Blogda Ara

14 Mart 2013

ANADİLİM, BENİ AFFET


Üniversitelerin bulunduğu kentlerde farklı bilim dallarında çalışan bilimadamlarının da yaşıyor olması kimseye ilginç gelmiyor. Fakat ufak bir köyde öğretmenlik yapan birisinin bilimsel kariyere sahip olduğunu öğrenince hayrete düşüyor aklımıza çeşitli düşünceler geliyor. Bazıları ‘neden ihtiyaç duydu ki, bundan dolayı maaşında bir artış olmuyorki’ diyor diğerleri ‘ ufacık bir köyde fransızca öğretmenliği yaparken filoloji bilimdalında tez yazması ilginç değil mi? Vallahi çalışkan’ diyorlar.
Bir kaç yıl öncesinden Tlıbzıvu Marziyet hakkında bunları duymuştum. Tevçoj rayonu Cecehable köyü ortaöğretim okulunda fransızca öğretmeni.
Allah’ın yetenek bahşettiği insanlara sadece bir konuda değil çeşitli konularda bu yeteneği verdiği de söylenir. Marziyet’in iyi bir öğretmen olması, dilleri kolayca öğrenmesi yanısıra gazeteci yönüde var. Yazdıkları ‘Tevçej Haberleri’, ‘Şafak’, ‘Sovyetske Adıgey’ ‘Birlik’ gibi gazetelerde de yayınlanıyor. Öğretmenin kaleminden çıkan onlarca makaleyi insanlar ilgiyle okuyorlar. Makaleleri eğitim-öğretim, kültür ve tıbbi konulara ilişkinler. Aynı zamanda senaryo yazma konusunda da yetenekleri var. Rayonda gerçekleştirilen etkinlikler için yazdığı senaryolar çokca sahneleniyor. Ayrıca resimde yapıyor.
Rayon ve Cumhuriyette düzenlenen çeşitli yarışmalara da katılıyor. Marziyet 1977 yılında Mamhığ orta öğrenim okulunu altın madalya ile bitirdi. 1993 yılında Adıge Devlet üniversitesi yabancı diller fakültesini birincilikle bitirdi. Mezuniyeti ardından Kunçıkohable okuluna Almanca öğretmeni olarak tayin edilir. Günümüzde ise, yirmi yıldır Cecehable okulunda görev yapıyor. 1999 yılında Kuban Devlet üniversitesinde iyi derece ile tezini verdi. 15 yıldırda bu sıfatı taşıyor. Fakat buna rağmen o her zaman yeni bir şeylerin arayışı içerisinde, ders saatlerinin daha verimli olması öğrencilere daha ilginç gelmesi için çabalıyor.
Kandidatlık tezini yazarken bilimsel danışmanı Bleğoj Zulkarin idi.
Marziyet; ‘Kandidat tezinden önce medotika üzerine yazdığım bir kitabın değerlendirmesini yapması için Bleğoj Zulkarin ile görüşmüştüm. Bu kitabı değerlendirdiğinde bunun bilimsel çalışma niteliğinin yüksek olduğunu ve tez yazmam konusunda beni teşvik etmişti, bunun üzerine tezimi hazırlamaya başladım. O tarihlerde günümüzdeki gibi cep telefonları yoktu, araçta istediğim zaman bulamıyordum. Çocuklarımda ufaktılar, aile sahibiydim. Mıyekuapeye giden birisini bulunca onunla gidiyordum. Zulkarin’de bir işi varsa bile, durumumu bildiği için, işini bırakır, yazdıklarımı okur karşılıklı değerlendirirdik. Bu yüzden ondan çok razıyım’ diyor.
Marziyet’in tezi rusca, çerkesce ve fransızca arasında kıyaslamalar üzerine. Bunlar arasındaki benzerlikleri ele alarak ders programını da şekillendiriyor. Fakat çerkescenin günümüzdeki durumu ve ona verilen değer hakkında çeşitli kaygılara sahip.
- 6. sınıflarda fransızca dersi esnasında verilen tekst üzerine öğrenciler çalışıyordu. Böylesi durumlarda yaptığımız gibi rusca ile çerkesceyi de kullanıyoruz. Bir müddet sonra aralarından bir kızcağız kalkıp fransızca teksti çerkesce yaptığı çevirisi ile okumaya hazır olduğunu söyledi. Bundan memnun oldum. Öğrenci çeviriyi okuduktan sonra öğretmenler arasından biri kalkıp ‘çeviriyi çerkesce yaptığı için vermeniz gerekli nottan bir puan düşürmeniz gerektiğini düşünüyorum’ dedi. Bir an ne diyeceğimi, yapacağımı şaşırdım, ‘işte dilimize kültürümüze değer vermemeye böyle başlıyoruz’diye aklıma geldi. Kızcağızı övdüm, alışılagelenden daha iyi çözümlemesi ve sanatsal yaklaşımı sebebi ile alması gereken nota bir not daha ilave etmenin daha uygun olacağını söyledim... Ben küçükken okulun ilk yıllarında bir rus kasabasında yaşıyorduk. Fakat annem-babam hiç bir zaman bizle rusca konuşmadılar. Köyümüze geri döndüğümüzde de rus sınıfına yerleştirildim. Sınıftakilerin yüzde 95’i çerkesti, rus olanlar ise sınıfın ancak yüzde beşi kadardı. Fakat o dönemlerde (1970 li yıllar) rayon merkezlerindeki ve merkezlere yakın köylerdeki okulların durumu bu şekildeydi. Anne-babaların çoğu çocuklarının rus sınıflarında okumasını istiyorlardı. Bu sınıflarda daha iyi eğitim alacaklarını çerkesce eğitimine ihtiyaç duymayacaklarını düşünüyorlardı.  Çerkes sınıflarında okuyanlara hor gözle bakıyorlardı, bu sınıflarda iyi okuyan öğrencileri daha sonra rus sınıflarına aktarıyorlardı.
Ben ufakken bunun ne anlama geldiğini çok kavramıyor olmama rağmen Çerkesce öğretim görmek istiyor fakat bunun nasıl olacağını bilmiyordum. Yanımızdaki sınıfın çerkesce derslerine giriyor kendi sınıfımda o an işlenen derse girmiyordum. O zaman çerkesce kitaplarda satın almıştım. Fakat çerkesce alfabenin nasıl olduğunu söylememe gerek var mı!  Kendi kendine öğrenmen çok zordu. Daha kolay öğrenebilmem için babam kitabın kapağına harfleri yazmıştı. Her harfin karşısına o harfin kullanıldığı bir kelime yazarak bana çerkesce okumasını öğretmişti.
Rusca öğretmenimizin söylediklerini ise hiç unutmuyorum; öğretmenimiz ‘ bir insan kendi anadilini iyi derecede bilmiyorsa kendisini eğitimli ve kültürlü sayamaz’  diyordu. Kendisinin de okulda çerkesce ders verilmiyor olmasını sonradan öğrendiğini söylüyordu.  Fakat her ne kadar sonradan öğrensen de çocukluğunda edinmediğin şeyleri sonradan edinmen zor oluyor....
Her ulusun kendi dilene kıymet vermesi gerekiyor. Her bir dil ayrı bir dünya ayrı bir bütünlük, her dilin diğer dilden ayrıldığı ilginç noktaları var. Örneğin fransızcayı aşkın dili olarak sayıyorlar. Fransızcada bulunan ritm çerkescedeki ritm ile uyuşuyor. Çerkesce de çok sesli yapısı ile diğer dillerden daha güzel. Araştırmacı B. Balkarov’un tesbitlerine göre çerkescede sessiz harfler diğer dillere kıyasla sesli harflerden daha az kullanılıyor. Örneğin bin kelimelik bir tekste e ve ı sesleri bine yakın kullanılıyor.
Çerkesce bilen çocuklar diğerlerine kıyasla fransızcayı daha çabuk öğreniyorlar. Ses örtüşmelerinin yanısıra kelimenin oluşumu (en çok sayılarda dikkat çeken) niteliklerinin benzeştiğini sıkça görüyoruz. Örneğin тIокIиплIырэ тIурэ – seksen iki,  тIокIиплIырэ пшIыкIублырэ doksan yedi gibi sayıların fransızcalarını çerkesce düşünen öğrenciler daha çabuk kavrıyorlar.
Anadilimiz, sana değer vermeden geçen uzun yıllar ve bu gün de seni yeterince öğrenmek için arzuya sahip olmadığımızdan dolayı  bizi affet....
SİHU Goşnağu
Çeviri; AÇUMIJ Hilmi
Adıghe Makh 14-03-2013