıllardaki ziyafetlerden, ağırlanmalardan bahsedenler de bu ekonomik ortamın getirdiği şeyden dem vuruyorlar.

Yazık olan şey ise hala bazılarının ayaklarının yere basmamış olması, günümüzde de uyanmamış olmaları. En kötüsü de bu uyur halleri ile yaptıkları çıkarsamaları durmadan sunuyor olmaları.

Size verilen ziyafetler kürkünüzeydi. Hala üzerinizde kürkünüzden bir parça kaldıysa bu günde size ziyafetler verilebilir.

Türkiyeden bir haftalığına, on günlüğüne gelen, cebinde bu süre içinde harcamak üzere bin-ikibin dolar olan birisi o tarihlerde nasıl gözüküyordu biliyormusunuz.

Size kısa bir hesabını çıkartayım. 20 dolar maaşı olan devlet memurunun gözünden hesaplayalım 2000 / 20 =   100. Size yardımcı olmasını paranızı bozdurmasını istediğiniz adama tam yüz aylık maaşı kadar paradan bahsediyordunuz.
 
Adamın 8-9 yılda elde edeceği maaşların toplamı kadar parayı bir iki hafta içinde harcayacağınızı belli ediyordunuz. 

Hayatı boyunca bir daireye sahip olmamış, devletin konut sırasında yıllardır bir tuvaleti olan oda için sırada bekleyen o memur sizin üzerinizde çok kalın samur bir kürk görüyordu.

Kolay mı, onlarca yıl çalışıp, sırada bekleyip kendisine verilecek dairenin, konutun ederi kadar parayı bir-iki hafta içinde yiyeceğinizi söylüyordunuz.

Üzerinizdeki kürkün kalınlığından haberiniz bile yoktu hatta üzerinizde kürk varmış gibi göründüğünüzü de bilmiyordunuz.

Ardından olan şeyler ise ‘YE KÜRKÜM YE’ idi.

***

Bunun böyle olduğunu çok iyi biliyorum.

Çünkü o tarihlerde benim üzerimde böylesi bir kürk yoktu ve toplumun halkın gerçekten içinde bulunduğu durumun halin bende içindeydim. Arkadaşlarımı onlar oluşturuyorlardı.

İnanın bu bağlamda zerre kadar bir değişim olmadı.

İnanın eğer yine bir hafta- on gün içerisinde insanların 100 aylık, 8-9 yıllık gelirleri kadar para harcayacağınız bilinsin hissedilsin yine aynı ziyafetleri, yine aynı ağırlamayı yapacak insanlar çıkacaktır.

Fakat, kürkünüz inceldi herhalde. Mesela her ay türkiyeden gelen emekli maaşınız yine dolar bazında aynı miktarda olmaya devam ediyor olmalı.

Ama ne yapalım, artık burada sizin bir ayda elde ettiğiniz geliri 5-10 yılda elde edenler kalmadılar. Hatta pek çoğu artık sizden daha fazla gelire sahipler. Üzerinizde kürk olmadığı çoktan açığa çıktı.

***

Şu sıralar kendi işleri için Kamboçya’da bulunan bir akrabam var.

Onunla zaman zaman yazışıyoruz. Günümüzde Kamboçya ekonomisi, 90’lı yıllarda Rusyadaki vatandaşın gelir durumuna yakın bir gelir vatandaşlarına sunabiliyormuş.

İsterseniz, 90’lı yıllardaki ziyafetleri yeniden yaşamayı arzularsanız, bunlar sizin için hala önemli şeylerse, Kamboçyayı tavsiye ederim.

Orada üzerinize otomatikman yeniden o kürk geçer. Haydi, gelsin ziyafetler ‘YE KÜRKÜM YE

***

Bu bağlamda günümüzün daha iyi olduğunu söylemek gereği duyuyorum.

O tarihlerde sermayesiz insanlarımızın burada tutunabilmeleri çok ama çok zordu. Zaten bu yüzden dönebilenlerin içinde yerleşenlerin sayısı daha az olabilmişti.

Günümüzde ise artık yeni gelenin çalıştığında kazanacağı para ile geçimi daha mümkün.

Sermayesi olan içinse, zaten Türkiye’de ne iş yapacaksa aynısını yaklaşık aynı sermayeye burada da yapması mümkün.

Dolayısıyla size 90’lı yıllar masalı anlatanlara pek yüz vermeyin. Günümüzün şartlarının bu anlamda o zamanlara kıyasla daha normal olduğunu söylemekten ben hiç çekinmiyorum.