Blogda Ara

23 Mart 2010

Yap-Bozun Hakikatten Bozuk Parçası

Halekuay Xase’sini duyanınız var mı bilmiyorum. 

Çerkes(Adıge)lerin büyük çoğunluğunun sürülmesi ardında günümüzün Adıgey Cumhuriyeti sınırları içerisinde çok az sayıda Çerkes (Adıge)kalmıştı. Bu kalanlar, yüz yıl içerisinde çoğalıp günümüz Adıgey Cumhuriyetini oluşturdular. Eğer onlar kalmasa idi günümüz de Adıgey Cumhuriyeti olmayacaktı.

Halekuay Xasesi onların burada kalmasını sağlayan olayların göbeğinde ama kilit noktası konumunda değildi. Kilit konumunda olan ise Osmanlıya sürülen, Balkanlara yerleşmiş Adıgelerdi. 



Çerkes(Adıge) sürgünün ardından, Çarlık Rusyası balkanlarda panslavist akımları iyice desteklemeğe başlamıştı. Karadeniz hakkında uymak zorunda kaldığı Paris antlaşması hükümlerini, Avrupa’nın karışıklığından istifade ederek 1871 yılında Londra da düzenlenen konferans ile kendi lehine değiştirilmesini sağlayabilmişti. Daha önce Karadağ da çıkan ayaklanma ile de, Adriyatiğe kadar uzanacak bir yol idealini çoktan benimsemişti.



Balkanlardaki Slav kökenli halkın üzerine, bu dönemler de, Çarlık Rusya’sı özel bir ilgi gösteriyordu.

Osmanlı devleti ise, bölgedeki Hıristiyan (Ortodoks, Slav kökenli) halkların arasına Çerkes(Adıge)leri yerleştirerek kendi lehinde dengeleri elinde tutmağa çalışıyordu.

Çerkeslerin Balkanlar da yaşayan Müslüman nüfusun artmasına sebep olduğunu fark eden Rusya, 1867 yılından sonra Çerkes(Adıge)leri,  Kafkasya’dan sürme politikasından vazgeçti. Çarlık Rusyası 1864 yılında Çerkes(Adıge)leri sürerken herhangi bir sebep göstermediği gibi, 1867’deki bu kararı içinde bir sebep göstermedi.

1871 yılına kadar günümüz Adıgey’inde kalan Adıgeler, gerek toprak reformu gerekse idari işler, gerekse artık kendi toprağında azınlık konumuna düşmenin verdiği sıkıntı ile ulusun diğer kısmının başına gelen kaderi kendilerine de layık gördüler.

1871 yılında öncülüğünü Ğobekuay ile Pseytuk nehri arasında kalan Bjeduğ köylerinin oluşturduğu ardından Şapsığ köylerinden de katılımın olduğu Halekuay Xasesi kuruldu (*). Hasede insanlar yemin ederek Osmanlıya göç etme kararı aldılar. 

1872 yılında Çarlık Rusyası, güvenlik güçlerini kullanarak geride kalan, artık Çarlık yönetiminin uygulamaları ile bıçak kemiğe dayandı diyen Adıgelerin Osmanlıya gitmelerine engel oldu.

1877-1878 Osmanlı Rus savaşı ve ardından imzalanan anlaşma ile Balkanlar Çerkeslerden arındırıldı. Osmanlıya sürülen Çerkes(Adıge)lerin bir daha sürülmesi söz konusu oldu. 

Vatanda, sürgünün ardından kalan az sayıda Çerkes’de Rus çarlığının istemi doğrultusunda yeni dayatmalara boyun eğmek zorunda kaldı.

Aradan Yüzyıldan fazla zaman geçtiğinde ise artık geride kalan bu Adıgelerin nüfuslarında ki artıştan buldukları ivme ile Adıgey Cumhuriyeti kuruldu. 

Bu olayları anlatmaktan maksadım Çerkes(Adıge)lerin, Çerkes kimliğini yaşattıkları müddet boyunca nerede olurlarsa olsunlar, diğer Çerkesler üzerinde ve onların yaşantısında etkileri oluyor. Aynı yap-bozun parçaları gibi. Dağınıklarsa da bir bütünün parçaları olmağa devam ediyorlar. Birbirlerini etkiliyor, birbirleri ile birbirlerini tamamlıyorlar. 

***

İsrail’deki Çerkesler onlarca yıldan beri sahip oldukları okulları sayesinde artık dili kaybetmekten korkmuyorlar. Başka şeylerle ilgileniyorlar. Mesela İsrail yöneticilerine 21 Mayıs günlerinin Çerkesler için sürgün ve soykırım anlamına geldiğini, bu günlerde Çerkes (Adıge) insanın iş-güç peşinde koşmasının yakışık almadığını kabul ettirmişler. Bu gün işyerlerine okullara gitmiyorlar, eğlence düzenlemiyorlar ve devletleri onlara bu günü tatil etmiş durumda. Bu gelişmenin ardından, İsrail devletinin belki de 21 Mayıs’ı resmen soykırım günü olarak kabul etmesi de söz konusu olabilecek.

Ürdün’deki Çerkesler, devlet yönetiminde Çerkes kimliği ile varlıklarını sürdürürken, dil konusunda okulları olmasına rağmen zor durumdalar. Vatandan eğitmen ihraç ediyorlar.

Suriye de kimlikleri kabul ediliyor olmasına rağmen, yine aynı dil problemlerine sahipler. Anaokulları açmış ve Çerkesce eğitime, emekleyerek de olsa geçmiş durumdalar. 

Bu orta doğunun garip ülkelerinde Çerkesler, Çerkes kimlikleri kabul edilmiş olarak onlarca yıldır yaşıyorlar. Yaşadıkları ülkeler ile Adıge cumhuriyetleri arasında devlet bazında ilişkiler kurulmasını sağlayabiliyorlar. Her birinde asimilasyona karşı gözle görülür elle tutulur çalışmalar yapılıyor. Hatta bazılarında yapılabilen çalışmalar Türkiye ve dünyadaki Çerkeslere ulaşabiliyor.

Vatanın durumu ise belli, devlet düzeyinde Çerkes kimliği varlığını sürdürüyor. Adıge xaseler, toplumsal örgütler, yazarlar çizerler, kısaca herkes bir çalışma içerisinde.

***

Birde yap-bozun en bozuk, en bozulmuş ama en büyük parçası olmaya devam eden Türkiye Çerkesleri var.

Bırakın devlet bazında, kendi kurdukları örgütlerde bile kendi ulusal kimliğini kabul ettiremeyen Türkiye Çerkesleri.  Henüz kendi örgütlerinde bile Çerkes (Adıge) kimliği ile yer almayan bundan da gocunmayan Çerkesler.

Mücadelenin, dünyanın, Çerkes (Adıge) gerçeğinin gerisinde durmağa inatla devam ediyorlar.

14 Mart Çerkes dili bayramı. Kutlamalar yapıldı. Tüm dünya Çerkesleri kutlamalar yaptılar. Türkiye’deki derneklerde kutlamışlardır. 

Kutlamışlar, kutlamışlar. 

Bir duruş, bir karar, bir kararlılık gösterseler, gösterebilseler. Devlet’ten haklarımızı mı talep edecekler, işte ne güzel bir bahane. 14 Mart dünya Çerkeslerinin dil bayramı, haklarımızı vermeyenleri kınıyoruz deseler. Arkalarında, Türkiye elçiliklerinin önüne Ürdün de, İsrail de, Suriye de Avrupa ülkelerin de Moskova da siyah çelenkler bırakacak Çerkesler yok mu?

Eee şimdi niye bırakmıyorlar? Türkiye’de ki Çerkesler de tık yokta ondan. Türkiye’nin bu günkü şartlarda kınanacak bir durumu yok da ondan. Türkiye’de ki Çerkesler gerçekten bir şey istiyormuş konumunda değiller de ondan.

Kafkasya’da Karaçay-Çerkeste olan olayı sağır sultan bile duydu. Çerkeskte yaşayan Rum, Ermeni, Abaza, Nogay daha bilmem kaç milletin STK’ları kınama üstüne kınamalarda bulunuyor. Diğer Çerkes Cumhuriyetlerindeki xaseler desen hakeza.

Yok, bizim münafıkların Kafkasya’da ki olaylara karışmama kararı (Allah’ın ayetiymişçesine her fırsatta yineledikleri bir kararları) var. 

Bir kelime, bir taziye, bir başsağlığı, bakın biz Türkiye’de yaşayan (kaç dernekti, 56 mı 86 mı bilmiyorum) Çerkesler olarak acınızı paylaşıyoruz demek çok mu zor? Acısını yüreğinde taşıyan aileye taziye de bulunmak bu kadar mı zor? Bir miktar para toplayıp, geride kalan yetimlere destek olmak çok mu zor? Onların ihtiyacı olduğundan demiyorum. Böylesi bir jestin, 

Çerkesk de yaşayan herhangi bir Adıgey’i de ne kadar onurlandıracağı ve Çerkes ulusunun bir parçası olmaktan sevindireceği, gerçeği az mı?

Yok mümkünü yok, DÇB’nin metni yetsin herkese. 

Yap-bozunhakikaten bozulmuş bu büyük parçası olmadan, yap-bozun bütünlüğü bozulmasa, adam sen de diyerek işin içinden çıkmamız mümkün.  Yoksa Avustralya’da, Irak’ta, İran’da ve hatta Libya’daki parçalardan ses gelmiyor çalışmıyorlar diye yakınmıyoruz. (Aslında buda bir başka hatamız ya ne ise...) 

Çünkü onlar, olmazsa olmaz parçalardan değiller.

Açumıj Hilmi Özen

(*) Хьэлъэкъое (Halekuaye) vakası hakkında ayrıntılı bilgi için: Шъхьэлэхъо Абу/ Псалъэм илъэкI. Уахътэм ижьыкъащ/ Мыекъуапэ. Адыгэ Республикэм итхылъ тедзапI. Н.163-167