Blogda Ara

18 Kasım 2013

Problem beyinlere ipotek konulmuş olmasında...

Dün sosyal ağlarda bir grubun etkinliğine iştirak ettim. 

İşimiz oldukça zor.

Koca koca adamlar. Koca koca olduklarını mı nereden biliyorum?. Çerkesce üzerine konuşuyorlarda oradan biliyorum. Türkiyede Çerkesce bilen kaç genç kalmıştır ki?

Evet, Çerkesce kelimeler kullanıyorlar.



Çoğuda cahil, bilgisiz.

Bilgisizler diyorum, ama bu konuda bilgisizler, onu da belirtmekte fayda var.

Çerkesce okuma yazma bildiklerini sanmıyorum. Çerkesce bir roman, hikaye kitabı okuduklarını sanmıyorum. Dilbilgisi anlamında ise sıfırlar.

Hatta Çerkescenin dilbilgisinin, temelleri güçlü bir şekilde atılmış oldukçada gelişmiş bir bilim olduğundan haberleri dahi yok.

Çerkesce ilkokul 5. sınıf seviyesinde bir dilbilgisi kitabı alıp okuduklarını falan sanmıyorum.

Belki aralarında Türkçe öğretmenleri, hukukçular, mühendisler teknisyenler allame-i cihanlar var.

Ama Çerkesce ile alakalı bilgiler, bilimler alanında süzme cahiller...

***

Aralarında anadili Çerkesce olan, Çerkesceyi konuşanlar da vardır. Amenna, ama bu onların cahil olmadıkları anlamına gelmiyorki.

Herhangi bir Türk köyünün ineklerini otlatan çobanıda türkçe bilir. Hatta Türkçeden başka bir dil de bilmez. Ama bu onu Türkçe uzmanı yapmazki.

İşte onların cahilliği de öyle bir şey.

***

Bu konudaki bilgisizlikleri elbetteki affedilir, hatta bu konuya ilgi duyuyor olmaları hasebiyle de takdir edilebilir.

Fakat beyinlerinin ipotek altına alınmış olması, işte bu üzücü..

Çerkesceyi Türkçenin normlarına sokma çabası göstermeleri, hatta Çerkescenin Türkçenin normlarına uymuyor olmasının eksiklik olduğunu düşünmeleri rahatsız edici.

Beyinlerinin Türk ve Türkçülük tarafından işgal altına, ipotek altına alındığının göstergesi.

Arkadaşlar uzun yıllar boyunca beyinlerinize-beyinlerimize yerleştirilen yerleştirilmeye çalışılan bu düşünce şekli doğru değil.

Türk herkesten önde, önder, Türkçe diğer dillerden üstün falan değil.

Dilde kıstasımız Türkçe değil. Dünyada yaşayan tüm insanların Türkçe normlarına göre konuşmaları zorunlu değil.

***

Her dil, her dil ailesi diğerlerinden farklı.

Hiç birisinin diğerine üstünlüğü yok. Birisinin kullandığını diğeri kullanmıyor diye aşağıda falan olmaz.

Örneğin İngilizler dünya üzerinde centilmenlikle tanınırlar. Dillerinde birbirlerine hitap etmek için geliştirdikleri kelimeler hiçte az sayıda değildir.Televizyonları, kitapları falan vardır.

Ama ingilizler  birbirlerine hitap ederlerken AĞABEY demesini beceremezler. Bu kelimeyi Türkçedeki bu anlamı ile kullanamazlar.

Bu ingilizcenin aşağı bir dil  olduğu anlamına gelmez. Ya da ingilizcenin eksikli, tamamlanması gereken bir dil olduğu anlamına hiç gelmez.

İngiliz birisi ortaya çıkıp bizim İngilizcemizde AĞABEY kelimesi Türklerin kullandığı şekilde kullanılmıyor; bu televizyonlarımızda , kitaplarımızda, şuyumuzda buyumuzda bizi Türkler karşısında ezik kılar, bu yüzden bizde Türkler gibi AĞABEY demeliyiz, buna bir kelime bulalım demez.

Böyle söyleyen birisi çıkarsa da gülünür. İngilizcede AĞABEY kelimesinin Türkçedeki gibi olmaması hiç bir şey ifade etmez, İngilizceyi fakirleştirmez.

İngilizler de ortaya çıkıp AĞABEY’in ingilizcesini bulacağız, ne dersiniz demezler.

***

Bunun tam terside geçerli. İngilizcede sör, misis, mis, mistır var bunların Türkçesi yok, bu çok acı bir durum televizyonlarda, kitaplarımızda Türkler niye İngilizler gibi sör, misis, mis, mistır demesin, Türkçenin bu eksikliğini tamamlayalım da denilmez.

Diller birbirlerinden farklıdırlar.

Diller farklı farklı dil ailelerindendirler.

Birisinde olan diğerinde olmayabilir, veya tam anlamı ile aynı karşılıkta kullanılmayabilir.

***

Çerkescedeki  hitap şekillerinden ‘NEF’ kelimesini ele alalım. A si nef, A si ç'ale nef, A si goşe nef.... Nef kelimesini dahi boş verin bu cümlelerdeki ‘a’ hitabının Türkçede tam karşılığı yoktur. Çünkü bu iki dil birbirlerinden farklıdır. (sinef şekli doğru yazımdır, ayrı olarak yazım sebebim anlaşılır kılmak içindir)

Bu hitap şeklinin Türkçede tam karşılığı yok.

Bu Türkçenin garip, zavallı, bir dil olduğunu göstermezki..

*** 

Adıgey, Karaçay-Çerkes, Kabardey-Balkar cumhuriyetlerinde uzun yıllardır televizyon yayını yapılıyor. Kitaplar basılıyor, gazeteler de yayınlanıyor.

Bu devletlerin devlet başkanlarından bu yayınlarda bahsediliyor. Saygıyla veya yergiyle anılıyorlar.

Günümüze kadar kendisine tüm bu yayınlarda ‘Mis, Mistır, Misis, Sör, Ağam, Paşam, Beyim, Beylerbeyim, gospodin, gospoja (devletlum), Seyyid, Seyyide’ diye çerkesce dışındaki dillerde var olan hitap şekillerinden birisi ile hitap edilmedi, bunların çerkesce karşılığı oluşturulmadı diye darılan çıkmadı.

***

'Yarın Türkiye’de Çerkesce televizyon çıkarsa ne yaparız. Böylesi hitapları bulmalıyız.

Çerkeslerde birbirlerine Türklerin hitap ettikleri gibi hitap etmeli, Türkçedeki hitap şekillerinin karşılığını Çerkesceye sokuşturmalıyız....

Biz Türkiyede Türkçe konuşup düşünürken buna alıştık. Çerkesce ağabey, mis, misis, sayın, özel, tüzel, mistır demezsek ayıp olur. Artık Türkçe düşünmek beynimizde bu kadar yer etmişken bunları kullanmazsak ayıp olur.'

Böyle bir mantık olur mu?

Elbette olmaz.

***

Çerkesce ve Türkçe farklı iki dil. Sadece bununla da sınırlı değil her ikisi de birbirinden uzak dil ailelerinde yer alıyorlar.

Bu iki dil birbirleri ile böylesi bir örtüşme göstermezler.

Bu ikisininde birbirinden fakir ya da zengin olduğunu göstermez.

Eğer beyniniz ipotek altına alınmamışsa, abesle iştigal etmezsiniz. Kırılması gereken zincirde esasında budur.

‘Türk herkesten önde, önder, Türkçe en mükemmel dil’ değil. Böylesi ‘en’lerin beyninize-beynimize kazınmışlıklarından bir an evvel sıyrılmalıyız.

Zaten bir benzerleri vatanımızda da var. Ruscanın ‘en’ olduğuna ikna olmuş Çerkesceye viç- ov eklerini çerkescedeki benzeri «ыкъо» -oğlu eki ile sokuşturup kullanmaya çalışanlardan bahsediyorum. Ardından çokta eleştiriliyorlar, komik durumlara da düşüyorlar ya ne ise.  

Çerkesce Çerkesce’dir. Kendi normları vardır. Türkçenin normlarını Çerkesceye taşımaya çalışmak gereksiz bir çalışmadır.

İki dilin hem kelime, hem dilbilgisi hem de diğer konularda örtüşmesi gerekmez.  Böyle bir zorunluluk dünya üzerinde yok.

Türkçede var olan bir şeyin Çerkesce de olmaması kıyamet alameti değil. Tam tersi de geçerli Çerkescede olan şeyler de Türkçe’de olmak zorunda değil.

‘Yooook, böyle bir zorunluluk var, bunu biz halllederiz’ diyenlere kolay gelsin. Bize düşen sadece ‘İnşaallah bir gün beyinlerine konulmuş ipotek kaldırılır’ diye temenni etmek.

AÇUMIJ Hilmi

Not; Yukarıdaki yazıda söz konusu ettiğim çarpık anlayışın doğru olmadığını sosyal ağlarda yer alan bu grupta belirttiğimde beni grupları dışına çıkarttıkları için benzeri enteresanlıklarını artık görmeyeceğim.

Onların enteresan yaklaşımlarını görmeyecek olmam, beni huzurlu da kılmıyor. Çünkü anlaşılan bu enteresanlıklarına devam etme kararlılıklarına sahipler.

Ah Çerkesce okuma yazma öğrenseler, ellerine Çerkesce kitaplar alsalar, okusalar, ne iyi olurdu. Veya artık Amerika’nın keşfedildiğini kabul etseler, bir daha Amerikayı keşfetmeye çalışmasalar, o  çok kıymetli ve ulusumuzun ihtiyaç duyduğu emeklerini böyle heba etmeseler...