İnsanın dil sahibi olmasının yaşayan tüm
canlılardan onu ayıran en önemli belirteçlerden olduğunu bilim gösteriyor.
Dünya üzerinde yaklaşık beş bin dilin konuşulduğu öngörülüyor. Bunlar dil
aileleri halinde sınıflandırılıyorlar. Uzmanların değerlendirmesine göre dil
ailelerinin sayısı 12’ye ulaşıyor. Bu dil ailelerindeki dillerin tamamı bir
dilden türemişlerdir. Dilin en belirgin özelliklerinden birisi ise durmadan
değişim geçirmesidir. Bu ise ulusun yaşamında gösterdiği değişim-gelişimle
diğer uluslarla olan ilişkileri ile, nüfusunun artış oranı ile, ulusun yaşam
alanının gösterdiği gelişimle ve benzeri diğer şeylerle büyük oranda
bağlantılıdır. Bunların sayesinde dialektlere sahip olunuyor ardından bunlarda
gelişim göstererek yeni diller oluşuyor. Aynı dilden doğan diller
birbirlerinden ne kadar uzaklaşsalar dahi, dilin kökeni kalıyor işte bu
belirteçlerle dilin hangi aileye dahil olduğu belirleniyor.
Adıge dili İber-Kafkas dil ailesinin
Abaza-Adıge dil grubuna dahildir. Teorinin ortaya koyduğuna gör bunlar bir
dilden türediler. Bunu kanıtlarcasına bu dillerde ortak olan önemli belirteçler
ise şunlardır; лъыIэсын (geçişli), егъэшIэн
(ettirgen-kauzatif), фэшIэн (mütekabiliyet), дэшIэн (bağlaşık), зэдэшIэн
(birliktedenlik), шъхьэфэхьыжь (dönüşlü) nitelikleri ve benzerleridir. Kelime
köklerinin bir heceli (цэ-diş, жэ-ağız, нэ-göz, псе-can) olmasıda bu dil
ailesinin ortak belirteçlerinden sayılıyor. Ön asyada yaklaşık beş bin yıl
öncesinde yaşamış olan Hat, Hurrrit, Elam. Urartu vd. dillerde böylesi yapıya
sahiplerdi. Kelime kökündeki sesbileşiminin (sturktura) binlerce yılda
değişmediğini bilim dile getiriyor. Mevzubahis ettiğimiz dillerin
polisintetizmi – kelimenin sayılı morfemden oluşması, her morfeminde başka dil
ailelerinin kelimeleri ile örtüşmesi de belirteçlerinden biridir. Örneğin,
«къыпфэзгъэкIуагъ – ben sana ‘onu’ gönderdim» kelimesi rusça olarak birkaç
kelime ile ifade edilir. Dil ulusla birlikte doğuyor ve ulusla birlikte yok
oluyor. Bizi çevreleyen dünya, insanlar arasındaki ilişki, olan bitenler –
insana dair olan her şey dilin oluşumunda yer alıyor.Ulusun düşün şekli,
dünyaya bakış açısı her dil çeşidinde farklı oluşuyor. Bu yüzden insanın
düşünsel yapısı ile ulusal dili birbiri ile büyük bir ilinti içerisindedir.
Pestalocci, Komenske, Amonaşvili, Uslar ve benzeri ünlü eğitimci-bilimadamları
bu yüzden her insanın kendi anadili ile
eğitim alması yönünde mücadele ettiler. Bilim edinimi, çevremizi oluşturan
dünyanın gizemlerinin kavranması yönünde insanın edinim elde etmesi için çocukluğundan
itibaren anadili ile bilime çekilmelidir.
Beynimiz, insan insan olduğundan beri
bilim ve çevremizi oluşturan dünya ile uyum içerisinde oluşunun üzerine
çalışıyor. Ulusların düşünceleri birbirleri ile örtüşüyorsada diller bu dünyayı
farklı farklı birbirinden ayrı kılıyor. Bu yüzden insan bir kaç dil bildiğinde
düşünceleri daha derinleşiyor, bilgi edinimi konusunda da daha etkin oluyor.
Bilimin kanıtladığı şeylerden de birisi, iki veya daha çok dil konuşan
anne-babaların çocuklarının daha kavrayış sahibi olduğu ve başka dillleri daha
kolay öğrendikleridir. Her şeyden önce anadilden yola çıkarak çocuğu bilgiye
yöneltmenin büyük önmi vardır; neden diye sorulacak olursa; çocuk anadili olmayan bir dille eğitime başlatıldığında
(едзэкIыгъэ) mücerret düşün yetisini elde edene kadar çok zaman geçiyor,
çocuğun muhakeme yetisi telafisi zor derecede geri kalıyor.
Bunu doğrular bir örnek; Adıge
Cumhuriyetinin tesisi esnasında ilk yıllarda Adıge dilinin rusca ile birlikte
devlet dili olarak kabul edilmesine ilişkin parlementoda münakaşalar oldu. Pek
çokları, aralarında adıgelerde olmak üzere böyle bir kanuna gerek olmadığı
adıge diline kaldıramayacağı bir yük yükleneceğini varsayıyorlardı.
Cumhurbaşkanı bu kanunu kabul etmemizin
gerektiğini kanıtlar argümanlar bulmamız talimatını vermişti. Burada tesbit
ettiğimiz argümanlardan bir tanesine değineyeim; 1960 yılında Sovyetler
birliğinde tüm okulların Rusca eğitime başlatılması, ufak ulusların dillerinde
ilkokul eğitiminin kaldırılması kararı alınmıştı. Bu tarihe kadar Adıge otonom
bölgesinde ilk dört yıllık eğitim tüm derslerin çerkesce verilmesi şeklinde
yürütülüyordu. Bu sistemin bertaraf edilmesinin getirdiği zararlar:
araştırmaların gösterdiğine göre pozitif bilimlerde (matematik, fizik, kimya,
bioloji) kandidat, doktor olanlar 1960 yılından önce eğitim alanlar arasında
çıktı. 1960 yılından sonra 30 yıl
boyunca süren eğitim döneminin yetiştirdiği insanlar arasında bir adıge bile bu bilim dallarında kandidat
veya doktor olarak yetişmedi, hatta daha sonra üniversite eğitimi alanlarının
dahi sayısı azaldı. Bu yüzden çocukluğunda anadili ile bilgi edinimine insan
başlamamış olursa sadece kendisi için değil ülkesi içinde edinebileceği
kazanımlardan daha azını elde ediyor.
Bir başka örnek daha; İnsan eğer Amnezi (bilgilerin yitirimi)
hastalığına yakalanırsa kaç dili ne kadar iyi biliyorsa bile konuşma yetisini
yitirmediği dil olarak anadili geride kalıyor. Dil beynin bir parçası halinde,
yüzyıllar boyunca insanoğlunun muhakeme yetisini edindiği organı oldu. Eğer anadil
eğitim ve öğretimde kullanılırsa her bir bireyin doğuştan gelen olanaklarını
yeterince kullanması sağlanmış olur.
BIRSIR Batırbıy
Çeviri; AÇUMIJ Hilmi
Adıghe Makh 14-03-2013