Rusya Federasyonu Onursal, Adıgey
Cumhuriyeti ulusal artisti Vucıhu Mariyet Ulusal tiyatrodaki görevinin yanısıra
Adıge Devlet Üniversitesi Adıge Cumhuriyeti Sanat Koleji’nde de çalışıyor.
Adıge Cumhuriyeti Gimnazyumunun kuruluş
aşamasında çağrılan sanatsal çalışmalar yapanlar arasında Mariyet bulunuyordu.
Yukarıda andığımız okullarda Çerkesce güzel konuşma ve sahne dili öğretiminde
çalışmalar yaptı. Konu ile alakalı kendisinin yazdığı senaryolarda şiirler,
pşıseler, söylencelerden faydalanıyor. Çalışkanlığı, aktifliği, titizliği ile
pek çok konuda başarılı. Çerkescenin bu günkü durumu hakkında düşüncelerini
bizimle paylaştı.
- Çocuğa ‘ böyle yapmalısın, düzgün
davranmalısın’ demekle olmaz. Gösterdiğin örneklerle bu şekilde hareket eder,
anlar. Dil de kültür de aynen bu şekildedir. Benim işim de yaşantım da dille
ilintili, dili ilerletmek geliştirmek benim vazifelerim arasında.
Tiyatro Enstitüsünü bitirerek tiyatroda
işe başladığım günden itibaren çocuklarla çalışıyorum. Bu konuda ilk başlangıcı
Kuyeko Nalbıy’in çocuklar için yazdığı kısa şiirlerle yaptım. İlk davet
edildiğim yer Mıyekupe merkez ana okuluydu. Ardından Cumhuriyet Gimnazyumunda
çalışmam için çağırdılar. O tarihlerde Çerkesce’nin önemine varılıp okullarda
Çerkes sınıfları kurulmaya başlanmıştı. Benim vazifem ise Çocukların artist
gibi okuduklarını çok iyi anlayarak ve şiirleri duygulu bir şekilde okumaları
sahne dilini kullanmalarını sağlamaktı. Böylece çocuklar farkına dahi varmadan
dili candan sahiplenmiş oluyorlardı. Onlarla çalıştığım yıllar boyunca bunu
daha iyi kavradım. Dili bilmeyenler diğer bilenlerin yaptıklarına özeniyorlar,
dili daha iyi kullananlara daha uzun roller verildiğini çocuklar anlıyorlar.
‘Bana da ver. Annem bana öğretir’ diye ağlayanlar da çıkıyordu. Bu şekilde
velilerin yoğun daveti üzerine 11 numaralı okulda da bir müddet çalıştım. O
çocuklar bu gün de aklıma geliyorlar, kendilerinin de beni unutmadıklarını
düşünüyorum. Onların Çerkes olma istekleri, ilk karşılaşmamızda yüzlerinden
okunuyordu. Kendi kendime Nart eposondan
‘Tlepşın orağı buluşu’, ‘Setenaye’nin çiçeği’ vd. gibi yazdığım piyesleri
oynatıyordum.
Bizim milletimiz nasıldır biliyormusun,
ordu kadar kalabalık olsak aramızda bir yabancı varsa onun diliyle konuşuurz.
Bu başka milletlere saygı gösterdiğimizin bir belirteci ama kendi milletine de
değer vermiyormuş gibi gösteren bir şey...
Bu günlerde Kuyeko Nalbıy’in ‘İlk aşkın
kırgınlık nuru’ isimli poemi sıkça aklıma geliyor:
Хъатэп,
сикъош, хъатэп,
Дунаир
пшысэжъ пхъуантэп,
Къызэтепхымэ
орэд зэхэпхынэу,
УдэIабэмэ
шIулъэгъу къыдэпхынэу.
Esfel, yarenim, esfel,
Dünya esatir sandığı değil,
Açtığında şarkı işiteceğin,
El attığında içine, aşkı çıkartacağın.
Günümüzde milli bilincin azaldığını
sanıyorum. Fakat Allah’a dahada artması için dua ediyorum.
Yoğun bakımda yatan ağır bir hastaya bir
damla su ile basit tedavilerle faydalı olunamaz. Kuvvetli ilaçlarla gerçekten
tedavi etmek gerekir. Dilimizin bu günkü konumu böylesi bir durum. Ağır hasta
bir bayana ‘vallahi saçları biraz yapılmış olsa, yüzünü yıkasa, biraz da makyaj
yapsa daha güzel gözükür’ diyerek başucunda baklemekle hastalığı iyileşir mi?
Yoksa yapılması gerekenler mi yerine getirilmeli?
Bu gün çerkesce dersler azlar, şehirli
çocuklar dili bilmiyorlar, tahtaya yazdıklarını anlamıyorlar, ders te onlara
enteresan gelmiyor. Derslerin çocuklara enteresan gelmesi için yeni metodlar
oluşturulmalı bulunmalı. Herşeyden önemlisi ise dili kullanmıyor olmamız, dilin
çalışmıyor olması. Kullanmadığın çalıştırmadığın nesneler işlerliğini
yitiriyor. ‘Hiç kimsenin giymediği bir elbise giy’ demekle, böyle bir elbise
giymeyenlerin bunu anlamayanların arasında bu kıyafeti giyecek kimse çıkar mı?
Çerkescenin bu günkü hali işte öyle.
Çocukların anadillerini bilir bir şekilde
yetiştirilmesi için masalların önemi çok. Bizleri de öyle yetiştirdiler,
masallar dilin daha derin öğrenilmesini sağlayan şeyler. Dilin öğrenilmesinde
devlet desteğininde çok önemi var.
Öğretmeninde çocuklara Çerkesce öğrenmelerini teşvik edici olması
gerekiyor.
Bir buçuk yıl kadar önce, dönmüş
soydaşlarımızdan bir grup bana çocukları ile çalışmam ricasında bulundular. Bir
program hazırladım. Bu programa göre sadece dil konusunda değil Adıge
Xabzelerinide kullanarak yaşlarına uygun anlayacakları şekilde onlarla
çalıştım.
Adıge Cumhuriyeti Sanat Koleji Müdürü
Şhonçbaşe Murat’a rica ederek diğer öğrencilerin okula gelmediği pazar günleri
bu çocuklarla çalıştım. İşte o zaman kendi kendime üstlendiğim bu işin devlet
desteğinde olması gerekli olduğunu anladım. Devlet desteği olmadan böylesi bir
işin altından kalkmak zor.
Çocuklarla çalışırken bir başka önemli
konuyada vakıf oldum. Çocuklara çerkescenin öğretiminde onu oyunlarla
ilintilendirmenin gerektiğini gördüm. Bunun anlamı büyük. Günümüzde çocuk
ekipleri var, dans ediyorlar, şarkı söylüyorlar ama konuşmuyorlar. Benim bu gün
özendiğim şey gülerek eğlenerek dans ettikleri gibi dilide kullanmaları. Dilin
sesleri hiç durmadan duyulmalı. Benim sık sık aklıma ‘Maykop şafakları’,
‘Maykoplu minikler’ ekipleri benzeri dil üzerine çalışan stüdyoların olması
geliyor. Eğitim, Bilim Bakanlığı ve Kültür Bakanlığının bilgisi dahilinde Devlet bütçesi ile finanse edilerek çocuklarla
çalışılması gerekiyor. Gençlerin anadillerini bilmelerinde bunun faydalı
olacağına kanaatim var. Özlemini duyduğum şey bu.
-Teşekkürler.
SİHU
Goşnağu
Çeviri;
AÇUMIJ Hilmi
14-03-2012