Blogda Ara

17 Kasım 2013

BURASI TÜRKİYE DEĞİL!

Vatanımıza Türkiyede yaşayan soydaşlarımızın bakış açıları elbetteki içinde yaşadıkları ülkede gördükleri muamele ile alakalı gelişiyor. Bunun böyle olmasına hayret etmemiz doğru değil.

Belli başlı farklılıklara değinmeyi gerekli görüyorum.

Rus milleti ve Rusya Devleti Rus olmayanların Rus olması eğilimini taşımıyor.


Yani ‘ne mutlu Rusum diyene’ eğilimi Rusya'da yok. Bu, örneğin İngilizlerin üstten bakan, diğer milletlerin İngilizleşemeyeceği görüşü gibi de değil, veya Hitler dönemindeki Alman sosyalistlerinin bakış açıları gibi de Alman olmayan herkesi yok etmeye kadar varan bir şekilde değil.

Rus milleti ve devletinin geleneğinde başka milletleri Ruslaştırma çabası nerede ise hiç yok.

Bu çaba ironik olmakla birlikte aslında köklerini Sovyetler birliği döneminde atmış bir yaklaşımın eseri.

SSCB Halkların kardeşliğinin pekişmesinin Enternasyonalizm ile sonuçlanacağı ilkesinden hareketle Ruscanın dünya dili olacağını ön görerek hareket ediyordu ve böylece bir nevi Ruslaştırma politikasının doğumuna sebebiyet vermişti. 

Bunun neticesinde ortaya çıkan şey ise aslında günümüzde RF içerisinde Ruslaştırmacı denilebilecek tüm hareketlerin temeli.

En radikal Rus milliyetçileri dahi diğer ulusların Ruslaşmasını biz Rusuz demelerini değil Rus kültürü ve dilini bilmelerini arzularlar.

Bu yaklaşımın Türkiyede onlarca yıl süren yaklaşımdan en farklı yönü ise bir nevi psikolojik etkisi ile belkide Türkleştirme politikalarından daha asimile edici yönünün var olmasıdır.

Rus kültürünü, dilini öğrenmek başka, Ruslaşmak başkadır, Ruslaşmak öyle kolay değildir izlenimi veren yönü Rus olmanın farklı ve özenilesi olduğunu da telkin eder.

Elbette yukarıda değindiğim gibi bu İngilizlerin tarihlerinde gösterdikleri tavır kadar net değildir. Fakat buna doğru bir yol almaktadır.

Bunu daha net izah etmek için Rus siyasetinde son aylarda üzerinde durulan, mevzubahis edilen hemen hemen tüm Rus siyasetçilerinin konu ile alakalı açıklamalar yapmasına sebep olan ilginç durumu izah edeyim.

Bir Siyasetçi Amerika Birlişek devletlerinin Meksika sınırına ördüğü duvar gibi bir duvarı Rusyanın da Kafkasya’da inşa etmesinin gerekli olduğu çıkarsamasını yaptı.

Sanıyorum izah edebildim. Rusya’daki asimilasyoncu yaklaşım diye ele alabileceğimiz çizgi Kafkasya ile arasına bir sınır çekmeyi  tartışabiliyor. ABD’deki yerli halkların izole edildiği kamplar gibi bir şey oluşturulması Rusya siyasetinde gündem bulabiliyor.

Aslında idaresel ve hukusal olarakta bu ayrı görmenin başka tezahürlerini de net olarak gözlemleyebiliriz.

Örneğin Rusya’nın diğer bölgelerinde bölge idareleri seçimle yapılıp Merkezce onanırken Kafkasyada durum farklılaşıyor, merkezin seçtiği adayların yerel idarelerce-organlarca meclislerce onaylanması bekleniyor. Yani bir nevi atama usulü, yakın geçmişimizde bu usul tüm Rusyada uygulanırken günümüzde sadece kafkas cumhuriyetlerinde uygulanacak...

Kısaca vatanımızda yaşayan tüm soydaşlarımızın karşı karşıya kaldıkları asimilasyona yol açıcı faaliyetler yapısal olarak Türkiyede günümüze kadar uygulanan asimilasyoncu politikalardan çok daha farklılar.

Türkiye’de son yıllarda asimilasyoncu politikaların aldığı yol aslında Rusyada günümüzde gördüğümüz şekle doğru gidiştir.

RF. bölgelerin dolayısı ile azınlıkların kendilerine pek çok şeyi bırakır. Örneğin 24 saat Çerkesce yayın yapan televizyon açmanız için bir engel yoktur. Yapabiliyorsanız yapın mantığı hakimdir.

Aynı şey okullar içinde geçerlidir. Eğer açabiliyorsanız okulda açarsınız, kanunen bunu engelleyen bir şey yoktur.

Fakat federal merkez bunları size yapmaz, hatta üzerine vazife olduğunu dahi düşünmez. İstiyorsanız kendi bölgenizin olanakları ile bunu yapmalısınızdır. Federal bütçe de böyle şeyler çokta yer almaz.

Bunlarla alakalı düzenlemelerde federal kanunlarla değil bakanlıkların, yöneticilerin talimatname-emirnameleri (Ukaz) bütçe veya iç işleyiş kararnameleri ile halledilir.

Kısaca kanunen kullanma hakkınız olan şeyler nerede ise sınırsız özgürlüklerle doludur. Pratikte bunları gerçekleştirmeniz aşamasında Federal yönetim işi size ve Alt idari birimlere bırakır.

Durum budur.

Örneğin Şapsığ bölgesinde Şapsığ Meclisi Federal yönetimden okul binası, arazisi, okuldaki öğretmenlerin maaşları gibi istemlerde bulunmadan kendi kendine okul açarsa, öğretmenleri maaşlandırırsa hiç kimse hiç bir şey demez.

Fakat Federal yöenetim bütçesinden can alan bir kurum oluşturmak istediğinizde size haftada bir saat çerkesce yetmez mi diye ilgili ilk mülki idarecinin ukazı (talimatname-emirnamesi) önlerine çıkar. Daha bir üst makama, daha da üst makama müracaat edebilirsiniz, eğer çok abarttıysanız en son RF. Başkanı’nın bu konuda ukaz (emirname-talimatname) vermesine sebep olursunuz. Parayı verenin müsaade ettiği kadar düdük çalınır.

***

Eğer sizin yaşadığınız bölge ekonomik olarak güçlü ise veya daha çok nüfusa sahip ise veya her ikisi bir arada ise gücünüz oranında okulda açarsınız televizyonda açarsınız.

Bunlar aslında özel televizyonlarda olmak zorunda değillerdir. İçinde yaşadığınız devletin cumhuriyetin kurumlarıdır. Yani devlet organlarıdırlar.

Federal veya yerel devlet dışında özel sektörce yapılacak olanlar ise zaten serbestler. 

Örneğin Karçay-Çerkes cumhuriyetinde bir müteşebbis tarafından açılmış 24 saat yayın yapan dünyanın her tarafından izlenebilen Kafkasyada konuşulan tüm dillerde yayın yapan özel bir televizyon kanalı mevcutttur.


***

Biz Çerkes Cumhuriyetlerinin durumunu ele alacak olursak; Örneğin Kabardey-Balkar cumhuriyetinde yaşayan Adıgelerin sayısı çok olmasına rağmen Adıgey Cumhuriyetinin milli konularda daha geniş kapsama sahip faaliyetlerde bulunmasını sağlayan şey tahminlerinizin dışındadır.

Adıgey Cumhuriyeti Kabardey-Balkar cumhuriyetine kıyasla bütçesini iç kaynaklarından daha fazla besler. Yani kullandığı kendine ait parası bütçesinde daha çok yer tutar.

Bu da daha milli kararlar almasını, uygulamasını sağlar, kolaylaştırır.

Örneğin resmen bildiğiniz tüm Çerkes milli bayramları önce Adıgeyde resmiyet kazanmıştır.  Veya geri dönenlerle ilgilenen onları topluma adepte edecek çalışmalar yapacak resmi organa Adıgey sahiptir.

Adıgeyde resmen maaşları ödenen elemanlara sahip Adaptasyon Merkezi isimli bir kurum vardır.

Çalışmalarının yeterliliği ise elbetteki sorgulanabilir. Hatta ben şahsım adına sadece şu an kurumun var olmasından öteye çokta faydalı çalışmalara imza atabildiğini düşünmüyorum. Bu da yine bütçesi ile alakalı.

Aynı kurumun benzeri Kabardey-Balkar cumhuriyetinde yoktur. Bu kurumun üstlendiği şeyleri Kabardey-Balkar cumhuriyetinde federal kurumların uzantıları gerçekleştirir. 

***

Türkiye’deki demokratikleşmenin benim gördüğüm kadarıyla aldığı yolda budur.

Artık Türkiye’de okullarda çerkesce dersi vardır. Ama Ankaranın finanse edeceği oranda-çizeceği boyuttta vardır.

Çerkeslere ait bir yerel idare, devlet yapısı yoktur. Dolayısıyla Çerkeslere ait idarenin bu soruna eğilmesi söz konusu şimdilik değildir.

Özel sektör olarak yapmanın önü ise açılmıştır. (Mevzuat ise aşılabilir.) Bunun anlamı paranız varsa isterseniz Çerkesce televizyon açabilirsiniz.

Kısaca Türkiyede demokratikleşme diye algılanılan şeyler, aslında Rusya’da bizlerin günümüzde RF’nun asimilasyoncu politikaları-yapısı  diye adlandırdığımız hale doğru iyileşmesidir.

Demokratiklik deyimini ise irdelemeyeceğim. Fakat bu yapıya dönüşülse dahi demokratik yapılanmaya ulaşılmamış olacağını söylemekle yetineceğim.

Çünkü bu yapının ulaşma ihtimali olan şekli şu an Rusya Federasyonunda var ve hiç te demokrasinin tam tezahürü olarak algılanmıyor.

Bireylerin demokratik katılımı anlamında ise benim gördüğüm kadarıyla Türkiye’de daha iyi bir gelişim izlenmekte.

***

Türkiyedeki değişimin yol aldığı yapılanmada ortaya çıkması beklenilen, çıkacağına emin olduğumuz şey ise devletin kendisi dışında bu işleri yürütecek yapılara olan ihtiyacı.

Bunun anlamı ise gelişmeler böyle devam ederse ‘Çerkes Meclisine’, Çerkesleri temsil eden bir yapıya TC.nin ihtiyacı olacak. Türkiyenin nüfusca birinci azınlığı olan Kürtler zaten bu konuda hazırlıklılar.

Türkiyedeki Çerkeslerin şu an önlerinde kendilerini bekleyen en önemli şey de bu.

Bu yapıyı oluşturmalarını beklemekten daha iyisi ise bu yapının bizdenliğini sağlamak için bizlerin hazırlıklı olması hatta bu yapıyı bizlerin oluşturmasıdır.

AÇUMIJ Hilmi