Blogda Ara

24 Nisan 2010

DAR Neden Çalışamadı, Çalışmıyor, Çalışamıyor!

Adıgey’de yurtdışından gelen Adıgelerin Adıgey’e uyum sağlamaları amacı  ile kurulmuş bir dernek var.  Türkiye, Ürdün, Suriye, İsrail, Kosova vd. ülkelerden vatanına bir şekilde dönüp yerleşmiş olanların oluşturduğu bir dernek.

Hemen hemen ilk dönüş hareketinin, yurtdışından gelen Adıge sayısının 10 – 15 kişiyi geçtiği günlerden itibaren üzerinde konuşulmağa başlanan gerekliliği gereksizliği konusunda tartışmalar yapılıp kurulan bir dernek. Türkçe açılımı ile repetriantların adaptasyon evi.

Adıgey’e adaptasyon merkezi. 


Neden kültür, folklor vb. derneği değil. 

Değil çünkü kültür burada zaten sokakta yaşatılıyor, xabze ders olarak okullarda okutuluyor, dansların öğrenileceği hemde profesyonellerin denetiminde onlarca devlet kuruluşundan okulundan ansamblesine kadar pek çok yer var. Tabii ki bunların varlığı da her şeyin yolunda olduğu anlamına gelmiyor. Mesela xabze dersinden geçen öğrencinin xabze hakkında bildiklerini tam anlamıyla uygulayıp yaşadığını da sanmayınız. 


Gelenlerin adaptasyonları hususunda da durum çok farklı değil. Mesela dil konusundaki adaptasyon için dil kursları açan bir yapı olsun denilebilir, fakat devletin bir lisede dışarıdan gelenlerin dil öğrenmesi için ücretsiz kurslar açtığı düşünülürse (Elbette bu kursların açılımı yinede dışarıdan gelen insanların kurdukları örgütlerin istemi ile gerçekleştirildi.), bu kurslardaki öğretmenlerin devlet maaşı ile çalıştıkları konuları hakkında yüksekeğitim aldıkları, kursların verildiği binanın düzenli bir okul olduğu vs. düşünülürse bu ve benzeri konularda Dar’ın bir şey yapamadığı ve yapmasının da zaten görevi olmadığı ortaya çıkıyor.


Kısaca Türkiye’de bir Çerkes derneğinin yaptığı her şeyi burada yapan bir devlet kuruluşu var. Bu edebiyatından tiyatrosuna kadar uzanan bir çizgide Türkiye usulü dernek kurmanın mantığını ortadan kaldırıyor. 

Peki, bu imkânlar kullanılıyor mu diye soracak olursanız; cevabım net olarak hayır kullanılmıyor olacak.

Türkiye’den gelen insanların bence düşünsel anlamdaki temel problemleri Türkiye’de yaşarlarken dernekler vasıtası ile edindiklerinin Adıgey’de sonuçlanmış olması. Tüm diaspora yaşamları boyunca ilke ve ide olarak sadece vatana dönüşü benimsemiş olanlar hayatlarını bu amaç için şekillendirenler ne yazık ki bu amaçlarını gerçekleştirmeleri neticesinde tam anlamı ile düşünsel bir boşluğa düşmüşlerdir. 

Amaç salt Çerkes toprağına dönüş olunca ve bu amaçta kişice yerine getirilince geride bir şey kalmıyor. Türkiye’de sürgünün ilk gününden itibaren uzun yıllar boyunca Çerkes hareketi en düzenli ve süreğen şeklini bu ide ile aldı.

Fakat gerçek bundan ibaret değil. Vatana dönüş ile ulusun içinde bulunduğu problemler çözüm bulamıyor. Hele hele Türkiye’de iken tüm kuzey Kafkasyalıları  (birazda güney Kafkasya) Çerkes sayan, Türkiye’de yaşayanlar Türk’tür felsefesini şiar edinmiş Türk faşizminin basit bir kopyası niteliğini üzerinde taşıyan şekli ile gerçek bir zemine sahip olmayan görüş vatana dönüldüğünde kökünden yıkılmakta. Tüm Kuzey Kafkasya’da yaşayanların Çerkes olmadığı kendilerini böyle isimlendirmedikleri bir ortak kültür ve ideye sahip olmadıkları farklı dinlere mensup oldukları ırken bile farklı kökenlere sahip olduklarını fark edince büyük bir hayal kırıklığına uğranılıyor.

Vatandaki politik yapı, siyasi durum, ekonomik işleyiş ne olursa olsun kabul edilmesi esası ile vatana dönüşü amaç edinmiş çizgi ne yazık ki vatana döndüğünde atıl duruma düşmekte. Tüm diaspora yaşamı boyunca vatandaki yaşam üzerine hiç bir politik, siyasi ve ekonomik düşünceye sahip olmayan, vatanın her haline razı anlayış vatanda yeniden örgütlenmeği zor duruma sokmakta. 

Vatanda yaşayanların ise SSCB döneminde, demirperde arkasında, yurtdışındaki Çerkeslere yönelik hiç bir politika gerçekleştirmemiş olmaları da bunun üzerine, günümüzde tuz biber ekmekte.

Kısaca taa Türkiye’de iken vatana ulaşmakla her türlü sorunun çözüleceği fikrine inanan insanların vatanlarına kavuşunca normal bir STK oluşturmaları imkansız hale geliyor. 

Türkiye’deki yaşam sürecinde dönüşü amaç edinip tüm siyasi görüşleri ikinci plana atan insanlar vatanlarına ulaştıklarında amaçlarını gerçekleştirdiklerinden ellerinde kalan diğerine sarılmaktalar, buda onları yeniden vatanda bir araya getirmekte, toplamakta zorluklara sebep olmakta.  

Denilebilir ki; Türkiye’de kalanların, geri getirilmesi amaç olarak yeniden bu insanların önüne konulabilir. Evet mümkündür, fakat dönmenin ardından kendine yeni bir perspektif çizemeyen (Aslında bu perspektif Türkiye’de iken oluşturulmalı idi) insan kendi konumuna birilerini düşürmek ne kadar ister bu da meçhul.

Türkiye’de iken fikir birliğine sahip olan insanlar bu ortak fikri gerçekleştirdiklerinde ellerinde kalan diğer düşüncelerde ortak bir fikre sahip olmadıkları için burada yeniden bir araya gelip çalışamıyor üretemiyorlar. Aslında Türkiye’de ki dernekçilik faaliyetlerinin en aktif uygulayıcıları olan bu insanların vatanda toplanmış olmaları daha etkin ve verimli çalışmalara imza atmalarını gerektirmekte idi. 

Türkiye’de iken, Çerkesya için Çerkes cumhuriyetlerinin bir araya getirilmesi için, Türkiye’de (tüm demokratik haklar elde edilse bile doğal asimilasyon süreci neticesinde) yok oluşun kaçınılmazlığından kurtulmak için çalışmamız gerekiyor. Çerkeslerin amacı budur diyerek buna ekonomik, politik bir kalıp çizilmiş olsa idi araç olan dönüş fikri böylesi bir amaca odaklandırılabilmiş olsa idi günümüzde hem Çerkes diasporasının hemde tüm Çerkeslerin dünyadaki konumu farklı olurdu.

Türkiye’den vatanına (Ben Adıgey’i daha iyi tanıdığım için Adıgey’e dönenlerden bahsediyorum) dönenlerin sayısı üş beş yüzden öteye geçmez iken bu üç beş yüz kişi arasında farklı farklı gelecekler (hem ulus hem bireyler için) planlanırken DAR çatısı altında bir araya gelinememekte. 

Dar ise şu an bu insanlarca kendine biçilen görevi tam anlamı ile yerine getirmekte. Kendisine fiilen yüklenen kimsenin üzerine almak istemediği (Buna Kaffed ve Kafkasya’daki uzantıları dahil); burada vatandaşlık işlemlerinde kendisine bir başka milletten farklı olarak kolaylıklar sağlayacak olan ‘Çerkes’ kimliğinin resmen kabulü veya başka bir deyişle Çerkes olduğunu kanıtlayan bir evrak verilmesi işlemini yerine getirmekte. Bu konu hakkında Dar takdir edilecek bir şekilde çalışmakta.

Dar altında birleşemeyen diğer her grup ise kendi örgütlenmelerini gerçekleştiren bir süreç içerisinde ilerliyorlar. Fakat toplumun genelini kapsayacak mahiyete ulaşmış bir tanesinden bahsetmek mümkün değil. Bunların yanısıra Adıge devletinin konu ile alakalı olarak kendi bünyesinde oluşturduğu bakanlık kadar yetkin olan bir komite ve devlete bağlı vakıf vb. yapılarda var. Ayrıca vatanda yaşayan yerli Adıgelerinde kurduğu vakıf ve dernekler var. Yurt dışından gelenlerin evrak işlerini takip eden arzuhalciler, ofisler var.  

Tüm bu farklı yapılanmalar çok doğal ve gerekli sebeplerden kaynaklanıyorlar. Her birisi ise kendine seçtiği edindiği amaç doğrultusunda çalışmakta. Fakat hiç birisinin yanlız başına ve az katılımla (ne yazık ki Türkiye’den gelenlerin sayısının çok az olması hasebiyle) yeterli ve gerekli çalışmayı yapabildiğini söylemek çok zor.

İşte kısaca DAR’ın başına gelen bu ve durum bundan ibaret.

Açumıj Hilmi Özen