Blogda Ara

6 Mart 2013

Umudumuzu yeşertelim


Gerek başka ulusların siyasetçilerinin gerekse kendi içimizden çıkmış olup kendi ulusunu gerekli derecede tanımayan kişilerin söylemleri neticesinde oluşmaya başlayan bazı yanlış kanaatler var ki, bunları düzeltmediğimiz, doğruları ile değiştirmediğimiz müddetçe pek çok konuda atıl duruma düşmeye devam ederiz.

Bunlar içerisindeki en zararlı olanı Adıgelerin küçük bir ulus olduğu hakkındaki yanlış kanaat.

Özellikle SSCB döneminde yayınlanmış pek çok yazıda Çerkeslerin-Adıgelerin küçük bir ulus olduğuna dair ifadelere sıkça rastlamamız mümkündür. 

Bu ifadelerede bahsedilen küçüklük daha ziyadesi ile nüfusun azlığına işaret eder.

Fakat gerçekte bizler biliyoruz ki Adıgeler az nüfuslu bir millet değillerdir. Dünya üzerinde Adıgeler (Çerkesler) kadar nüfusa sahip olmayan pek çok ulus vardır.

***
Bizim nüfusumuz, dolayısıyla nüfuzumuz sanıldığının aksine hiç te küçümsenecek kadar az değildir. 

Dünyanın en müreffeh ülkelerinden Finlandiya, Danimarka gibi ülkelerin nüfusları aşağı yukarı Adıge (Çerkes) nüfusu kadardır.

Örneğin, sadece Türkiyede yaşayan Adıgelerin nüfusu bile bu ülkelerin nüfusuna yaklaşacak orandadır.

Bunun anlamı Türkiye içerisinde, dünya üzerinde oldukça saygın olan bir Skandinav ülkesi kadar nüfusa sahip Çerkes yaşar.

Rusya içerisinde de durum çok farklı değil. Yaklaşık 700- 800 bin nüfus hiç azımsanacak bir miktar değildir.

Bizim içinde bulunduğumuz durum, ulusumuzun dağılmış, parçalanmış olmasıdır.

Kısaca kim nasıl veya neden Adıgelerin küçük olduğunu söylüyorsa öyle çok kaale almayın.

***

Dağınık olduğumuz için nüfusumuzu farklı ülke veya bölgeler şeklinde tek tek ele alıp sergileyenlere de çok itibar etmeyin. 

Çünkü biz küçük bir ulus değiliz.

Dağınıklığımızı gözümüze sıkça sokanlara da çok itibar etmeyin ve söylemlerinin neticesi olan sanki küçük bir ulusmuşuz kanaatinin yayılmasına farkında olmadan sebep olmayın.

Bizim en fazla bir kaç katımız nüfusa sahip olan örneğin bir Yahudi milletini ele aldığımızda, dünya siyaseti üzerindeki etkilerini incelediğimizde bizim (aslında) hiç azımsanmayacak (küşük görülmemesi gereken) bir nüfusa sahip olduğumuzu görürüz.

Yahudiler bir devlete sahipler, o yüzden bu güce ve etkiye sahipler demek dahi çok doğru değil.

Kendilerinin küçük bir ulus olmadığı inancına  sahip oldukları için o devlet ve ekonomik güce sahipler demek daha doğru.

Şurada yüz yada iki yüz yıl evvel o sözkonusu devlete sahip değillerken de ulus olarak dünyada önemli bir etkiye sahiptiler.

Çünkü temelde kendilerinin küçük bir ulus olmadığına inanıyorlardı.

***

Bizim yakın bir geçmişe kadar olan en büyük problemimiz sanıldığının aksine ne kendi yurdumuzda azınlık konumuna düşmüş olmamızdı ne de dünyanın pek çok ülkesine dağıtılmış olmamızdı.

Elbetteki bir arada yaşamıyor olmamazın, dağınıklığımızın pek çok eksisi vardı.

Fakat temel sorunumuz bundan ziyade bir umuda, bir geleceğe olan inancımızın güvenimizin nerede ise yok olma seviyesine düşmesi idi.

Bunun pek çok sebebi var. 

Örneğin Anadoludaki durumu kısaca ele alacak olursak;

Sürgünün ardındaki ilk yıllarda - dönemlerde hala ulusumuzda bir kendine güven varlığını sürdürüyordu. 

Mesela ordu dahi toplayabiliyorlardı. 

Örneğin 93 harbinde (1877-1878) Osmanlı ile birlikte kendi oluşturdukları gönüllü birliklerle balkanlarda Ruslara karşı savaşıyor, savaşın Osmanlı tarafından kazanılarak taa vatana kadar olacak toprakların kurtarılacağını ümit ediyorlardı.

İşte bu umutla adeta seferber olmuşcasına sadece Balkanlara yerleştirilmiş Çerkesler değil Anadoluya yerleştirilenleri dahi gönüllü birlikler oluşturarak Balkanlarda Rus imparatorluğuna karşı savaşıyordu.

***

93 harbinin nasıl sonuçlandığını her birimiz biliyoruz. 

Tüm Balkanlara yerleştirilmiş Çerkesler Osmanlı devletinin bu savaşta yenilmesi üzerine yapılan anlaşmalarla bir daha, Rus İmparatorluğunun isteği ile sürgüne uğratılıyorlardı.

O günleri gözünüzün önüne getirdiğinizde milletimizin umutlarının nasıl kırıldığını, gelecek için olası tüm hayallerinin arzu ve isteklerinin ortadan kaldırıldığını gayet iyi kavramanız mümkündür.

Sürülmüş oldukları topraklarda dahi, Rus İmparatorluğunun boşalttığı vatanlarından kilometrelerce uzakta bile Rus imparatorluğunun emirleri doğrultusunda bir daha sürülmüş insanlar.

Umut tamamen çözülmüş durumda.

İşte bu umudun kırılması 1877-1878 tarihlerinden sonra Türkiye’e yaşayan Adıgelerin bir daha bu çapta kendi uluslarının kaderi yolunda insiyatif ortaya koymalarını imkansız kıldı.

Umutsuzluktu var olan.

***

Ardından gelen yıllarda çok farklı değildi. 

Sadece bizim yaşadığımız yerlerdeki siyaset değil tüm dünya siyaseti SSCB’nin yıkılmazlığı ve devliği üzerine politika üretiyordu. 

Yani bizim bu konuda umut besleyebileceğimiz her şey dev bir çark ile adete umutlarımız kırmak için çalışıyordu.

Türkiyede yaşayan bir Çerkes’in her gün muhatap olduğu propaganda SSCB’nin devliği idi.

Anadoludaki Çerkeslerin önüne çıkan şey tüm dünyanın propagandası sonucunda Tükiyedeki siyasetle özdeşleşmelerinin gerktiğiydi, öyle de davrandılar.  

Sağcısı solcusu  Türkiye ile özdeşleşmenin siyasetini yaptı. 

Bir ufak grup ise dönelim derken yine bu dönüşü SSCB’nin devliğini kabul ederek, yapıyorlardı,  

Bu ülkenin aslında on yirmi yıllık geleceği kaldığını tahmin dahi etmiyorlardı. Ve işin doğrusu dünyada da böylesi tahminlerde bulunan kimse yoktu.

Umut vadeden hiç bir şey yoktu.

Türkiye’de yaşayan herkesle birlikte tek vücut olarak bu devin ilerlemesini engelleyecek şeylerdi onlara sunulan. 

Zaten Türkiyenin ülkesinde yaşayan herkesi tek potada eritmesine dünyanın sessiz kalmasının ardında da sadece bu devin varlığı yatıyordu.

Hem Avrupa hem de Amerika bu konuda Türkiyenin geliştirdiği tutum karşısında hiç bir tepki göstermiyordu.

***

Aynı şey bir başka şekilde vatanda kalan Adıgelerin de önünde uzanıyordu. SSCB’nin devliği, yıkılmazlığı vs. vs. SSCB içerisinde yaşıyor olmalarına rağmen SSCB’nin yıkıldığı güne kadar buna olasılık vermemeleri vd.

Kısaca tam anlamı ile ortada olan şey umutsuzluktu.

Bu durumun neticesini ise  binlerce yıl öncesinde milletim teşhis etmişti. 

Ünlü Çerkes atasözü ‘umut yitince at koşmaz’der.

Günümüze kadar maruz kaldığımız şey sadece bu idi. 

Umudumuzu yitirmiştik. 

Umut olmayınca gerisi boş.

***

Ama artık biz biliyoruz ki, geleceğe dair umutlarımız var, ve bu umutlar gerçekleştirilmesi mümkün şeyler. 

Umudumuz; ülkemiz, vatanımız.

Ülkemizdeki çerkes xaseleri, çerkes ulusal hareketleri Adıge birliğinin sağlanmasını geleceğimizin umudu olarak görüyorlar. 

Yurt dışında yaşayanlarımız da bu umudun gerçekleşebileceğine inanıyorlar.

Umudumuz ülkemiz, Adıge Xeku (Çerkesya).

Bir günde olmayacak. 

Bir günde diasporayı vatanımıza taşıyamayacağız. 

Bir günde ülkemizin birliğini sağlayamayacağız. 

Ama ülkemizin, milletimizin vatanımızın birliğini sağlama umudumuz yeniden canlandı.

Biz günümüzde de küçük bir ulus değiliz. 

Nüfusumuzu nüfuza çevirememizin tek sebebi umudumuzn henüz küçük olması.

Şu an bu konuya duyarlı olan herkesin benim şahsi kanatime göre tek vazifesi bu umudu yeşertmek ve büyütmektir. 

Umudumuz olduğu müddetçe biz küçük bir ulus değiliz.

Umudumuzu yeşertelim.     

Umudumuz yeşerdiği oranda siyasi, ekonomik gücümüzde yeşerecek nüfusumuz nüfuza dönüşecek.

AÇUMIJ Hilmi