Blogda Ara

14 Mart 2012

Kullanılmayan dil devlet dili olur mu?


(Dile dair düşünceler)
Çerkescenin durumu, geleceği hakkında kaygılar duyarak konuşan kimselere «Köy okullarından mı, yoksa şehirdeki okullardan mı» bahsettiklerini sorduğum çıkıyor. Bunlar hakkında ayrı değerlendirmeler yapılmalı. Dille alakalı sorunlar okula, özellikle şehirlerdeki okullara dayanıyorlar. Böyle soru sormamın altında da bu yatıyor.
Ardından, Çerkesce ile ilgili ortaya konulan bütün sorunlar, okullarda kaç saat eğitim yapıldığına dayanıyor.Gerçekten de kaç saat ders verildiğinin de önemi var.
Fakat bu ders saatlerini biraz daha çoğaltmak dahi sorunun çözümü değil. Neden diye sorulacak olursa; çocuklar dili bilerek okula gitmeliler. Çocuk dili bilmeden okula gittiyse hiç kimse gerçekten yeniden dili öğretemeyecektir. Şehirdeki kalabalık, Ruscadan başka bir şeyin duryulmadığı okullarda çerkescenle kiminle konuşabilirsin ki? Buna kim ihtiyaç hisseder ki?
Sadece öğretmenler de bu sorunun karşısına dikilemezler. İşlerliliği olmayan Çerkesceyi öğretmeğe çalışmakta basit bir şey değildir.  Elbette, öğretmen aktif, dersi hakkında bilgili donanımlı, kendisi de hevesli, okulun müdürünüde ikna edebilen, öğrencilere de söyleyeceğini bilen birisi ise faydalı olur. Devamlı surette örnek getirdiğim olay ise yirmi yıl kadar önce Mıyekuape’deki okullarda Çerkeslerden başkasının bulunmadığı ulusal sınıflar  bazı okullarda açılmıştı. O tarihlerde çocuklarının Çerkesce eğitim görmesini isteyen anne-babalar da daha çoktu. Çerkes öğrencilerden oluşan bu sınıflar diğerlerinden daha belirgindiler, daha akıllıydılar fakat başka hususlarda da öbürlerinden ayrılıyorlardı, bazı yıpratıcı yönleride vardı. O’da anne-babaların daima çocuklarının daha birinci olmaları gerektiğinden ve çocuklarında ulusal karakterlerimizden olan sıcakkanlılıkla hareket etmelerinden kaynaklanıyordu.
Nasıldıysalarda, böylesi sınıfların var olması ulusal anlamda büyük bir başarıydı. Ardından bunun eğitim şekli olmayacağı düşüncesine sahip olanlar ortaya çıkmağa başladı fakat onlara karşı koyacak kimseler çıkmadı. Birkaç yıldır Rus ve Çerkes öğrencilerin karışık olarak öğrenim gördükleri günümüze ulaştık. Çocuklarımız artık bu şekilde okuyorlar.
Fakat, toplumun kullanmadığı, değer vermediği dil devlet dili olabilir mi? İşte üzerinde durmamız, cevabını aramamız gereken konu budur. Bu ise öylesine basit değildir, pek çok şey ile ilintilidir – manevi fakirliğimiz-zenginliğimiz kendimize kıymet verip vermememiz nüfusça az olmamız vd.             
Adıge Cumhuriyetinde yaşayan ulusların dilleri ile alakalı kanunun çıkartılmasınının bir ulusal başarı olduğunu ve buna vesile olanlarıda yiğit kişiler olarak ele almak mümkün. Fakat 1994 yılında kabul edilen bu kanun gereğince işletildi mi?
Kanun Cumhuriyette ayaşayan tüm ulusların dillerinin korunmasını gözetiyor, onların gelişmesini sağlamaya yönelik. Cumhuriyetimizde yaşayan Yahudi, Alman, Ermeni bütün ulusların kendi dillerini öğretme özgürlükleri var. Ama devlet diline daha fazla özen göstermek te gerekmiyor mu?  Evet öyle ama, eğer askere giden Çerkes çocuklara Çerkesce seslenilmeyecekse, okula giden çocuklara Çerkesce selenilmiyorsa, nereye kulak kabartsan Çerkesce işitilmiyorsa bu dil kime lazım olur? Gerçekten iş yerlerinin isimleri kapılarında her nasılsa çerkesce olarak yazılı. Fakat bunu yaptıktan sonra Çerkesce devlet dili mi olmuş oldu?
SİHU Goşnağu
Çeviri; AÇUMIJ Hilmi
Adıghe Makh 14-03-2012